Brezilya’daki Campinas Üniversitesi’nde görev yapan bir grup kimyager, atmosferdeki nemden elektrik enerjisi elde etmeyi başardığını duyurdu.
“Hygroelektrik” adını verdikleri bu yenilikçi yöntem, havadaki su buharının elektrik yükleri oluşturduğunu ve bu yüklerin enerji üretiminde kullanılabileceğini ortaya koydu.
Bilim dünyasında heyecan yaratan bu buluş, yenilenebilir enerji kaynaklarına yepyeni bir boyut kazandırabilir.
Campinas Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fernando Galembeck liderliğindeki ekip, laboratuvar ortamında atmosferik toz parçacıklarıyla su buharı arasındaki reaksiyonları inceledi.
Araştırmalar, yüksek nem oranına sahip ortamlarda silisin (kum, kuvars gibi silisyum bileşikleri) daha fazla negatif yük, alüminyum fosfatın ise pozitif yük kazandığını gösterdi. Galembeck, “Bu, suyun elektrik yükleri oluşturduğunun ve bu yükleri diğer materyallere aktardığının açık bir kanıtı. Biz bu fenomene ‘hygroelektrik’ diyoruz” açıklamasında bulundu. Ancak uzmanlar, bu yöntemin şimdilik sınırlı bir enerji ürettiğini belirtti.
Galembeck’in ekibi, hygroelektrikle üretilen elektriğin, güneş enerjisinden elde edilen elektriğe kıyasla yaklaşık 100 milyon kat daha az olduğunu ifade ediyor. Yine de bu keşif, gelecekteki teknolojiler için umut vadetti. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) enerji sistemleri uzmanı Prof. Dr. Robert Armstrong, “Bu, henüz başlangıç aşamasında bir teknoloji. Ancak atmosferdeki nemin her yerde bulunması, bu yöntemi özellikle tropikal bölgelerde cazip hale getirebilir” dedi.
Hygroelektrik teknolojisinin potansiyel uygulamaları arasında, düşük güçlü cihazları çalıştırmak için kullanılabilecek küçük ölçekli enerji kaynakları yer aldı.
Örneğin, tıbbi sensörler, çevre izleme cihazları veya uzak bölgelerdeki düşük enerji ihtiyacı olan sistemler bu teknolojiyle desteklenebilir.
Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nden Dr. Anna Schmidt, “Hygroelektrik, büyük ölçekli enerji üretiminden ziyade, mikro enerji sistemleri için devrim niteliğinde olabilir. Özellikle enerji erişiminin sınırlı olduğu bölgelerde büyük fark oluşturabilir” yorumunda bulundu.
PEKİ, HYGROELEKTRİK NASIL ÇALIŞIYOR?
Araştırmacılar, nemli ortamlarda silis ve alüminyum fosfat gibi materyallerin elektrik yükleriyle nasıl etkileşime girdiğini laboratuvar ortamında test etti. Nem oranı yükseldiğinde, bu materyallerin yüzeyinde elektrik yükleri birikiyor. Bu yükler, uygun bir cihazla toplanarak elektrik enerjisine dönüştürülebiliyor. Galembeck’in ekibi, bu yükleri seçip toplayabilecek bir cihazın geliştirilebileceğine inanıyor. Ancak, bu cihazın tasarımı ve uygulanabilirliği için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
Yenilenebilir enerji alanında çalışan uzmanlar, hygroelektriğin mevcut teknolojilere bir alternatif olmaktan ziyade, tamamlayıcı bir rol oynayabileceğini düşündü.
Stanford Üniversitesi’nden enerji uzmanı Prof. Dr. Sally Benson, “Hygroelektrik, güneş ve rüzgar enerjisi gibi kaynaklarla birlikte kullanıldığında, enerji üretiminin sürekliliğini artırabilir. Özellikle nem oranının yüksek olduğu kıyı bölgelerinde bu teknoloji büyük potansiyel taşıyor” dedi.
Bununla birlikte, hygroelektriğin ticari bir enerji kaynağı haline gelmesi için önünde uzun bir yol var. Teknolojinin verimliliğini artırmak, maliyetleri düşürmek ve pratik cihazlar geliştirmek için yıllar süren araştırmalar gerekebilir.
İngiltere’deki Imperial College London’dan Dr. James Watson, “Bu tür yenilikler genellikle on yıllar alır. Ancak hygroelektrik, yenilenebilir enerji portföyüne eklenen bir başka değerli parça olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Hygroelektrik keşfi, bilim dünyasında Nikola Tesla’nın hayallerini hatırlattı. Tesla, atmosferden enerji elde etme fikirleriyle tanınıyordu. Galembeck’in ekibi, bu vizyonu modern bilimle gerçeğe bir adım daha yaklaştırmış olabilir. Yenilenebilir enerjiye olan küresel talep artarken, hygroelektrik gibi yenilikçi çözümler, sürdürülebilir bir geleceğin kapılarını aralayabilir.