Ayar verme!

"Özellikle sezon başından beri, kulüp başkanları tarafından yapılan açıklamalar ile hakemlerimize çok açık bir şekilde 'ayar verme' çabası ve çalışmaları gözlemlemekteyiz."

Bunlar TFF'nin hakemlik müessesesi ile ilgili son açıklamasından bir paragraf.

TFF'nin dozu da giderek artan ya da arttırılan ben diyeyim "hakem davranışları", federasyon söylesin "hakem kararları" ile yaptığı son açıklamayı da bir "ayar verme" çabası olarak değerlendirmek gerekiyor sanırım.

Çünkü görünen ve yaşanan odur ki, ortada bir "ayarı bozuk" hakem uygulamaları söz konusudur. Zaten böyle bir bozukluk söz konusu olmasa idi, TFF'nin açıklamasını hazırlayanların da aklına "ayar verme" gibi çarpıcı bir söylem gelmez idi!

Tabiidir ki, ayarın bozuk olduğu yerde de konunun muhataplarından bu ayarların düzeltilmesi için bir davet yapılması, hatta canı çok yananların "fabrika ayarlarına dönülmesi" için çağrıda bulunulması kadar doğal ne olabilir ki!

Geçtiğimiz sezonun özellikle pandemi sürecinde "hakemlik adına" yaşanan, yaşatılan garipliklerin, ya da garabetlerin yaraları tazeliğini hâlâ koruyor.

Bu sezonun geride kalan 11 haftasında da eskisi kadar olmasa bile benzeri uygulamaların sergilenmesi karşısında "eski hamam, eski tas" diyerek susulmasını beklemek olsa olsa "ayarı bozukluk" olacaktır.

Hele hele yanlış verilenler ortada iken; "Ancak daha 11 haftasını geride bıraktığımız sezonda maalesef haksız bir şekilde hedef tahtası haline getirilmektedirler" demek, kafayı kuma sokarak hatayı başkalarında aramaktan öte bir şey olamaz.

Ayarı bozulmuş bir hakemlik ile de futboldaki bu tartışmanın bitmesini beklemek, sanırım "yanlış tartı ile doğru mal satmaya" benzeyecektir. Bu da mümkün olmadığına göre…

15 yıla yakın bir zaman diliminde bayrak kaldırıp, düdük çalarak bu işi de yapmış birisi olarak ifade ediyorum ki; bir saniyede karar verip gereken düdüğü çalma zorluğundan, VAR ile önemli pozisyonlarda "Hatadan kurtulma fırsatını" elde eden hakemlerin kararlarının artık eskisi kadar yanlışa hizmet etmesine fırsat tanınması doğru değildir.

Bir başka deyişle, herkesin gördüğü, tabir yerinde ise "gözün içine baka baka" olan hareketlere rağmen yanlış karar verilmesini ne anlamak, ne de anlatmak mümkün olamaz.

Sanırım onun içindir ki, TFF'nin açıklamasında da açık açık 'ayar verme"den söz etmek mecburiyeti hasıl olmuştur. Yani bu açıklama bana göre, "Gelinim sana diyorum, kızım sen işit" babından da hakemlere açık açık "kendinize ayar çekin" de demektir.

Yeri gelmiş iken, şu "ayar verme" ya da "ayara çekilme" konusuna Türkiye'de sadece hakemlik müessesesinin ihtiyacı olmadığını, başta siyaset olmak üzere, sosyal hayattan ekonomiye, spora, eğitime kadar her alana bir "ayar gerektiğini" de bir kenara atmamak elzemdir.

Ezcümle sadece futbolda hakemlik müessesesine değil, Türkiye'de hemen hemen her alanına bir "ayar verme"nin gerektiği süreci yaşıyoruz.

Ama bu ayarın yabancı hakemlerin değil, özellikle Avrupalı olanların üzerinden verilmesi için çalışmanın da çok doğru olduğunu düşünerek hareket etmek, kendi irademizin olmadığını, genel ve meslek ahlakımızın da artık yerlerde süründüğünü kabul etmek demektir ki! Bırakın toplumu, bir millet için bundan daha vahim bir tablo olamaz.

Bilge Kağan'ın asırlar öncesinden yaptığı; "Ey Türk. Titre ve kendine dön" çağrısından başka yol ve yöntem aramak gerçek kurtuluş değildir.

Kendine "ayar verme" yerine, dışarıdan "ayar alma" ise hiç ama hiç doğru değildir.

 

Yazarın Diğer Yazıları