Aydınlar Ocağı gerçeği

Aydınlar Ocaklarının 40. Şurası Adana Ocağımızın ev sahipliğinde milli hassasiyeti yüksek bir şehrimiz olan Adana’da gerçekleştirildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Sözlü’ye yakın ilgileri dolayısıyla teşekkür ederiz. Adana Ocağımızın Başkanı Sayın Muhsin Özkale ve yönetimdeki arkadaşları üstün gayretleri ve çalışmaları dolayısıyla tebrik ediyoruz.  Aydınlar Ocağı ve ülke sorunları üzerine programlar yapan Çukurova ve Akdeniz TV yetkililerine de teşekkür ederiz. Kadirli Belediye Başkanı Sayın Dr. Ömer Tarhan’ın daveti üzerine Kazım Karabekir Caddesi’nin açılışını, Sayın Timsal Karabekir Hanımefendinin de katılımıyla Şuranın 178 delegesiyle gerçekleştirdik. Bu anlamlı açılış töreni unutulur gibi değildir. Kadirli’nin kadir bilir belediyesini tebrik ederiz.
Şuraya iştirak her zaman olduğu gibi oldukça yüksekti. Bunda ülkenin içinde bulunduğu düşündürücü, üzücü ve gergin ortam; Ocağın ülke sorunlarına tespit ve teklifler şeklinde eğilmesi etkili olmuştur. Hanım delegelerin yoğunluğu sevinilecek bir başka husustur. 
Aydınlar Ocağımız dıştan kumandalı olmayan, yerli ve milli bir kuruluştur. Ocağımız halka tepeden bakmayan, unvanlı veya unvansız, seçkinci olmayan, İslâm âlemine ve Türk milletine mensubiyeti birbirine rakip ve birbirinin alternatifi görmeyenlerin, kendini etnik özürlü hissetmeyenlerin, Türklük ve vatan sevdalılarının ocağıdır. Dış çevrelerce veya içeride başta iktidar tarafından desteklenen ve yönetilen güdümlü dernekler sivil toplum hareketi dışındadır. 
Dün de bugün de Ocak olarak hayali itham ve saldırılara uğramışızdır. Kendilerini Türk hissetmeyen, milli devlet ve Cumhuriyetle kavgalı olanların, paralel yapı mensuplarının, aşırı sol ve hatta sağ eğilimli olup da milliyetçi olamayanların, her devrin adamı olan renksizlerin ve fırsatçıların Ocağa saldırmaları bizi şaşırtmamaktadır. “1988 seçimleri sonrası milliyetçiler Ocağı ele geçirdi”  şeklindeki hezeyanlar her şeyden evvel Ocağı kuranlara karşı saygısızlıktır. Çoğu Allah’ın rahmetine kavuşmuş olan değerli kurucularımız da çok şükür milliyetsiz değillerdi. Onlar da milliyetçi idiler. Eğer aksi söz konusu olsaydı tüzüğünde Türk milliyetçiliği olan bu derneği kurmazlardı.
Bazıları nedense hep aynı yanlış ezberi tekrar edip dururlar. Efendim, 1970’li yıllarda ocak daha çok tesirliydi; şimdi o kadar değil yorumlarına rastlıyoruz. Keşke 1970’li yıllarda ülke yönetiminde yetkili ve etkili olanlar bugün de etkili olabilseydi. O dönemde iktidar olanlar Cumhuriyet hükümetleriydi. Cumhuriyetle, milli kimlikle, Türk tarihiyle kavgalı değillerdi. Anadolu’da Türk’ten başka millet arayışına çıkmazlardı.  “Türkiye sadece Türklerin değildir”  gibi beyanlarda da bulunmazlardı. Cumhuriyetten intikam ve rövanş alma nöbetine tutulmazlardı. Çoğu ciddi, sorumluluk hisseden devlet adamıydılar ve milli egemenliği birileri ile paylaşmayı kabul edemezlerdi. Mezhep ayrımını, çözülmeyi, etnik ırkçılığı bütünleşme ve demokratikleşme olarak görmezlerdi. İngilizlerden özerk Kürdistan talep eden, askerlerimizi şehit eden iş birlikçi Seyit Rıza gibilerinden özür dilemezlerdi. Dersim ile Kerbela’yı aynı kabul etmezlerdi. Milli kuruluşlara kumpaslar kurulmasına ve kamu düzeninin bugünkü gibi bozulmasına fırsat vermezlerdi. Bugün bunların aksini yapanların akıl hocaları, danışmanları tabii ki bizlerden olamazdı. Bunlara Aydınlar Ocağı nasıl bir hizmet verebilirdi ki? 
1970’leri değil; 2000’li yılları yaşıyoruz. Ülkeyi iktidarsız bırakmamak için milliyetçi cephe hükümetlerinin kurulmasında, o dönemin yoğun sağ-sol kamplaşma ortamından sağı bir ölçüde birleştirici bir rol oynadık. Kurultaylar düzenledik. Bugün hangi sağı nerede bir araya getireceğiz? Bir tarafta İslam’ı ılımlılaştırma görevini üstlenen ve bir ara Ocakla da uğraşan paralel yapıcılar, diğer tarafta sağ eğilimli İslamcı Kürtçüler, sınırsız özgürlükçü, kuralsızlığa ve müdahalesizliğe talip sağ liberaller, milliyetçiliği ayakları altına almaktan bahseden, terör örgütünü siyasallaştıran, pazarlık yapan sözde muhafazakar sağ ile mi iş birliği yapacaktık? Bugün milli hassasiyet sahibi herkes Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerde birleşmek zorundadır. Aynen Milli Mücadele döneminde olduğu gibi... Klasik sağ-sol ayırımı epey geride kaldı; bazılarının çok geride kalışı gibi. Bizler komünizme karşı mücadeleyi Amerikan emperyalizmi adına yapmadık. Yeşil kuşak hareketinin de malzemesi olmadık. Bu tuzağa maalesef bazı sağcılar da düştü. 
Dünyada bölünmenin olduğu her yerde milletlerarası yaşlı bir siyasi çete var. Bunlardan eski bir yabancı cumhurbaşkanı Ankara’ya sömürge müfettişi edasıyla geldi; çözülmemizi teftiş ediyor. Maalesef bu şahısa İ.Ü.’ce fahri doktora da verdirtilmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları