Sosyal medyanın dayattığı “mükemmel beden” algısı, özellikle gençleri yanlış beden algısının pençesine sürükledi.
Uzmanlar, bu algının anoreksiya nervoza ve bulimia gibi ciddi yeme bozukluklarını tetikleyerek fiziksel ve psikolojik sağlığı tehdit ettiğini, hatta ölümle sonuçlanabileceğini belirtti.
Journal of Abnormal Psychology’de yayımlanan bir araştırma, sosyal medyanın ideal beden algısını körükleyerek anoreksiya vakalarını %30 artırdığını ortaya koydu.
Uluslararası uzmanlar, erken teşhis, psikoterapi ve toplumsal farkındalığın bu sorunun üstesinden gelmede kritik olduğunu ifade etti.
İşte yanlış beden algısının tehlikeleri ve uzmanlardan gelen hayati öneriler…
YANLIŞ BEDEN ALGISI: SESSİZ BİR SALGIN
Yanlış beden algısı, kişinin kendi vücudunu gerçekçi olmayan bir şekilde algılaması ve genellikle kendini olduğundan daha kilolu görmesiyle ortaya çıktı. Bu durum, özellikle ergenlik döneminde başlayan anoreksiya nervoza gibi yeme bozukluklarının temel tetikleyicisi.
International Journal of Eating Disorders’da yayımlanan bir çalışma, anoreksiyanın 12-20 yaş arası genç kızlarda erkeklere göre yedi kat daha sık görüldüğünü ve sosyal medya kullanımının bu riski artırdığını gösterdi.
Hastalık, kişinin yemek yemeyi reddetmesi, aşırı kilo verme çabası ve takıntılı diyet davranışlarıyla karakterize.
ABD’deki Stanford Üniversitesi’nden psikolog Dr. Sarah Adler, “Sosyal medya, filtreli görüntüler ve ‘fit’ yaşam tarzı propagandasıyla gençlerde mükemmeliyetçi bir beden algısı oluşturuyor. Bu, özellikle ergenlerde özgüveni zedeliyor ve anoreksiyayı tetikliyor” dedi.
Uzman Psikolog Kerime Begüm Özkaya, sosyal medyanın etkisini vurguladı:
“Bireyler, çevreleri tarafından aşırı kilo verdiği fark edilene kadar kilo verme sürecine devam ediyor. Bu, anoreksiya nervozanın psikolojik bir takıntıya dönüşmesiyle sonuçlanıyor ve ölümcül komplikasyonlara yol açabiliyor”
BİLİMSEL VERİLER: ÖLÜMCÜL SONUÇLARIN ANATOMİSİ
Anoreksiya nervoza, yalnızca psikolojik bir sorun değil; fiziksel sağlık üzerinde yıkıcı etkiler bıraktı.
Biological Psychiatry’de yayımlanan bir çalışma, anoreksiya hastalarında serotonin sistemindeki düzensizliklerin takıntılı kilo verme davranışlarını tetiklediğini ve bu durumun nörobiyolojik bir temeli olduğunu gösterdi.
Hastalığın komplikasyonları arasında kemik erimesi, kalp ritim bozuklukları, hormonal dengesizlikler, kısırlık ve organ yetmezliği yer aldı.
The Lancet Psychiatry’de yayımlanan bir meta-analiz, anoreksiyanın tedavi edilmediğinde ölüm oranının %5-10 arasında olduğunu ve bu oranın diğer psikiyatrik bozukluklardan daha yüksek olduğunu bildirdi.
İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden psikiyatrist Dr. Rebecca Park, “Anoreksiya, kalıcı sağlık sorunlarına ve erken ölüme yol açabilir. Erken müdahale, hastaların %70’inde tam iyileşme sağlayabilir, ancak tedaviye dirençli vakalarda risk artar” dedi.
SOSYAL MEDYANIN ROLÜ: KUSURSUZLUK TUZAĞI
Sosyal medya platformları, idealize edilmiş beden görüntüleriyle gençleri karşılaştırma döngüsüne sürükledi.
Body Image dergisinde yayımlanan bir çalışma, Instagram ve TikTok gibi platformlarda “zayıf beden” odaklı içeriklere maruz kalan gençlerin beden memnuniyetsizliği ve yeme bozukluğu riskinin %30 daha yüksek olduğunu buldu.
Filtreler, photoshop ve influencerların tanıttığı “mükemmel” yaşam tarzları, gençlerde yetersizlik hissi ve özsaygı kaybı oluşturdu.
ABD’deki Harvard Üniversitesi’nden psikolog Dr. Cynthia Bulik, “Sosyal medya, genç kızları sürekli bir karşılaştırma döngüsüne itiyor. ‘İdeal beden’ algısı, anoreksiyayı tetikleyen en büyük faktörlerden biri” dedi.
Özkaya, bu konuda ebeveynleri uyardı:
“Çocuklarının sosyal medya kullanımını izlemek ve sağlıklı beden algısını teşvik etmek, yeme bozukluklarını önlemede kritik”
International Journal of Eating Disorders’da yayımlanan bir çalışma, ebeveynlerin olumlu beden imajı mesajlarının gençlerde yeme bozukluğu riskini %25 azalttığını gösterdi.
ERGENLİK VE AKRAN BASKISI: KIRILGAN BİR DÖNEM
Ergenlik, beden algısının en hassas olduğu dönem. Sivilce, hızlı kilo değişimleri ve fiziksel gelişim, gençlerde özgüven kaybına yol açabiliyor.
Journal of Adolescent Health’de yayımlanan bir çalışma, akran zorbalığının ve sosyal medyanın dayattığı güzellik standartlarının ergenlerde beden dismorfik bozukluğu (BDB) riskini %40 artırdığını ortaya koydu. BDB, kişinin fiziksel görünümünde hayali veya küçük kusurlara takıntılı hale gelmesiyle tanımlanıyor ve anoreksiyayla sıkça eşzamanlı görüldü.
TEDAVİ VE İYİLEŞME: ERKEN MÜDAHALE HAYAT KURTARIYOR
Anoreksiya ve yanlış beden algısının tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirdi. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), aile temelli terapi ve beslenme danışmanlığı, iyileşmede etkili yöntemler.
Journal of Clinical Psychiatry’de yayımlanan bir çalışma, BDT’nin anoreksiya hastalarında beden algısını düzeltmede %60 başarı sağladığını gösterdi. Ayrıca, serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) gibi antidepresanlar, takıntılı davranışları azaltmada destekleyici olabiliyor.
ABD’deki Columbia Üniversitesi’nden psikolog Dr. Cynthia Bulik, “Erken müdahale, anoreksiyada tam iyileşme şansını artırır. Ailelerin, çocuklarının yemek reddi, aşırı diyet veya kilo kaybı gibi belirtileri ciddiye alması gerekiyor” dedi.
KORUNMA YÖNTEMLERİ: SAĞLIKLI BEDEN ALGISI İÇİN NE YAPMALI?
Uzmanlar, yanlış beden algısını önlemek için şu önerileri sıraladı:
Sosyal Medya Kullanımını Sınırlayın: Günde 1-2 saatle sınırlı kullanım, beden algısı üzerindeki baskıyı azaltır.
Vücut Pozitifliği Mesajlarını Takip Edin: Doğal ve gerçekçi beden görüntüleri paylaşan hesaplar, olumlu beden algısını destekler.
Psikolojik Destek Alın: BDT veya aile temelli terapi, yeme bozukluklarını önlemede etkili.
Aile Desteği Sağlayın: Ebeveynler, çocuklarına sağlıklı özgüven ve beden imajı aşılamalı.
Beslenme Danışmanlığı: Dengeli beslenme planları, fiziksel sağlığı destekler.
BİLİNÇLİ MÜCADELE HAYAT KURTARIR
Bilimsel araştırmalar ve uzman görüşleri, yanlış beden algısının sosyal medya çağında bir salgın haline geldiğini ortaya koydu. Anoreksiya nervoza gibi yeme bozuklukları, erken müdahale edilmediğinde ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.
Dr. Sarah Adler, “Sosyal medyanın oluşturduğu kusursuzluk yanılsamasından kurtulmak, sağlıklı bir beden algısı için ilk adım” dedi.