Ayrı toplumların uyguladıkları benzer olaylar

Sayın okurlarım, 1952 yılında resmi spor görevlisi olarak İsrail’e gitmiş, Telaviv-Kudüs ve Hayfa’da on gün konuk olmuştum.
Birleşmiş Milletlerin kararlarından faydalanan Yahudi soylu insanlar, İsrail’e göç ediyor ve bu deniz kenarındaki kum çölünü vatan yapmanın çabasını gösteriyorlardı. Kadın-erkek seferberlik ilan etmiş gibi çalışıyorlardı. Her konuda teknoloji sıkıntısı çekmedikleri belli idi. Bütün Avrupa ve Amerika’nın yardımlarını alıyorlar, ayrıca yetenekli insan gücüne sahip bulunuyorlardı.
 Hayfa’ya gelişlerinden üç-beş yıl sonra, otomobil fabrikasını “Gayzer”i kurmuşlar ve Orta Doğu’yu doyurmuşlardı. Çöl kumunu ıslah ederek ekime açmışlar, deniz suyunu arıtarak kullanmışlar ve bizim o tarihlerde bilmediğimiz yağmurla sulama tekniği “spring”  ile Akdeniz’in sebze ve meyvelerine sahip olmuşlardı.
Çölde giderken ilk on kilometre boyunca arazi ıslah çalışmaları, fidan dikimi ve sulamaları, ikinci on kilometrede çiçek açmış veya meyve vermiş ağaçları görürsünüz. Üçüncü on kilometrenin sonunda meyve suyu üreten fabrikaların misafiri olabilir ve kutu ambalajla istediğiniz çeşitten meyve suyuna sahip olabilirsiniz. Mevcut pis kokulu yer altı suları, “içme suyu” olarak kullanılmadığından insanların su ihtiyacı portakal, mandalina, limon ve greyfurt gibi meyvelerin sularından karşılanmaktadır ki, o tarihlerde biz henüz memleketimizde bunları tanımlayamıyorduk bile. Otomobil fabrikasını ziyaretimizde, fabrika müdürünün bizleri, gösterişli kabul salonlarında değil, tek renkli kısa kollu şortlu giysisinin tozlarını silkerek, karşıladığını unutamıyorum.
Yine çöl sıcağında talim gören asker giyimli kızların, ağaç gölgesinde topluca dinlendikleri gözlerimin önünden
gitmiyor.
Yerli Arap halkı ise, tam aksi eğitimsiz ve tembel. Zaruri ihtiyaçlarını temin etmenin gayreti ile yetinmekte. Sabahtan akşama kadar da ayak parmaklarıyla oynamakla meşguller ve kahvehanelerdeki televizyonlardan kovboy filmi seyrederek üretimi unutmuşlar. En kolay gelirlerini de, mevcut tapulu arsalarını Yahudilere satmakla elde ediyorlar. O tarihlerde Arapların idaresinde olan Kudüs şehrinin tapularının çoğu, Yahudilerin eline geçmişti bile.
İşte bu iki halkın, altmış beş-yetmiş yıldır gözden uzak durumu, son yirmi-yirmi beş yılda patlak verdi. Bir tarafta, Avrupa ve Amerika’dan destekli, teknolojik yenilikleri takip eden ve onların sömürücü ekonomilerinin temsilcisi, her türlü silaha sahip ordulu İsrail Devleti, diğer tarafta, birbirini yemekle meşgul Arap topluluğunun devlet şekline dönüştürülmüş, hürriyet mücadelesini taş atılan sapanlarla yürüten Filistin toplumu.
Bugün de iki ayrı toplum tarafından uygulanan benzer olayları ve görüntüleri yaşıyoruz. Filistin yerine Libya.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları