Ayrımcılık

 Hangi gerekçeye bağlanırsa bağlansın, ayrımcılık, adı üstünde, eşitsiz davranmayı anlatır. "Sen bizden değilsin" mesajıdır bu.

 Kimim ben?

 Ötekisin!

 Millet İttifakıyla seçilen belediyeler, en başından "çalıştırılmayacak" zihniyetiyle karşı karşıyaydı zaten. Hatırlayın. Daha yeni. AKP'li Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkanvekili Mümin Altınışık niçin istifa etmişti?

"88 kişilik bir grup olarak aldığımız kararlar, Özhaseki'nin müdahalesiyle bozuluyor. Genel Merkez'in kararları da içimize sinmiyor. Her karar adeta belediyeyi çalıştırmamak üzerine yürütülüyor" gerekçesiyle.

 Altınışık'ın tespiti seçimlerden bu tarafa ayni ile vaki. En son örneği ise, insanlığın başına bela olan koronavirüs olayında kendini gösterdi.

Bağış toplayamazsınız.

Neden?

Çünkü siz Millet İttifakının seçtiği belediye başkanlarısınız ve CHP'lisiniz.

 Ne demişti Altınışık istifa ederken: "Her karar adeta belediyeyi çalıştırmamak üzerine yürütülüyor." Milli bütünlükçü bir yönetim felsefesi yoksa ister istemez halk da bir bütün olarak kabul görmez.

 Şimdi birçok yazar, ister istemez ve haklı olarak hukuktan, anayasadan, hatta bilimden örnekler vererek devlet iktidarını elinde tutanlara, belediyelerin de bir devlet aygıtı olduğunu anlatmaya çabalıyor.

 Boşuna bir çaba.

 Çünkü onlar bunu zaten biliyor.

 Nereden nereye.

AKP kurulduğu yıllarda ve kurulmazdan önce "eski Türkiye" dediği, önceki yönetimleri topa tutuyordu. Fakat o "eski Türkiye" ne yazık ki bundan bin kat daha iyiydi.

Nasıl iyiydi?

Her şeyden evvel seçimler adildi.

Tv'ler partilere olabildiğince eşit söz hakkı veriyordu. Salt objektivizm olmasa da olabildiğince objektif olma eğilimi vardı.

Özgürlük vardı.

Yasalar önünde siyasi davalarda bazen hatalı kararlar olduğu söylense de insanlar hak ettiklerini eninde sonunda alabiliyordu.

Devlet kadroları çoğulcuydu.

Evet, torpil her zaman vardı ama herkes iktidarın adamı değildi.

Valiler, devletin valisiydi. İktidarın valisi gibi davranmazlardı. Çoğu kere iktidarın hatalı işlerini insanlar ilin valisine şikâyet ederdi.

Eski Türkiye'nin en olumsuz yanı, darbelerden kendini kurtaramamasıydı.

Askeri vesayetin, siyaset üzerinde fazla durmasıydı.

NATO bağlamında ABD'ye bağlılıklardı.

Gladyo'nun Türkiye içinde yönetim mekanizmalarında işlevsel hale getirilmesiydi.

Amerikan etkisinin  kırılamamasıydı.

Ancak geldiğimiz noktada çok şey kazandığımız söylenemez. Daha geriye gittik.

Önce yavaş yavaş özgürlüklerimiz baskıladılar. Mesela, AKP bir vekil, virüsle ilgili bir mesaj paylaşıyor, sonra hemen siliyor. Vekil bile kendini özgür hissetmiyor.

Tırcı, sosyal medyadan eleştirel bir görüş belirtiyor, anında soluğu karakolda alıyor. Gazeteciler milletin menfaatini koruyor, yolsuzlukları yazıyor, ödül alacağı yerde hapiste yatıyor. Varın gerisini siz anlayın.

En bağımsızlıkçı olan Atatürk bile hakaret görüyor. Hâlbuki Amerikan vesayetine karşı olduklarını söyleyenlerin ilk sarılması gereken kişi Atatürk olması gerekir.

Aynı şekilde muhalif belediyelere ayrımcı davranmak millilik değildir

Bağımsızlıkçı olmak hiç değildir. Çünkü ayrımcılık, millilikle bağdaşmaz.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, "Yeni Türkiye" dedikleri siyasal düzen, eskisini aratacak. 

Yazarın Diğer Yazıları