Aytun Çıray: NATO Zirvesi AKP'nin dış politikasındaki fiyaskolardan biri

Aytun Çıray: NATO Zirvesi AKP'nin dış politikasındaki fiyaskolardan biri
İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanı Aytun Çıray, TBMM'de NATO Zirvesi Bildirgesi ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. Çıray, "NATO Zirvesi, AKP dış politikasında büyük fiyaskolardan biri olarak tarihe geçecektir" dedi.

İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanı ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray, TBMM'de NATO Zirvesi Bildirgesi ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Trump'la olan kişisel dostluk ilişkisine atıfta bulunan Çıray, "NATO Bildirgesi içinde YPG’nin adının bir terör örgütü olarak tek cümleyle dahi geçirilmesini sağlayamamıştır." dedi.

.Çıray, Fransa’dan alınan uçaklar, Başkan Macron’un YPG’yi bir müttefik, Türkiye’yi de utanmazca bir IŞİD destekçisi olarak gösteren sözlerini ve Baltık savunma planı vetosu bağlamında S-400’ler meselesini gündeme getirmesini engelleyememiştir. Üstelik S-400’leri sadece Macron değil, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de NATO Bildirgesi bağlamında dile getirmiştir. Stoltenberg S-400’lerin asla NATO sistemiyle entegre edilemeyeceğini net olarak belirtmiştir." şeklinde konuştu.

Çıray, NATO Zirvesinin AKP dış politikasında büyük fiyaskolardan biri olarak tarihe geçeceğini de belirtti.

Aytun Çıray'ın açıklamaları şu şekilde;

NATO’nun 70. yılı vesilesiyle Londra’da üye devlet ve hükümet başkanlarının bir araya getiren NATO Zirvesi dün yayımlanan Bildirgeyle noktalandı. Uluslararası dengelerin sarsıldığı, siyasi ve askeri güçler arasındaki ilişkilerin belirsizlik içine girdiği kritik bir dönemde gerçekleşen bu önemli zirve… maalesef Türkiye açısından tam bir başarısızlık ve fiyaskoyla sonuçlandı. Üzüldüğümüzü ve milli gururumuzun zedelendiğini ifade etmek isterim.

Bu tespitimizin elbette Sayın Erdoğan ve AKP’liler tarafından kabul edilmeyeceğini biliyoruz.

AKP’nin etkisindeki yeni medya düzeni içinde de gerçeklerin ters yüz edilerek ‘algı yönetimi’ ile servis edileceği aşikâr. Nitekim dün akşam saatlerinden itibaren bu servis başladı.Ancak bu kez mızrak, hiçbir çuvala sığdıramayacak kadar uzun!

NATO üyesi ülkelerin Devlet ve Hükümet Başkanlarının, İttifakın kuruluşunun 70. yıl dönümü dolayısıyla katıldıkları toplantıda alınan kararlar, Sayın Erdoğan’ın ve AKP yönetiminin hiçbir iddiasının ve talebinin gerçekleşmediğini açıkça ortaya koymuştur.

Bunun en temel nedeni de üzülerek söylüyorum, sayın Cumhurbaşkanı ve onun dış politika anlayışından kaynaklanmaktadır. Dış politikada önemli unsurlardan birisi katılacağınız toplantıların mahiyetini ve anlamını doğru değerlendirmektir. NATO’nun 70. Yılı vesilesiyle yapılan Zirvede önem taşıyan başlıca husus ortak bir bildiri yayınlanabilmesiydi. Çünkü, dünyanın içine girdiği yeni süreçte ittifakın üyeleri NATO’ya verilecek katkıların niteliği ve ölçeği konusunda farklı düşünüyorlardı. NATO üyesi Baltık ülkelerinin Rusya tehdidine karşı yeni bir konseptle savunma planı, bu toplantının en önemli gündemiydi.

Sayın Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı, daha NATO Zirvesine gitmeden önce Türkiye’de YPG-PYD’nin NATO tarafından terör örgütü olarak tanınmadığı takdirde, Baltık Ülkeleri için hazırlanan savunma planını veto edeceklerini sert bir dille ilan ettiler.

Ancak YPG/PYD’nin bırakın NATO üyesi ülkeler tarafından terör örgütü olarak tanımlanmalarını… Tartışma masasına bile gelmediği NATO yetkililerince açıklandı.

Yani ne olduysa oldu, Sayın Cumhurbaşkanı Trump tarafından hep olageldiği üzere ikili görüşmeler esnasında bir şekilde ikna edildi. NATO’nun Baltık Ülkeleriyle ilgili savunma planı oybirliği ile geçti ve bizimkiler hiçbir engel çıkarmadılar. Bildirgede tek bir cümleyle dahi YPG’den bir terör örgütü olarak söz edilmesini sağlayamadılar.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanına soruyoruz:

Trump tarafından bu kadar kolay ikna edilecektiniz de neden veto kartını masaya sürdünüz?

NATO Zirvesinin asli önemini ve anlamını neden doğru değerlendiremediniz?

Şimdi, onlar tanımasalar da biz YPG’yi terör örgütü olarak görmeye devam edeceğiz, diyorsunuz…

YPG’nin terör örgütü olduğunu gösteremediğiniz bu heyet bir gün size,hiçbirimizin göremediğini görüyorsanız gördüğünüz halüsinasyon olmasın derse ne diyeceksiniz?

Sizi yanınızda dış politika ve güvenlik danışmanları diye geçinenlerin hiçbiri uyarmadı mı?

İçinizde veto kartının İstanbul’da gösterilip, Londra’da geri çekilecek bir şey olmadığını bilen yok mu?

Dışişleri Bakanı ne işe yarıyor?

Eğer Dışişleri Bakanlığı bürokrasisini bu hale getirmeseydiniz…

Eminim dürüst profesyonel bir bürokrat çıkar, size ülkemiz için en tehlikeli pozisyonun kuru blöf veya yerine getiremeyeceğiniz ulu orta şantaj gibi anlaşılacak sözlerden kaynaklanacağını söylerdi.

Ne yazık ki AKP, geride kalan on yedi yılda Dışişlerimizin klasik kurumsal yapısını ve işleyişini bozduğu için… bu değerli kılavuzluktan mahrum kaldı.

Bunun en acı verici sonucu ise devletimizin adeta kesintisiz itibarsızlaştırmanızdır.

Kısaca sayın Cumhurbaşkanı ‘ya veto kartını masaya koymayacaktı’ veya ‘koyduğu takdirde sonuna kadar masada bırakacaktı.’ Maalesef ikisini de yapmamış, Türkiye’nin ve Türk Milletinin onurunun bir kere daha zedelenmesine yol açmıştır.

Değerli Basın Mensupları,

Dış politika, kurumlara ve kurallara dayanması gereken bir siyaset alanıdır. Devletler arası ilişkiler kesinlikle kişilere tabi ve bağlı değildir, olamaz. Şüphesiz ülke liderlerinin birbirleriyle iyi-samimi insani ilişkilere sahip olmaları ayrı bir şeydir..

Sayın Erdoğan’ın dostum dediği Trump patavatsızına, ‘ben senin problemlerini çözdüm’ veya ‘Papazı vermeyince ekonomini mahvettim,’ dedirtebilecek kadar özel ilişkilere girilerek cesaret verilmesi ayrı bir şeydir. Devlet idaresinde özel ilişkilere bel bağlayamazsınız, Bağlarsanız ülkeniz için birtakım istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir. Maalesef sayın Erdoğan’nın Trump’la ilişkisi böyle bir durumu ister istemez düşündürmektedir.

Ne yazık ki, Sayın Erdoğan, meşum bir mektup skandalıyla, Trump tarafından, Türk Milletini de rencide eden utanç verici hakarete ve örtülü bir şantaj tehdidine maruz kalmasına rağmen, Trump’ı hala dostu olarak nitelemekte beis görmemektedir. Bu kendilerinin bileceği bir iştir, diyeceğiz ama… bu durum, Türkiye’yi Suriye’de sıkıştırıldığı güvenli bölge içinde daha büyük açmazlara düşürebilir. Terör örgütü YPG konusundaki bütün endişelerimizi daha da büyütecek gelişmelerin önünü açabilir.

Kısacası beyler, Sayın Cumhurbaşkanının Trump’la kişisel dostluk ilişkisi…

NATO Bildirgesi içinde YPG’nin adının bir terör örgütü olarak tek cümleyle dahi geçirilmesini sağlayamamıştır. Fransa’dan alına uçaklar, Başkan Macron’un YPG’yi bir müttefik, Türkiye’yi de utanmazca bir IŞİD destekçisi olarak gösteren sözlerini ve Baltık savunma planı vetosu bağlamında S-400’ler meselesini gündeme getirmesini engelleyememiştir. Üstelik S-400’leri sadece Macron değil, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de NATO Bildirgesi bağlamında dile getirmiştir. Stoltenberg S-400’lerin asla NATO sistemiyle entegre edilemeyeceğini net olarak belirtmiştir.

Değerli Basın mensupları,

Bu önümüzdeki süreç içinde S-400’ler konusunun çok daha büyük ve kapsamlı bir sorun haline geleceğini göstermektedir. NATO Zirvesinin tarihi bir başarısızlıkla sonuçlanmasının bir göstergesi de, Bildirgede, sayın Cumhurbaşkanının ‘veto gerekçesi’ saydığı terörle mücadele hususunun.. NATO Bildirgelerinde 9/11 İkiz Kuleler trajedisinden bu yana şablon haline gelmiş, bilinen ve tekrar edilen bir cümleyle geçiştirilmesidir.

Yani NATO, sayın Cumhurbaşkanını veto kartını masaya sürmesine yol açan YPG Terörü karşı NATO desteği talebini, “Terörizmin tüm türleri hepimiz için tehdit olmaya devam ediyor” cümlesiyle geçiştirmiştir. Ayrıca sözcüler tarafından YPG konusunun hiçbir şekilde gündeme gelmediği vurgulanmıştır.

Yani, Türkiye’nin güvenlik talepleri ve hassasiyetleri kayıtsızlıkla karşılanmış...

YPG’nin bırakın terör örgütü olarak tanınmaması yanında..

S-400 dayatması kuvvetle devam etmiştir. Bu da Sayın Erdoğan Başkanlığındaki Türk heyetinin de pozisyonumuzdan epey fedakarlık ettiği anlamına gelmektedir.

Türk Milleti adına soruyoruz:

Bu fedakarlık neyin karşılığında olmuştur?

Netice olarak NATO Zirvesi, AKP dış politikasında büyük fiyaskolardan biri olarak tarihe geçecektir. Burada asıl mesele bu tür tarihi fiyaskoların Türk Millet ve Devleti için çok ağır bedelleri olabilecek süreçlerin tetikleyicisi olmasıdır.

İşin özeti Makron’a haddini bildiremedik. YPG’yi terör örgütü saydıramadık. Baltık savunma planını veto edeceğiz deyip edemedik. NATO’yu güncelleyemedik… Eeee, Londra’ya niye gittik?