Aziz Sancar'dan ders!

Kimya dalında Nobel'i alan Prof. Dr. Aziz Sancar, bize "Türk"ü kazandırdı. "Türk"ün ne demek olduğunu, "Siyasî İslâmcı"sının, PKK'lısının, etnisiteyi kutsayan herkesin ta beyninin çeperine soktu. Muhabir soruyor:

"Ana diliniz neydi?"

Aziz Sancar'ın cevabı:

"Anne-babayla Arapça konuşurduk ama çocuklar kendi aramızda Türkçe konuşarak büyüdük." (Tolga Tanış'ın röportajı, Hürriyet Kelebek, 10 Ekim 2015)

Muhabir ısrarla etnisite peşinde:

"Aile Arap kökenli mi?"

Aziz Sancar'dan nefis bir cevap:

"ARAP DEMENİZİ İSTEMİYORUM. DİYELİM İSTANBULLU. MUTLAKA BULGARİSTAN, YUNANİSTAN BİR ŞEY VARDIR. DOĞUDAKİ İNSANIN DA KANINDA TÜRK'Ü DE VAR, KÜRT'Ü DE VAR; ARAP'I VAR, ERMENİ'Sİ VAR, YEZİDİ'Sİ VAR. KALKIP BUNLARI KONU YAPARSAK, NE KONUŞTUĞUMUZU UNUTURUZ. İNGİLTERE'DE KAÇ ETNİK GRUP VAR. ADAMA SORUYORSUNUZ, 'İNGİLİZİM' DİYOR. BURADA DA 'AMERİKALIYIM' DERSİN. İSTERSEN KÖKENİNİ SÖYLERSİN AMA AMERİKALI DEDİ Mİ, BİTTİ. BEN MARDİNLİYİM. 'TÜRK'ÜM' DİYORUM. "SEN KÜRT MÜSÜN, ARAP MISIN, YEZİDİ MİSİN..." YAZIK KARDEŞİM!"

Nokta!

Muhabiri ayıplamıyorum. Bu soruyu sormak mecburiyetinde bırakılmıştır. Mutlaka bir etnisiteye mensup olmalı ve yaygara koparılmalıdır! "Türk'üm" demek suç hâline getirilmeli ki, bölücülük ilerlesin! Bu psikoloji yaygınlaştırılıyor ve maalesef din adına yaygınlaştırılıyor ve maalesef başkalarının hesabına yaygınlaştırılıyor!

Aziz Sancar, bu köşede hususiyetle işlediğim bir tezi formüle etmiştir.

Mustafa Kemal ne demişti: "Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür." Ve eklemişti: "Ne mutlu Türk'üm diyene!" ("olana" değil; "diyene"!)

Birliğin de, milletin de, ümmetin de bir adı olmalıdır ve çokluğun adı, birliğin de, milletin de, ümmetin de adıdır.

Aziz Sancar "Evde anne-babamızla Arapça konuşurduk." diyor.

Arapça gelişmiş, Türkçeden daha önde bir dildir.

Türkiye'de Arapça veya başka bir dille konuşun. Ne yapabilirsiniz? Türkiye'de yaşıyorsunuz ve çokluğun dili Türkçedir; daha ötesi kültür birliği sağlamışsınız.

İster gelişmiş dil, ister mahallî, dar alanda kalan dil olsun, herkes anasından babasından öğrendiği dili elbette bilecek, elbette bu dil üzerine kafa yoracaktır. Ama Türkiye'nin resmî bir dili var ve ilk mektepten son mektebe kadar bu dille irtibat sağlanacak, her yere bu dille ulaşılacak, kitaplar bu dille yazılacak ve bu dille okunacaktır.

Onun için, benim bir dilim var, ben bu dille yazacağım, ben bu dille okuyacağım, ben bu dille tedris edeceğim dediğiniz an, sizin niyetiniz ayrışmadır ve sizin niyetiniz ülkeye kastetmektir. (Asıl kendine kastetmektir!)

Aziz Sancar, gerçeği ortaya koymuş, herkese bir ders vermiştir. Burada Ülkü Ocakları'nın nasıl bir rol oynadığını da unutmayalım. Aziz Sancar'ın lise yıllarında başlayan ülkücülüğü, anahtarlığının bile üç hilâlli olduğunu dikkate alırsak, Amerika'da da devam ediyor.

İçinde bu ateş olmasaydı "Türk Evi" açar mıydı?

Yazarın Diğer Yazıları