Bahçeli'nin pabucu dama atıldı

Bahçeli'nin pabucu dama atıldı

AKP iktidarı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi kızdırmak pahasına, Kuzey Irak Kürt Bölgesi lideri Mesud Barzani'ye yanaştı, Türkiye'de onu "Devlet Başkanı gibi" ağırladı, sözde Kürdistan bayraklarını göndere çekti.

Kendi partisini harcayıp iktidar partisinin ateşli bir destekçisi olan Devlet Bahçeli buna kızıp köpürdü, zehir zemberek lâflar söyledi ama nafile...

Bahçeli'yi takan olmadı!

AKP iktidarı "Mesud Barzani bizim dostumuzdur" diye kestirip attı. Neden?

Bunu, MHP Genel Başkan adaylarından Sinan Oğan şöyle izah ediyor:

"Ülkücülerin 'Evet' demeye razı olmadığını gören AKP, Bahçeli'yi indirdi Barzani'yi trene bindirdi. Mesele o kadar basit. Şimdi Sayın Bahçeli de 'Niye getirdiler Barzani'yi?' diye kızıyor. Barzani ile AKP arasındaki yakınlaşmadaki hedef HDP seçmeninin oylarıdır. MHP'nin tabanı ile tavanı birbirinden koptu. Bahçeli'yi defterden silen ülkücüler 'Hayır' diyor. Ülkücülerin artık 'Hayır'dan dönmeleri mümkün değil. Referandumda AKP'nin yüzde 50'yi aşması nasıl mümkün olacak? Ya ülkücülerle (ki bu mümkün değil) ya da (PKK yanlısı) HDP'lilerle... AKP bunun farkına varınca HDP, PKK ve Barzani'ye yöneldi ve bunların içinden en makbulünün Barzani olduğunu düşündü. Şimdi, bayram değil, seyran değil... Barzani tamamıyla Doğu ve Güneydoğu'da 'Evet' için çalışıyor."

* * *

Anayasa değişikliği kabul edilirse seçilecek herhangi bir başkan isterse dilediği kişiyi 'Başkan Yardımcısı' atayabilir mi?

Evet, bunu yapabilir, isterse kendi şoförünü bile Başkan Yardımcısı olarak atayabilir. Sonra da diyelim ki, günün birinde vefat etti, Allah rahmet eylesin. O zaman Başkan Yardımcısı, otomatikman 'Başkan' olacak. Yani Türkiye'nin yeni hâkimi seçilmemiş 'Şoför Başkan' olacak.

Bu Anayasa değişikliği böylesine sakıncalı!

Rahmi Turan Sözcü

***

Darbe zamanlarında olmamıştı

------------

Gazeteciliğin ulu çınarlarından Bedii Faik (1921- 2015)  birkaç yıl önce Bağımsız dergisine verdiği demeçte diyordu ki:

-  Bizim zamanımızda gazeteler; bakan devirip, hükümet düşürürlerdi. Şimdiyse tersine hükümet; gazete devirip, gazeteci düşürüyor...

Ekliyordu:

- Şimdi 'Biz devirirdik' derken, övünmek için söylemiyorum. Devirirdik de ama şantajla devirmezdik, bir açığını, açmazını, yolsuzluğunu yakaladığımızda; vurur, vururduk. Kimi zaman biraz haysiyetine dokunur ya da etrafındakilerin tazyiki nedeniyle istifa ederdi bakan... Demokrasi tarihinde, çok partili hayata geçtiğimizde, Recep Peker basının karşısında duramadığı için bıraktı. Hasan Saka da mesela iki defa istifa etmiştir. Hem öyle böyle değil, biz bir baskı aracı olarak ihtilalde bile bunu yaptık. Mesela, 27 Mayıs döneminin Adalet Bakanı Abdullah Polat Gözübüyük, biz Dünya gazetesi olarak kendisiyle mücadele etmeye başlayınca, görevini bırakmak zorunda kalmıştır.

- Askeri darbe zamanında bile yayın çizginizi sürdürdüğünüzü mü söylüyorsunuz?

- Evet, 1960'da ihtilalciler gelince bile yazmaya devam ettim. Korkmuyordum ama bugüne gelirsek, bugün korkanlara da hak vermiyor değilim. Çünkü bugün her şey çok daha korkunç...

Bedii Faik, Türkiye'nin dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi olduğunu görmeden ölmek talihine de erişmişti..

Melih Aşık Milliyet

***

Binali Yıldırım "Türkiye artık seçimlerle zaman kaybetmeyecek" diyor!

İşten kovulan adam eve gelip karısına "Müjde hanım" demiş, "Artık sabahları erken kalkmak zorunda değiliz!"..

Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)

***

Türkiye sınırında "müttefik eliyle" yeni devlet(!)

-------

ABD Savunma Bakanlığı "Rusya ve Suriye rejimine bağlı zırhlı araçların Menbiç'e girdiğinden haberdar olduğunu, bunun bir parçası olmadıklarını, tüm tarafların DEAŞ ile savaşmaya odaklanmasını istediklerini" açıkladı.

Oysa Menbiç DEAŞ'ın değil, (ABD desteğiyle) PYD'nin elindeydi...

Buna rağmen ABD sanki Türkiye'nin bu konudaki gelecek endişesini hiç bilmiyor gibi, kendi birliklerini ve zırhlı araçlarını da Menbiç'e göndermemiş gibi...

PYD'ye "Merak etmeyin Menbiç koalisyon güçlerinin kontrolünde" diye söz vermemiş gibi...

"Biz Suriye ve Rusya'nın Menbiç'e zırhlı araçlar gönderdiğini biliyoruz ama bunun içinde değiliz" diyor.

Aynı sıralarda PYD-PKK ile Barzani ve peşmerge arasında çekişme varmış gibi haberler yapılıyor. Rusya'nın "3 Mart'tan itibaren 'Kürt milisler' Menbiç'te mevzileri Suriye rejim güçlerine devretti" açıklaması ise bu "devir işlemlerinin" ne kadar kolayca değişebildiğinin göstergesidir.

Bugüne kadar neden beklediler acaba?

Deneyimli diplomat Onur Öymen'in vurguladığı noktaya dikkat etmek, ABD ve diğer ülkelerle çekişmek yerine "bölgede, Türkiye sınırında yeni bir devlet kurma girişimlerine tepkimizi" açıkça ortaya koymak gerekiyor

Güngör Mengi Vatan

***

"Millet seçiyor" yalanı

---------

Saray ve iktidar partisi "neden evet"i anlatmakta çok sıkıntı çekiyor. Siz bakmayın 18 maddelik bir anayasa değişikliği teklifi olduğuna. Sonuçta hepsi aslında tek madde. O da bir kişiye bütün ülkenin tapusunu vermek. Bir kişinin her şeye karar vermesine milletin de destek olmasını istiyorlar. Bu nedenle milletin kafasını karıştırmak için akıllarına gelen tüm akılsızlıkları anlatıyorlar. Örneğin diyorlar ki "Bundan sonra bizi kimin yöneteceğine millet karar verecek."

Laf güzel de içi boş.

Nasıl olacakmış bu;

Bugüne kadar milletvekillerini seçiyormuşuz. Onlar Ankara'ya gidiyormuş. Sonra aralarından biri başbakan oluyormuş. Milletin seçtiği ise ülkeyi yönetemiyormuş.

Allah Allah.

Milletin vekil olarak seçtikleri seçilmiş olmuyor mu yani?

(...)

Yeni yöntemde bir kişiyi "Cumhurbaşkanı" olarak seçeceğiz. (...) O seçilen kişi halkın seçmediği hatta muhtemelen hiç bilmediği isimlerle kuracak hükümetini ve ülkeyi "seçilmemişlerle" yani bir anlamda "başkanın bürokratları" ile yönetecek. Eee, nerede kaldı seçilmişlik edebiyatı...

Can Ataklı Korkusuz

***

Kumpas -2

-------

"Karargâh Rahatsız" başlığıyla Hürriyet'te yayımlanan ve Genelkurmay'ın isteği üzerine yazıldığı anlaşılan "haber", ordunun başında patladı gibi. İktidar ve tetikçilerinin her fırsatta seri halde Hürriyet'e saldırması yeni bir şey değil... Ama yeni olan, okların Genelkurmay'a, Hulusi Akar ve arkadaşlarına yöneltilmiş olması. İktidarın -sarayın mı desem- tetikçi yazar ve konuşmacıları Hürriyet'i bir kenara bıraktılar, orduyu ateş altına aldılar.

Şuna bakın: İzmir ve İç Anadolu'da orduda birliklerde hareket görülüyormuş, bir cunta yapılanması söz konuymuş, iktidara yönelik bir harekât söz konusuymuş...

Nedeni de şuymuş: Türbanlı subaylara yol açılması, ordunun asla kabul edemeyeceği bir şeymiş. Bir subay türbanlı bir subaydan emir almayı zul sayarmış. Bu amaçla darbe bile yapabilirlermiş...

(...)

 Kumpas-2 devrede. Başarırlar mı bilemem. Birlikler harekete geçti palavrası, Ergenekon'u başlatan, Ümraniye bombaları yalanına ve Balyoz'u başlatan Fatih Camii bombalanacaktı yalanına denk düşer...

***

Akar ve arkadaşlarını zamanında mı, zamanı gelmeden mi değiştirirler ve pek çok "şüphelendikleri" subayları da saf dışı bırakırlar bilemem. Savcılığa "cunta yapılanması" iddiasıyla hemen dava açtırmaları, akla şunu getiriyor: Valla tutuklamalara bile girişebilirler!

Eyvah darbe yapacaklar düşüncesi içinde bulunmak, ancak "asla iktidarı bırakmayacağım..." diye düşünen mutlakiyetçilerin duygusu olabilir.

Bu korku ile yaşamak zor bir şey...

Orhan Bursalı Cumhuriyet