Bahriye Üçok canlı yayında bu sözleri söyledikten sonra katledildi. Türkiye'nin ilk kadın ilahiyatçısıydı

'Laikliğin savunucusu ilahiyatçı' olarak da bilinen Doç. Dr. Bahriye Üçok’un suikastla öldürülmeden önce TRT'de katıldığı son programda ‘Türban’ ile ilgili söyledikleri yeniden gündeme geldi.

Laikliği savunan ve Atatürkçü olmasıyla tanınan Bahriye Üçok faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti. Türkiye’nin karanlık dönemlerinden biri olan 90’ların başında suikaste uğrayan Bahriye Üçok, İslam dinini modern, gerçekçi ve hoşgörülü bir bakış açısıyla yorumlaması nedeniyle tepkileri üzerine çekmişti. Bu gruplardan aldığı tehditler sonucunda kendini güvende hissetmeyen Üçok, 1960’lı yıllardan itibaren akademik çalışmalarını durdurmak zorunda kaldığını söylemişti.

Daha sonra 6 Ekim 1990 tarihinde Ankara'nın Çankaya ilçesindeki Köroğlu Caddesi'nde bulunan evine, Ekspres Kargo tarafından ulaştırılan ve gönderici olarak İlmi Araştırmalar Vakfı'nın göründüğü kitap paketinden çıkan bombanın patlaması sonrası hayatını kaybetmişti. Üçok cinayetini, 'İslami Hareket' adlı örgüt üstlenmişti.

okkk2.jpg

Ölümü sonrası ismi birçok caddeye, sokağa ve okula verilen Üçok’un 1988 yılında TRT’de katıldığı ‘Türban’ konulu açık oturumda söyledikleri yeniden gündeme geldi.

'Laikliğin savunucusu ilahiyatçı' olarak da tanınan Üçok, ölümünden önce katıldığı son programda şunları söylemişti: “Örtünme ayeti gelmeden önce Arap kadınları gayet serbest yaşarlardı. Hz. Peygamber bu açık kadınların cariyelerden ayrılmaları için kadınların örtünmeleri üzerine kendisine gelen vahyi Müslümanlara bildirdi. Çünkü cariyeler rahatsız ediliyorlardı. Nur Suresi’nin 31. Ayetinde; Mümin kadınlara da söyle kendilerine nikah düşmeyen babaları, kayınbabaları, kardeşleri, kız kardeşlerinin oğulları, erkek kardeşlerinin oğulları hatta cariyeler kölelerin yanlarında kendiliğinden görünen ziynetlerinin dışında kalan yerlerini örtsünler der. Yani bu bir ev içi kıyafetidir. Birçok başını örten üniversiteli genç kız bu ayetin tarif ettiği şekilde örtünülecek zannediyor. Halbuki Ahzap Suresi’nin 59. ve 60. Ayetlerine bakıldığı zaman Peygamberin eşlerine, kızlarına ve Mümin kadınlarına söyle sokağa çıkarlarken cilbablarını üzerlerine alsınlar diyor. Bu onların tanınmalarını ve kendilerinin rahatsız edilmelerini engeller.

Şimdi iki nokta var efendim. Birisi kadınların iffetlerini koruması, yani Tanrı’nın istediği bu. Diğer ayette ise bu onların tanınmalarını sağlar diyor. Mademki kadınlar iffetlerini koruyabiliyorlar ve bugün için cariyelik diye bir müessese kalmadı. O zaman Tanrı’nın buyruğu yerini bulmuş oluyor.

Aksi halde Kur-an’ın lafzına kıymet veriliyor ve lafzi anlamını takip etmek istiyorlarsa o zaman erkeklerin yanına oturmamak, erkeklerle bir arada bulunmamak, seslerini erkeklere duyurmamak ve yüzlerini kesinlikle örtmeleri lazım. Yani cilbab, çarşaf, peçe ve son derece bol bir elbise giymeleri lazım. Yalnız tek başlarına bir şehirden başka bir şehre gitmeleri de yasak.

Mesele dini açıdan olsaydı ben gerçekten bir inanç konusu olduğu için saygı duyardım başörtüsüne ama bir inanç konusu olarak değil bir siyaset konusu olarak ortaya döküldü. Atatürk ilkelerinin ortadan kaldırılması üzerine ortaya çıktı. Bu meselenin altında yatan gerçek doğrudan doğruya Türkiye’ni Laiklik ilkesine, rejimine karşı olduğu inancını kesinlikle taşıyorum.”

kapak-185803.jpg

BAHRİYE ÜÇOK KİMDİR?

Bahriye Üçok, 1919 yılında Trabzon'da dünyaya geldi, aslen Gümüşhanelidir. İlk ve orta öğrenimini Ordu'da tamamladıktan sonra İstanbul Kandilli Kız Lisesi'nden mezun oldu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Türk-İslam Tarihi bölümünde bitirdi. Aynı zamanda Devlet Konservatuvarı Opera bölümünü tamamladı.

Eğitimini tamamladıktan sonra 11 yıl boyunca Samsun ve Ankara'da lise öğretmenliği yaptı. 1953 yılında akademik kariyerine başladı ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev aldı. Türkiye'nin ilk kadın öğretim üyesi olan Bahriye Üçok, 1957 yılında doktor, 1964 yılında ise "İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar" adlı çalışmasıyla doçent unvanını aldı. Arapça ve Farsça'yı iyi derecede bilen Üçok, Kur'an-ı Kerim'e bağlı kalarak İslam dinine çağdaş, gerçekçi ve hoşgörülü bir yorum kattı.

1971 yılında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından senatör seçildi ve 5 yıl boyunca Cumhuriyet Senatosu divan üyeliği görevini üstlendi.

Siyasi tercihini Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) yana kullandı ve 1977 yılında partiye katıldı. 12 Eylül Darbesi'nin ardından Halkçı Parti'nin (HP) kurucu üyesi olan Üçok, 1983 seçimlerinde HP'den Ordu milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 1986'dan itibaren Sosyaldemokrat Halkçı Parti'ye (SHP) üye oldu.

Kasım 1988'de televizyonda yapılan bir açık oturumda, "İslam'da örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı" iddialarına dayanan açıklamaları sonrasında İslamcı kesimin eleştirilerine maruz kaldı ve isimsiz tehditler almaya başladı.

İlgili Haberler