Saray'ın en yakınındaki aileler...

Demirörenler ve Kalyon Ailesi... Çocukları Çırağan Sarayı'nda evlendi.

Beşiktaş'ı bilenler o caddenin trafiğe kapatılmasının nasıl bir kabusa neden olacağını ve tüm Boğaz hattını etkileyeceğini bilirler... Öyle de oldu...

Herbiri memleketin çok kıymetlisi, çok faydalısı, çok ünlüsü davetliler rahatça düğüne gidebilsinler diye binlerce İstanbulluya eziyet edildi.

Bir avukat kapatılan yola ve trafiğe isyan edince yeni Türkiye'nin polis üniforması giymiş küstahları, devletin verdiği gücü vatandaşı ezmek için kullanan zavallılar, üzerine çullandıkları avukatı hastanelik ettiler!

Şehir magandaları değil bunlar, Cumhurbaşkanlığı korumaları!

Ne beklersiniz? Gözü moraran, kafa travması geçiren vatandaş suç duyurusunda bulunacak ve sorumlular yargılanacak.

Oysa "yeni Türkiye'nin" hukuku işledi ve dayağı yiyene dava açıldı! Haksızlığa isyan eden Avukat, hastaneden kodese gitmekten son anda kurtuldu!

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu "polisliğe layık olmayan sefil yaratıklar" diyerek tepki gösterdi olaya... "Polis kabadayılık yapınca kime sığınacağız?" diye sordu!

***

Kimi zaman sokakta, kimi zaman sandıkta dayak yiyen, gözü moraran sensin kardeşim...

Süper zenginler ve ayrıcalıklı siyasetçiler seni eşit koşullarda yaşatmayacaklar!

Senin hukukun, adaletin, hakkın yok;

suçlunun güçlü, güçlünün haklı olduğu yeni Türkiye'de...

HÂLÂ ANLAMADINIZ MI, MESELE HİZMET DEĞİL!

İki haftayı geçti ancak İstanbul'da seçmenin iradesine konulan ipotek sürüyor.

Vicdanı olan, adalet duygusu taşıyan herkes biliyor; Ekrem İmamoğlu seçimi bileğinin hakkı ile kazandı.

İmamoğlu'na İstanbul'un yönetimini vermek istemeyenlerin türlü numaralarla süreci uzattığını artık dünya biliyor!

Memleketin bunca yakıcı sorunu varken AKP'nin tüm enerjisi ve devlet gücü ile İstanbul'da suyun akışını tersine çevirme çabasının gerisinde "hizmet aşkının" olmadığı, ortalama zekâdaki herkesin bildiği sır!

Ve İstanbul'da devir teslim uzadıkça, AKP'nin ranttan geçinmeyen, haram yemeyen seçmenleri de "uyanmaya" başlıyor...

Meselenin milyarlarca dolarlık bir bütçenin kontrolü ve dağıtımı meselesi olduğu daha görünür oluyor. 

Beka derdinin millet ile ilgili olmadığını geniş kesimler anlamaya başlıyor.

***

Görünen o ki; Ekrem İmamoğlu'na yakın zamanda mazbatası verilecek ve seçimin iptali istenecek.

YSK'nın seçimin iptali başvurusu ile ilgili nasıl bir karar vereceğini tahmin etmek zor değil...

YSK, hem seçimi iptal edecektir hem de yasal olmadığı halde seçimin "yeni seçmen listeleri" tekrarlanmasını isteyecektir.

Yeni seçmen listesi demek, taşıma oy sürecinin önünü açmaktır... Böyle bir durumda seçmen taşıyacak en organize partinin ve ideolojinin kimlerden oluştuğunu sizler biliyorsunuz.

***

"Seçim iptal edilirse İmamoğlu daha büyük farkla kazanır" diyen romantiklere katılmıyorum. Normal şartlarda, hukuk devletinde, demokrasilerde bu çıkarım yapılabilir... ve doğrudur... Ancak Türkiye'de yasaların, kanunların kurumların tek bir gücün etkisini altında olduğunu biliyor, yaşıyoruz.

Seçim yenilenirse sonucun "şansa" ve hatta YSK'ya dahi bırakılmayacağını düşünüyorum.

Bunlar benim tahminlerim elbette... Belki de YSK, hepimizi şaşırtarak hukuka uygun bir karar verecek ve bizler de yorumlarımızdan dolayı özür dileyeceğiz...

YSK'nın "bu memlekette hakimler var" dedirtecek bir karara imza atmasını milyonlarca insan umutla bekliyor. Bu süreçte muhalefet partilerinin de liderler düzeyinde halkı bilgilendirmesinin, yaşanan hukuksuzluğu anlatmasının hayati önemde olduğunu düşünüyorum.

Yüksek hakimleri hukuka uygun davranmaya çağırmak gibi bir kâbusun içindeyiz.

***

Son bir not ile bitireyim; bakın daha dün YSK, seçimle gelen bir başkanın mazbatasını geri aldı.

Kırıkkale'nin Keskin ilçesinde İYİ Parti adayı 6 oyla seçimi kazanmıştı. AKP itiraz edince "seçimler 2 Haziran'da yenilensin" kararı verildi. İYİ Parti'li başkanın mazbatası elinden alındı. Yani, yeni seçimlere kadar seçilmiş başkan "devre dışı" bırakıldı.

İnsan düşünmeden edemiyor, İstanbul için bir emsal mi hazırlandı acaba?