-Kız kardeşini önce dövdü, sonra üstüne kaynar su döktü...
-Lise öğrencisi, ayağına basan arkadaşını komaya soktu...
-Kira artışına kızdı, evi yakmaya kalktı...
-Yol verme kavgası karakolda bitti...
-“Yavaş git!” diye bağıran yayanın burnunu kırdı...
-Tanımadığı adama “Niye yan baktın” dedi, bıçağını çekti...
-Korna çalınmasına sinirlendi, sürücüyü sopayla kovaladı...
-Gürültü yaptı diye komşusunu dövdü...
-Tartıştığı komşusunun kapısına köpek dışkısı koydu...
-“İlgi gösteren yok” dedi, hemşireyi tokatladı...
-İstediği ilacı yazmayan doktoru yumrukladı...
-Kendisini işten çıkaran firmanın camlarını kırdı...
-Tartıştığı sevgilisinin arabasını taşla parçaladı...
...
Öfkenin yol açtığı bazı olaylar medyaya bu başlıklarla yansıdı.
Peki, neden böyle oluyor, neden konuşarak çözülebilecek birçok sorun bazen karakolda, bazen hastanede, bazen cezaevinde ve bazen de mezarda bitiyor?
***
Türk insanının sık sık yaşadığı öfke patlamalarının ardında çoğu kez şu nedenlerden biri ya da birkaçı var:
-Çocukluk döneminin şiddet ortamında geçmesinin yarattığı ruhsal travmalar,
-Ruhsal hastalıklar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı,
-Haksızlığa uğradığını düşünenlerin ilgili kişi ve kurumlara yaptıkları şikâyetlerden çoğu kez sonuç alamaması, açılan davaların yıllarca sürmesi,
-İşsizlik ve geçim sıkıntısı,
-Eğitim sistemimizin sağduyulu insan yetiştirme konusundaki yetersizliği,
-Eş ya da sevgili tarafından terk edilme.
***
Adli tıp alanında uzman Prof. Dr. Oğuz Polat'ın şu değerlendirmesi sorunu çok çarpıcı biçimde ortaya koyuyor aslında:
"Türkiye'de cinayetlerin yüzde 80'i öfke patlaması nedeniyle işleniyor. Bu oran diğer ülkelerde yüzde 30'dan fazla değil."
***
Sağlık Bakanlığı şimdiye kadar öfke sorununa sadece sağlık çalışanlarının güvenliği açısından baktı, toplumun genelini ilgilendiren ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu ne yazık ki görmedi.
Oysa yapacağı çok şey var:
-Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak okullara öfke kontrol dersleri konulmasını sağlayabilir.
-Aile hekimlikleri vasıtasıyla genel bir ruh sağlığı taramasına girişebilir. Sorunlu olduğu saptanan bireyleri tedavi altına aldırabilir.
-İçişleri Bakanlığı ile ortak bir çalışma yürüterek, şiddet olaylarına karışanların alkol ve uyuşturucu alışkanlığı olup olmadığını araştırabilir, sorunlu gördüklerini bağımlıların tedavisi için kurulan sağlık merkezlerine yönlendirebilir.
-RTÜK’e başvurarak televizyon dizilerinde şiddet görüntülerine yer verilmesinin sakıncalarını anlatabilir, çete ve mafya elebaşlarının güçlü karakterler gibi gösterilmesinin engellenmesini isteyebilir.
-Meclise, ruhsatsız silahların toplanması, silahlarını teslim etmeyenlere ağır cezalar getirilmesi, sadece cinayet işleyenlere değil yaralama olaylarına karışanlara da ağır cezalar verilmesini düzenleyen yasalar çıkarılmasını önerebilir.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
KÜSURATLI YAŞAMAK
Kamu kurumları da özel sektör de küsurata çok meraklı.
Enflasyon rakamları her zaman küsuratlı açıklanır:
Örneğin, Eylül ayında enflasyonun yüzde 3.2 olduğunu, yıllık enflasyonun ise yüzde 33.29 olarak hesaplandığını açıkladı TÜİK.
Memur ve emekli maaşları hep küsuratlı artırılır.
Temmuz ayında memurlara yüzde 15.57, emeklilere yüzde 16.67 zam yapılmıştı.
2025’in başından beri asgari ücret 22 bin 100 lira değil, 22 bin 104 lira olarak uygulanıyor.
Vergi ödemelerinde de küsurat ihmal edilmez hiç. Çankaya Belediyesi’ne son ödediğim emlak vergisi bin 296 lira 40 kuruştu.
Bizim apartmana Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden 4 bin liralık su aldık geçenlerde. 80.044 metreküp su verdiler. Yani her metreküp su için 49 lira 99 kuruş ödemişiz.
50 lira deseler olmaz. Hakkımızı yemiyorlar adamlar demek ki.
Nasıl bir dikkat nasıl bir dürüstlük!
***
Bankalar da bir âlem!
Halkbank’tan Ziraat Bankası’ndaki bir hesaba yaptığım havale için 31 lira 98 kuruş masraf çıktı daha birkaç gün önce.
Dikkatinizi çekerim, 32 lira değil, 31 lira 98 kuruş.
Hassasiyete şaşırmamak mümkün değil.
Böylesi kuyumcu terazilerinde bile yoktur herhalde.
***
Zincir marketlerde hiçbir sebze ve meyve küsuratsız satılmaz.
Şeftali 99 lira 90 kuruş, kavun 17 lira 95 kuruş, salatalık 39 lira 99 kuruştur örneğin.
Giyim mağazalarında da net rakamlar göremezsiniz etiketlerde
Gömlek 300 lira olmaz hiçbir zaman, 299 lira 99 kuruştur satış fiyatı.
Sanki 300 lira uzatınca bir kuruş verecekler.
Pantolonu bin 999 ya da 2 bin liraya alamazsınız, bin 999 lira 99 kuruştur etiketindeki fiyat.
***
Peki, neden böyle oluyor, küsuratı neden bir kenara koyamıyoruz?
Kamu kurumları da özel sektör kuruluşları da böyle yaparak her konuda kılı kırk yarıyormuş, vatandaşların haklarını son kuruşuna kadar koruyormuş algısı yaratmak istiyor olabilirler.
Bir halkla ilişkiler, daha doğrusu reklam faaliyeti yani...
Buna da alışırız herhalde.
Ne diyeyim bilmem ki...
Doğru düzgün değil küsurat gibi yaşanan hayatların fiyatları da küsuratlı oluyor demek.
++++++++++++++++
CHP’NİN MECLİS’İ BOYKOTU
Bir değerli okur gönderdiği mesajda şöyle diyor:
“Günlerdir CHP’nin Meclis’in açılışını boykot etmesi tartışılıyor.
Ama sizden ses seda çıkmıyor.
Ne düşündüğünüzü açıklar mısınız?
Tasvip mi ediyorsunuz yoksa eleştiriyor musunuz?”
***
Vatanımızın kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, çeşitli konuşmalarında Meclis’le ilgili görüşlerini şöyle açıklamıştı:
-Millet ve memleket adına ve hesabına tek başvurulacak yer burasıdır; yani Yüksek Meclisinizdir. Bu yasal hakkı, bu milli hakkı, bu doğal hakkı hiçbir sebep ve bahane ile ve hiçbir düşünce ile hiçbir kimseye ve hiçbir kurula terk edemeyiz.
-Cumhuriyette son söz millet tarafından seçilmiş Meclistedir. Millet adına her türlü kanunları o yapar. Hükümete güvenoyu verir veya düşürür. Millet, vekillerinden memnun olmazsa belirli zamanlar sonunda başkalarını seçerler.
-Memleketin alın yazısında biricik yetki ve kudret sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu memleketin düzeni için, iç ve dış güvenliği ve dokunulmazlığı için en büyük kefildir.
-Büyük milli dertler şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisi’nde şifa buldu. Gelecekte de yalnız orada şifasını bulabilecektir. Türk milletinin sevgi ve bağlılığı daima Büyük Millet Meclisi’ne yöneldi ve daima oraya yönelmiş olacaktır.
***
CHP, Atatürk’ün bu şekilde tanımladığı Meclis’i boykot etti işte.
Eleştirmemek mümkün mü?