Bakanlar birbirlerini "FETÖ'cü" diye suçladı

Metal yorgunluğu, AKP'nin içinden Recep Tayyip Erdoğan hükümetine sıçradı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül birbirlerini "FETÖ'cü" olmakla suçladılar.

Damat bakan Berat Albayrak'ın abisi Serhat Albayrak tarafından yönetilen Sabah gazetesinde Dilek Güngör, "Yargıda tehlikenin farkında mısınız?" başlıklı bir yazı yazarak Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ü çok ağır şekilde eleştirdi.

"FETÖ'nün azılı elemanlarını bir mahkeme serbest bırakıyor, diğeri yeniden tutukluyor. Örgütün para kaynağı olarak bilinen holdinglerle ilgili akıl almaz kararlar çıkıyor. Ankesör soruşturmasına takılan hakim ve savcılarla ilgili Yargıtay'ın sesi çıkmıyor.

Hatırlarsanız, 17-25 Aralık'ta FETÖ'nün kumpas davalarıyla hükümeti devirme planı suya düşünce yargıda ciddi bir temizlik harekâtı başlatıldı.

15 Temmuz'daki hain darbeden sonra bir kısım FETÖ'cüler ihraç edildi.

Bir süre sonra FETÖ'den boşalan koltuklara başka gruplar oturdu.

O'cular, bu'cular ünvanlı görevlere getirildi.

Yargıdaki atamaların yapıldığı il başsavcılıkları, komisyon başkanlıkları, daire başkanlıkları, mahkeme başkanlıklarının neredeyse yüzde 80'i bu grupların eline geçti.

Hakim ve savcı adaylarının yetiştiği Türkiye Adalet Akademisi'ni de kontrol altına aldılar. Sonra önceden izlediğimiz film sahne aldı!"

Değerli okurlarım,

Bu yazıyı Sabah gazetesinde Serhat Albayrak'ın ve kardeşi damat bakan Berat Albayrak'ın onayı olmadan hiç kimse yazamaz ve yayınlayamazdı.

Güngör, "Hassas kaynaklarımdan aldığım bilgilere göre…" diyor yazısında.

Bu hassas kaynaklar;

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve kuşku yok ki Saray grubu ile Pelikan grubudur.

Anımsayacaksınız Pelikan grubu, AKP genel başkanı ve başbakan Ahmet Davutoğlu'na da benzer saldırılar yaptı ve Davutoğlu bu görevlerinden azledildi.

Güngör, Adalet bakanı Gül'ü, "Telefonunda ByLock çıkanlar, sahte tanıklar üzerinden KOM Başkanlığı'nın illere yolladığı ByLock listelerinden isimlerini sildirenler, darbeci akrabaları olanlar vb. getirildi" diye suçladı.

Albayrak kardeşlerin Adalet Bakanı Gül'e karşı suçlamaları Güngör'ün yazısına şöyle yansıyor:

"Peki, şu anda yargıyı dizayn eden 'o'cular, 'bu'cular kim?

Tıpkı, 2010 Anayasa Referandumundan sonra YARSAV'a sızdıkları oradan da HSYK'yı ele geçirdikleri gibi…

Anlayacağınız, tarih tekerrür ediyor ama kimse yargıdaki tehlikenin büyüklüğünü fark edemiyor.

Şimdi soruyorum: Yarın öbür gün şu anda yargıyı ele geçiren bu grupların içine sızan FETÖ'cüler eliyle 17-25'teki gibi yeni bir kumpas davası hazırlansa! O zaman kim, ne diyebilecek?

Herkes sormayacak mı?

Hani, "FETÖ'cüler yargı içinden ihraç edilmişti" diye…

Hani Adalet Bakanı Abdulhamit Gül "Yargıyı FETÖ'den temizledik' demişti diye…

Hani, "işler ehline veriliyordu" diye…"

Bakan Gül de damat bakana, saray ve pelikan grubuna karşı harekete geçti ve Fettah Tamince hakkındaki takipsizlik kararının kaldırılması için "Kanun yararına bozma" hamlesi yaptı.

Gül, "Bu örgütün sadece yargıya, orduya, emniyete sızdığı sanılmasın. Nerede ahlaksızca bir saldırı varsa bilin ki orada FETÖ'nün bir tezahürü vardır. Daha düne kadar FETÖ'cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye, asil şerefli Türk yargısına saldırmaya kalkmasın" diyerek reste rest diye yanıt verdi.

AKP'NİN ÇÖKÜŞÜ İŞTE BUDUR

Değerli okurlarım,

Abdullah Gül ve Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nun kuracakları partiler AKP genel başkanı ve cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uykularını kaçırıyordu.

Erdoğan, AKP'deki çözülmeyi engellemek için Bülent Arınç, Abdülkadir Aksu, Mehmet Ali Şahin ve Cemil Çiçek gibi isimlere muhtaç oldu.

Bazılarını Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu'nu kurdu, AKP'nin küskünlerini yüksek maaş ile alarak kendisine yeniden bağladı.

Bazılarını kamu bankalarının yönetim kurullarına atadı.

Örneğin Şamil Tayyar, "FETÖ borsası" kurulduğunu ve para karşılığı FETÖ'cülerin aklandığını açıkladı ama Erdoğan tek bir gün çağırıp, "Ne diyorsun, elindeki bilgileri ver, araştıralım" demedi.

AKP'de çözülme başlayınca anlaşılan o ki Erdoğan Şamil Tayyar'a da muhtaç oldu ve saraya çağırarak konuştu.

O kadar zor durumda ki Erdoğan, "Bakara, makara" diye ayet ile dalga geçen Egemen Bağış'a bile muhtaç duruma düştü ve onu da Prag'a büyükelçi atadı.

Erdoğan ne yaparsa yapsın AKP'yi saran metal yorgunluğu hızla yayılıyor.

Dün, "Yargı başkaldırıyor" diye yazmıştım ne tesadüf değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları