Bankalarda neler oluyor?

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından;  BİST 30 endeksinde bulunan, Akbank, Garanti Bankası, Halkbank, İş Bankası, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Vakıfbank ve Yapı Kredi Bankası hisse senetlerinde dünden itibaren geçici olarak açığa satış yasağı getirildi. Bu yasağa gerekçe "sermaye piyasalarının güvenilir, şeffaf ve istikrarlı bir ortamda işleyişinin sağlanması ile yatırımcıların hak ve yararlarının korunması '' gerekçe olarak gösterildi. Piyasada bu karar için önceki gece saatlerinde ABD'de federal savcıların Halkbank hakkında yeni bir iddianame hazırlaması ve bu paralelde spekülatif hareketlerin önüne geçmek istenmesi de gerekçe olarak iddia ediliyor.

Açığa satışta üç taraf var… Bir taraf yatırım yapmak isteyen, bir taraf hisse sahibi, üçüncüsü de aracı kurum.

Bir firmanın hisselerinin düşeceğini tahmin eden ve buna inanan yatırımcı, bir aracı kurumdan o şirketin hisse senedini kiralıyor. Kira karşılığı faiz veriyor. Diyelim ki yatırımcı X hisse senedini kiraladı. Kiraladığı bu hisse senedini 10 liraya sattı. Hisse senedinin fiyatı 7 liraya düşünce alıp senedi geri verdi. Arada 3 lira kazanmış oldu. Gideri faiz gideri oldu. Eğer hisse senedi düşmek yerine artmış olsaydı zarar edecekti.

Eğer bir bankanın hisselerinde açığa satış talebi yüksek olursa, bu aynı zamanda o bankanın hisselerinin daha hızlı düşmesine sebep olur. Bu nedenle, bu günkü spekülatif ortamda banka hisselerinin açığa satışının yasaklanmış olması, olumlu bir karardır.

Bankalar bir ekonominin kan damarlarıdır. 2001 krizinde önce bankalar gitti. Çünkü bankaların içi boşaltılmıştı. 2001 krizinden sonra bankalar daha sağlamlaştırıldı. Bu gün rasyolar açısından bankaların bir sorunu yoktur. Ancak risklere karşı yine de dikkatli olmak gerekir.

1. Bankacılık sisteminde yabancı sermayeli bankaların yarıya yakın yer tutmasının hem olumlu hem de olumsuz yanları var. Yabancı sermayeli bankalar, Türkiye'ye karşı ABD ve AB tarafından olası yaptırımları frenler. Zira ekonominin zora girmesi bu bankaları da sıkıntıya sokar. Buna 2001 Arjantin örneğinde yaşandığı gibi eğer yabancı bankalar yurt dışına döviz transfer ederse kriz derinleşir.

2. Bankaların 2019 Temmuz sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç stoku 20,2 milyar dolardır. Türkiye'ye yaptırımlar artarsa, dış borçları çevirmenin maliyeti artar. Kur artışı olursa yine bankaların dış borç yükü artar.

3. En büyük risk, sorunlu kredilerdedir. Ekonomide küçülme, reel sektörü zora soktu. Reel sektörde ister TL olsun ister döviz olsun, reel sektörde ve özellikle de enerji ve konut kredilerinde geri ödeme riski yükseldi.

Reuters ajansına göre, geçen yılki kur şoku nedeniyle inşaat ve enerji sektöründe yeniden yapılandırma talebi olan ve 20 milyar dolara yakın sorunlu kredi var.

İki seçimde üst üste, kamu bankalarınca açılan KOBİ kredilerinde de sorun var. Bunların bir kısmında kefalet olmakla birlikte düşük faizle verilen bu krediler nedeni ile kamu bankalarının zarar etmesi, onların raitinginin düşmesine ve dış krediyi daha pahalı almalarına yol açmıştır.

Bankaların takipteki alacakları da yüzde 3 dolayında iken bu sene yüzde 5'e yükseldi.

Sonuç; bu yılın ikinci yarısında, ekonomide bir kıpırdama varken her alanda bu eğilimi terse çevirecek adımlara dikkat etmeliyiz.

 

Yazarın Diğer Yazıları