Bankalarda risk var mı?

Kredi derecelendirme kuruluşları, Dünya da ağırlaşan ekonomik sorunların aynı zamanda bankaların dönmeyen kredilerini de artıracağını tahmin ediyorlar.

 Moody'se göre, ekonomik sorunlar bankaya borcu olanların geri ödeme kapasitesini zayıflatacak ve sorunlu kredi oranı artacaktır. TL'nin değer kaybı bankalarda ilave sermaye bozulması yaratacaktır.

Fitch Ratings, Garanti BBVA, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın not görünümünü "durağan"dan "negatif"e indirdi. Halk Bankası'nın notunu "B+"dan "B"ye (son derece spekülatif) indirdi.

Fitch'in değerlendirmesinde, ekonomik sorunlardan daha çok hükümetin kamu bankalarını kullanmasının sorun olarak görüldüğü anlaşılıyor.

24 haziranda da Standart and poor's Global Raiting , ekonomik sorunlar ve TL 'nin değer kaybı nedeni ile Türkiye Bankacılık sektöründe sorunlu kredilerin önümüzdeki seneye  kadar yüzde 20 seviyesini aşacağı tahmininde bulundu.

Bu tahminlere karşılık; borsada işlem gören özel bankalar 9 aylık dönem için yüksek karlar açıkladılar.

Bankacılık sektörünün önünde üç sorun var;

Birisi; Dönmeyen krediler…

Konut ve taşıt kredilerinde konut veya taşıt ipoteği olduğu için, bu kredilerde sorun yaşanmaz. Dönmeyen kredilerde en yüksek oran, KOBİ kredilerinde, yüzde 7,7 'dir. KOBİ'lere  2018 seçimlerinde kredi garanti fonundan garantili krediler verildi. Bu nedenle KOBİ  kredilerinde bankaların riski daha az, kredi garanti fonunun riski daha fazladır. Dönmeyen kredilerde ikinci sırayı bireysel kredi kartları alıyor. En yüksek risk gurubu bu kredilerdir. Türkiye zaman zaman yaşadığı kart mağdurları sorununu yeniden yaşayabilir. Ancak bireysel kredi kartlarının toplam kredileri içindeki oranı yalnızca yüzde 7'dir Bu açıdan takipteki kredilerin artması bankalar için fazla sorun oluşturmuyor.  (Aşağıdaki Tablo)

İkincisi … Bankaların Dış kredileridir

Merkez Bankasının Nisan ayı verilerine göre, kalan vadeye göre özel sektörün ve Bankaların  bir yıl içinde , 42,9 milyar dolar dış kredi çevirmesi gerekiyor. Bu borcun 26,6 milyar doları finansal kesimin, 16,3 milyar doları da özel sektörün dış borcudur.

Türkiye'nin beş yıllık tahvillerinde uluslararası risk pirimi şu sıralarda 487' baz puandır. Bankalar yüzde 2 faizle borç bulsalar ayrıca yüzde 5'te risk pirimi  olacağı için yüzde 7 faiz ödeyecekler demektir. Bir yandan da TL değeri düşüyor. Bankalar dış kredileri ya doğrudan doğruya  döviz olarak veya TL'ye bozdurup kredi veriyorlar. Kur artışı bu yolda handikap oluşturuyor. Özel sektörün bankalara olan borçlarında aksama, doğrudan bankaları zora sokabilir. O zamanda bankacılık sektörünün döviz pozisyonlarına bakmak lazım. Bu nedenle bankalar dış kredilerini çevirmekte zorlanabilirler.

Üçüncüsü… Kamu bankalarının doğurduğu haksız rekabettir

Yönetim, ekonominin canlanması ve konut stoğunun erimesi için kamu bankalarını doğrudan diğer bankaları da dolaylı yoldan zorluyor. Enflasyon yüzde 11 yüzde 12 iken kamu bankaları yıllık yüzde 8'den kredi veriyor. Aradaki zarar hazine tarafından karşılanıyor. Oysaki özel bankalar zarar ederse iflas ediyor. Dahası bankalar eksi reel faizle kredi verince, bütçe açıkları artıyor. Ekonomik istikrar bozuluyor. Bundan bankalar da etkileniyor. Eksi reel faizle konut alanların zararını vergi verenler karşılamış oluyor. Ekonomide gelir ve kaynak dağılımı bozuluyor.

Sık sık değinirim… Bankalar ekonominin kan damarlarıdır. Bankacılık sektörünü  popülizmden uzak tutmamız  gerekir. Bu yolda kamu bankalarını özelleştirmek gerekir. Çiftçi, esnaf ve ihracatı desteklemek için verilen kredileri her banka verebilir. Faiz farkını da hazine karşılayabilir.

Yazarın Diğer Yazıları