Bankalardaki dövizde sorun olur mu? (2)

Dün bu köşede sürekli dış cari açık veren bizim gibi bazı gelişmekte olan ülkelerde dış borç sorununun tırmanmaya başladığını yazmıştım. Araya pandemi de girince bazı gelişmekte olan ülkeler için dış borçlar, küresel bir probleme dönüştü. Bu nedenle Birleşmiş Milletler'e bağlı UNCTAD gibi kuruluşlar gelişmekte olan ülkelerin dış borçları için çözüm önerilerinde bulunuyor. Bu önerilerden bazıları şöyledir.

* Dış borç ödemeleri geçici olarak dondurulmalıdır. Bu arada GOÜ'ler toparlanma imkanı bulacaklardır. Bu karar tüm alacaklıları kapsamalı ve bu süre zarfında borç takibi yapılmamalıdır.

* Kısa vadeli dış borçlarda yeniden yapılandırma ve borç indirimleri yapılmalıdır. Borç vadeleri ödemenin sürdürülebilmesi için yeni bir takvime bağlanmalıdır.

* GOÜ'lerin borçlarının yeniden düzenlenmesini koordine edecek Uluslararası Gelişmekte Olan Ülkeler Borç Kurumu (International Developing Country Debt Authority) kurulmalıdır.

Dış borçlara rakam olarak bakmamak gerekir. Ödem kapasitesini gösteren GSYH'da büyüme, ihracat potansiyeli, ülke kredibilitesi ve borç çevirme kabiliyeti açısından bakmak gerekir. Genel olarak kullanılan kriter, dış borçların GSYH oranıdır. 

Dünya Bankası verilerine göre Türkiye'de dış borçların GSYH oranı yüzde 59'dur. Bu durumda gelişmekte olan ülkeler arasında, kriz yaşayan Arjantin'den sonra ikinci sırada gelmektedir.

Türkiye'nin dış borç  stokunun GSYH'ya oranı yüzde 59'dur. Bu oran yüksek değildir. Ne var ki Türkiye sürekli cari açık veriyor ve bu nedenle ödeme kapasitesi düşüktür. Buna karşılık ABD'de bu oran yüzde 102'dir. Ama ABD dış borç ödeme sorunu yoktur. Zira borçlandığı para dolardır. Almanya'nın dış Borç/GSYH oranı yüzde 148'dir. Ama Almanya sürekli cari fazla veriyor.

 

GELİŞMEKTEKİ ÜLKELERDE 2019 DIŞ BORÇ/GSYH ORANI

esfender1-008.jpg

Kaynak : Dünya Bankası

AKP döneminin karakteristik özelliği, cari açık ve dış borçlanmadır. İktidar olduğu sürede Türkiye'nin dış borç stoku 304 milyar dolar artmıştır.

Bunun nedeni hem cari açığın, hem de dış borçlanmanın olumsuz etkilerinin çok gecikmeli olarak ortaya çıkmasıdır. Anlaşılan iktidar bu etkiyi on beş yıl gibi hesaplamış. On beş yıl sonra da kendisinin olmayacağını farz etmiştir.

Cari açık ve dış borç sürdürülememiş ve son yıllarda elde dış borç ödeyecek döviz kalmamıştır. Ayrıca bir yerden sonra dış borçları geri ödemek zorundadır. O zamanda yurt dışına net kaynak çıkışı olacak ve Türkiye yoksullaşacaktır. Mamafih 2020 Ocak -Kasım arasında, bankalar 5 milyar 622 milyon, Hükümet 560 milyon ve özel sektör 4 milyar 182 milyon dolar olmak üzere Türkiye 9 milyar 838 milyon net dış borç ödedi.

esfender2-003.jpg

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı 

Türkiye'de 270 milyar dolar döviz tasarruf mevduatı var. Ama bunu kur ne kadar artarsa artsın kimse bozdurmuyor. Çünkü tasarruf sahibi iktidara güvenmiyor. Dövizde istikrar olacağına inanmıyor.

Bir başka soru; ''bu şartlarda mevcut döviz tevdiat hesapları riske girer mi?'' şeklindedir. Bu hesapların riske girmesi söz konusu olmaz. Ancak her devletin gerektiğinde yaptığı gibi, Türkiye'nin de İMF' ye gitmediği takdirde,  döviz kullanmaya bir sınır getirmek zorunda kalacağını ve/veya belli bir oranda günlük kurdan döviz bozdurmanın zorunlu olacağını tahmin ediyorum.

Nerden bakarsak bakalım, eğer üretimde ithal girdi payını yüzde 15 ve altına düşürmezsek, (ithal girdi oranı yüzde 45 olan hiçbir ülke yerli ve milli olamaz) dış ticaret politikasını değiştirmezsek, öngörülebilir bir kur politikasına geçmezsek, dünyaya yeniden güven vermezsek, ayrıca da bu faizlerle dış borçlar sürdürülemez!..

Yazarın Diğer Yazıları