Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

Barikatlarda bir yakışıklı…

İlk filmi "solan bir yaprak gibi"ydi…

Ama öyle gitmedi büyük sanatçı. Türkiye'nin hafızasında, hatırasında gülen yüzü ile, Allah vergisi yakışıklılığı ile yaşayacak…

Sadece bu değil…

Klavyenin tuşlarına dokunuyorum; "Ailemden biri", "yakışıklı", "jön", "gerçek sanatçı", "uzun", "efsane", "devrimci", "Atatürkçü", "eğitimci"…

Saçılıyor sözcükler… gözümün önünde, mutluluk veren gülümsemesi…

Tarık Akan'ı dev yapan, unutulmaz yapan neydi? Bence bu büyük değeri kalbimize mıhlayan oyunculuğu yanında "barikat yıkıcılığı"ydı…

İlk barikatını filmleri ile yıktı;

Yeşilçam'ın en görkemli yıllarına 20 yaşında adını yazdırmaya başlamıştı. Türkiye ona hayrandı. Yüzü aşkın filmde oynadı… Çok sayıda ödül aldı. Hep şöhretti, hep ve herkesten çok…

Ancak o şöhretin duyarsızlaştıran, benmerkezci, halktan koparan ve bir süre sonra dünyayı kendi pırıltılı hayatlarından ibaret gösteren gözbağını yırtıp attı.

Gençlik yıllarından itibaren memleketin derdini dert saydı… Belki henüz 66 yaşında hayattan kopuşunun da bir nedeniydi bu… Çocuklarımız için daha iyi bir Türkiye özlemi… demokrasi, eşitlik, özgürlük için…

Barikat yıkıcıydı… nasıl ki; bir kartpostal ikonu iken, yaşayan efsaneyken, yıldızlı hayatın körleştiren barikatlarını yıktıysa, öyle yaşadı…

Hayta, çapkın, temiz aile çocuğu rollerinden, toplumun kılcal damarlarına inen, halkın sorunlarına ayna tutan karakterlere büründü… Bilinçli bir tercihti bu… "Sürü", "Maden" "Yol" filmlerini  bir kez daha izleyin…

Romantik-Komedi tarzı filmlerden siyasi-toplumsal mesajlar veren filmlere geçiş yaptığında henüz 28 yaşındaydı… Bıyık bırakmıştı…

Bu nedenle Tarık Akan, iki duyguyu birlikte yaşatır; mutluluk ve hüzün…

Temiz yüzü, kocaman gülümsemesi ile tatlı hayatın ve uzamış bıyıkları, saçı, sakalı, derin mavi gözleri ile çileli yaşamların…

İki farklı hayatın aynasıdır; vurdumduymaz, hovarda, hayta yakışıklıdan; mücadele ve sıkıntı dolu yaşamların yansımasına…

Yaşamında da filmlerinde yaptığı değişimi tercih etti. Darbe döneminde hapis yattı.

Saraylara alışkındı ama adliye saraylarına…

AKP döneminde de yine muhalif, eleştirel aydın kimliğini korudu…

"Evren'in adı bir zamanlar heryerdeydi, her mahalleye, her projeye ismini veriyorlardı, şimdi hatırlayan var mı?" diye soruyordu…

Barikat yıkıcıydı…

Toplumun aklındaki klasik sanatçı imajını yerle bir etti! Güce tapan, güçten beslenen, korkak, bencil hatta yalaka sanatçılara alışkın bir memlekette, silivri zindanlarına yürüyenler arasındaydı…

13 Aralık 2012 doğum günüydü… 62 nci yaşına binlerce yurtseverin arasında girdi. Uzun dev gibi bir adam, Silivri barikatına yükleniyordu… Gözyaşları içinde izledi milyonlar…

O barikat da yıkıldı!

"Benim tanıdığım sanatçılar ülkelerinin çağdaşlaşması için hep ön planda oldular. Bir irade meselesidir bu" diyordu…

***

Mavi Boncuk filmini yayınlıyor bir kanal…

Türkiye'de bu filmi sevmeyen var mı? Filmdeki aileyi kendi ailesi gibi görmeyen… Türk sinemasının dev isimleri bir aradalar.

Her biri çocukluk ve gençliğimizin hatıra ormanında bir çınar… Adile Naşit, Kemal Sunal, Zeki Alasya…ve son olarak yakışıklı ayrıldı bu büyük aileden.

Giderken yine barikatları yıkarak gitti. Atatürkçü olmanın cezalandırıldığı bir süreçte, Antalya'da Nazım Hikmet'in heykelinin açılışında; "Mustafa Kemal'in askerleriyiz, ölmekle tükenmeyiz" demişti…

Güle güle Tarık Akan… Yaşamın ile en çarpıcı senaryoya imza attın. Atatürk devrimcisi, yurtsever bir sanatçı olarak sen, barikatları yıkan uzun, yakışıklı adam olarak hep yaşayacaksın.

Yazarın Diğer Yazıları