Barış Pınarı'nın Sovyetler ile ne ilgisi var

Gelin size tarihten örnekler vereyim

Afganistan Kralı Muhammed Zahir Şah'ın kuzeni ve eski Başbakan Muhammed Davud'un darbe yapması, Afganistan'da çeşitli güçler arasında iç savaş başlattı. Bu iç savaş, 27 Nisan 1979 tarihinde askeri darbeye yol açtı. İktidara, Nurmuhammed Taraki başkanlığındaki komünizm yanlısı Afganistan Demokratik Halk Partisi (ADHP) geldi.

Ne olduysa da bundan sonra oldu.

Nurmuahmmed Taraki'ye, o dönemde Sovyet Rusya çok büyük yardımlarda bulundu. Bu yardımlar gerek maddi gerek ise insan gücü şeklinde gerçekleşti. Hatta o yıllarda, Afganistan'da bulunan Rus sayısı 300-400'dü, bir anda 3000-4000 kişiye çıktı.

Mevcut yönetim İslami örf adetlerine müdahale etmeye başladı ve bu başlayan isyanların halk nezdinde itibar ve destek görmesine sebebiyet verdi. Taraki, Emin tarafından indirildi ve öldürüldü.

Emin ise daha büyük zulüm yapmaya başladı.

Bu sırada o dönem ABD Başkanı olan Carter, boş durmuyor Afganistan'da hükümete karşı olanları Beyaz Saray'da ağırlıyor ve "Özgürlük Savaşçıları" olarak ilan ediyordu. Solcu Afgan hükümeti, Sovyetler Birliği'ni ülkeye davet etti. Sovyet Rusya, CIA kışkırtması ile Afganistan'a ordusunu gönderdi.

İşte Sovyet Rusya'nın çökme nedenlerinden biri, ABD kışkırtması sonucu gerçekleşiyordu.

Tüm Dünya, 1980 Moskova olimpiyatlarını boykot etti ve 2.8 milyon Afgan Pakistan'a, 1.5 milyon Afgan da İran'a kaçtı.

Stratejist Zbigniew Kazimierz Brzezinski, daha önce Soner Yalçın'ın da kaleme aldığı 1998 yılında Fransız dergisi Le Nouvel Observateur'a verdiği röportajda, aynen şöyle belirtiyordu:

"ABD gizli servisi CIA'nın Afganistan'daki mücahitleri, Sovyet işgalinden 6 ay önce desteklemeye başladığını, bu yardımların SSCB'yi kışkırtmak ve Afganistan'a girmesini sağlamak amacı ile yapıldığını ve bu başarıldığında ise ABD Başkanı'na 'Artık Sovyetlere kendi Vietnam'ını hazırlama imkanına kavuştuk."

Yani Taliban daha var olmadan "özgürlük savaşçıları" diye nitelendirilen Radikal İslami örgütler, ABD'nin gizli örgütü CIA tarafından desteklenmiş ve büyütülmüş neticesinde de Taliban yaratılmıştı!

Nihayetinde, Sovyet Rusya Afganistan'da 9 yıldan fazla kaldı ve 15.000 kayıp verdi. ABD, CIA destekli Radikal örgütler tarafından "soğuk savaşı" kazandı.

O dönemde cihatçı, radikal örgütlere Pakistan üzerinden yapılan silah yardımlarının parasını Suudi Arabistan ödüyordu.

Sovyetler'in Afganistan macerası 1979 yılında başladı ve 1988 yılında sona erdi, ekonomisinin çok çok büyük bir kısmı savaş harcamaları ve yatırımları yüzünden çöküşünün en büyük nedeni oldu.

Bu cihatçı örgütler, 1992 yılında Bosna-Hersek'te, 1994 yılında Çeçenistan'da da ortaya çıktı.

2000 yılında iktidara gelen Vladimir Putin, o süreçte KGB ajanıydı ve sürecin canlı tanığıydı.

Şu anda Suriye konusunda konuşan tüm liderlerin satır aralarını iyi okumamız lazım.

Şimdi ise…

Vladimir Putin, bir satranç ustası gibi Suriye'yi işliyor. Putin, Suriye'ye bodoslama askeri güç olarak girmedi. Takip etti. Esad yönetimine askeri, siyasi ve diplomasi yolu ile destek verdi.

Ne zaman ABD, kendi kurduğu İhvan-ı Müslimin yani Müslüman Kardeşler, IŞİD gibi örgütlerden umudu kesip PKK'yı kendine müttefik almaya başladı, mülteciler Dünya'nın her yerine dağılmaya başladı işte tam bu dönem de Rusya askeri güç olarak müdahale etti.

ABD'nin IŞİD'i kurduğunu ben değil ABD Başkanı Trump, 2016 seçim kampanyasında Florida'da yaptığı konuşmada rakibi Hillary Clinton'a aynen şöyle söylüyordu:

"Evet, kurucu odur. Obama, DAEŞ'i kurdu. Ve hilekar Hillary Clinton da örgütün yardımcı kurucusudur."

***

Bakın ben bunları neden anlatıyorum.

ABD, planları çerçevesinde karıştıracağı veya işgal edeceği ülkelerde İslami cihatçı bir grup yaratıyor. O grubu silahlandırıp, güçlendirip katliamlar yapmasını sağlıyor ve ardından kendi yarattığı örgüt ile mücadele ediyor görüntüsü vererek işgal ediyor. Soğuk savaş yıllarından sonra askeri müdahalelerini doğrudan değil yarattığı değişik unsurlar ile yapıyor. Bu sayede daha az para harcıyor ve daha az vatandaşı ölüyor. Para da zaten Suudi Arabistan'dan geliyor. Sadece oyun kurucu oluyor.

Suriye'de de aynısı oldu.

El Nusra, El Kaide ve bu örgütten ayrıldık diyen Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ), Hurras El Din (Dinin Muhafızları) adlı yabancı cihatçılar, IŞİD…

Hepsi aynı merkezli…

İslam dini ile yakından uzaktan alakası olmayan bu dinci cihatçı örgütleri durdurmak lazımdı! ABD hemen PKK'nın kolu olan YPG ve PYD'yi kurdurdu.

Hatta derin strateji öngörüleri ile Şam'da Cuma namazı kılacak olan, Kobani'ye selamlar gönderen IŞİD canilerini öfkeli çocuk gören Ahmet Davutoğlu ve Erdoğan liderliğindeki AKP, YPG-PYD peşmergelerinin Kobani'ye gitmeleri için Cumhuriyet Bayramı sırasında davul zurna ile uğurlayıp üzerine yemek paralarını dahi verdi.

Trump, YPG ve PYD'yi on binlerce tır dolusu silah ve yardım malzemeleri ile donattı. Askerlerini eğitti.

Sırada yarattığı dinci grubu yok ettirmek vardı. Bu sayede Suriye'nin yüzde 30'u kontrol altına alındı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı hataları gördü mü bilinmez. Ancak Türk ordusu, geç de olsa Barış Pınarı Harekatına başladı ve 30 km derinlikte 130 km genişlikte bir koridor oluşturuyor.

Kime karşı?

Topraklarımızdan davulla zurna ile geçen terörist PKK unsuru PYD ve YPG'ye karşı.

Daha önce yanımızda olan ülkeler hatta neredeyse tüm Dünya ülkeleri operasyona karşı. Hayatta bir araya gelmeyecek olan İsrail ve Erdoğan'ın sonsuz desteklediği Filistin gibi ülkeler Türkiye'ye karşı birleştiler.

Trump ve Putin'den ısrarla "IŞİD uyarısı geliyor." Az önce de belirttim liderlerin söylediği sözlerin satır araları iyi okunmalı. Neden ısrarla IŞİD'den bahsediyorlar. Hatta belirlenen operasyon bölgesinde 3 tane IŞİD'li teröristlerin kaldığı cezaevi veya kamp olmasına rağmen tüm Suriye'deki kamplardan Türkiye'yi sorumlu tutmaya kadar götürdüler işi.

Mevlüt Çavuşoğlu, bu durumu sezdi ve sadece operasyon bölgesindeki IŞİD'lilerden sorumlu olacağımızı bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, operasyon sınırındaki IŞİD'liler ile ilgili garanti verdi.

Operasyon başlamadan ABD, 2 üst düzey IŞİD'liyi kaçırdı. Sonrasında da 40 kadar üst düzey IŞİD'liyi Irak'a götürdü.

Sebep neydi?

***

Askeri harekat hakkında bu kadar uzman varken yorum yapmam hadsizlik olur ancak şu soruları da sormak bize düşüyor:

Sayıları on binler olarak ifade edilen IŞİD'li ne olacak? Ya İdlib'te konuşlanan diğer cihatçı örgütler?

İdlib demişken Birleşmiş Milletler, Temmuz 2019 raporunda İdlib'te bulunan terör örgütlerinin varlığına ve İdlib'in önemine dikkat çekilmişti.

Buhar olup gitmeyecek ya bunlar. Ülkeleri de istemiyor.

Ne olacak?

Biz neden operasyon bölgesi dışındaki IŞİD'lilerden sorumlu olalım?

Trump ve Putin geleceğe mi yatırım yapıyorlar?

Kazara bir ülkede bu cihatçıların yol açacağı bir eylem tamamen bize mi fatura edilecek?

Operasyonların devamı İdlib'e mi uzanacak? İdlib'te çıkacak bir karışıklıkta IŞİD ve diğer cihatçı gruplar birleşecekler mi?

İşte tüm bu nedenlerden dolayı…

Herhangi bir suçlama altında kalmamamız ve IŞİD sorumluluğunu almamamız için yeniden bir hata yapmamamız için Suriye rejimi ile görüşmek zorundayız.

Operasyon hedefine vardığında diğer bütün temizlik ve kontrol Suriye rejimi sorumluğuna bırakılmalıdır.

Brzezinski'nin yaptığı röportajdan bir kısım ile bitirelim.

Gazeteci: Radikal İslamcıları desteklediğiniz eğitip silah verdiğiniz için hiç mi pişmanlık duymuyorsunuz?

Brzezinski: Dünya tarihi için hangisi daha önemlidir; Taliban-El Kaide mi, yoksa Sovyetler'in çökmesi mi? Kışkırtılmış bir kaç Müslüman mı, Orta Avrupa mı?

Türkiye için hangisi daha önemli?

Sınırlarımızın güvenliği ve ülke menfaatimiz mi?

Rusya-ABD emperyalizminin menfaatleri mi?

Buyurun siz cevaplayın…

 

Yazarın Diğer Yazıları