Başarı nerede?

ABD-Türkiye arasında varılan 13 maddelik anlaşmanın her iki ülkede tartışmaları sürüyor.  Çünkü her iki ülkede de siyasi açmazlar var.

Türkiye'de  İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin getirdiği ağır yenilgiye bağlı olarak  sonrasında değişen dengeler, siyasi alanı AKP aleyhine zayıflattı.

17 yıllık iktidar sürecinin sonu, iddia edilen büyük "davanın" zaferiyle sonuçlanmadı.

 Tıpkısının aynısı olmasa da ABD'de Trump yönetimine karşı başlatılan "azil" tartışmaları, siyasal beklentileri karşılamıyordu. Trump yönetiminin Orta Doğu siyasetini sorgulayan ABD'lilerin muhalif kesimi, başarı göremediklerini söylüyor. Trump yönetimi ise, "Amerikalıların tek bir kişi bile kayıp vermeden Türkiye'yi dize getirdiğini, müttefiki olan PYD/PKK güçlerini yok olmaktan kurtardıklarını" söylüyor.

Peki, aslında ne oldu?

Önce Amerikalılardan başlayalım:

1-ABD, Suriye'nin kuzeyinde birkaç yerleşim yerini ve kontrol ettiği birkaç askeri alanı Rusya'ya, aynı zamanda rejim güçlerine bıraktı.

2-Türkiye sınırının güneyinde şimdilik 120 kilometrelik alanda Türkiye'yi konumlandırdı.

3-ABD iç politikasında "azil" tartışmaları yaşayan Trump'ın elini güçlendirdi. Trump yönetimi açısından bu durum düşüşün önlenmesi olarak yorumlanabilir. Ancak tartışmayı bitirmez.

Gelelim Türkiye'ye.

1-Türkiye'nin halihazırdaki en önemli başarısı, PKK/PYD kantonlarının anlamsızlaştırılmasıdır.

2-Türk askeri varlığının, tüm dünyaya, hukuk kurallarına ve insan haklarına dayalı olarak nasıl mücadele edileceğini göstermesi başarının en büyüğüdür. Böyle bir başarı dikkate alındığında, askeri başarının diplomatik sürecin önünü açtığını söyleyebiliriz. Öyleyse Türkiye'nin asıl başarısı, askeri başarıdır sonucuna varabiliriz.

Kayıplarımız ne?

1-En önemli kaybımız hiç şüphesiz şehitlerimizdir. Onlara Allah'tan rahmet diliyoruz.

2-900 kilometrelik Suriye sınırının tamamını kontrol edemiyoruz. Bu durumda Türkiye hedeflerine ulaşamadı. Özellikle  "çok önemli" olarak kabul ettiğimiz  Ayn el Arab ve Münbiç, karşımıza yeni bir kriz alanı olarak çıktı. Fırat'ın doğusunda ise 120 kilometre uzunluk 30 kilometre derinlikteyiz.

3-IŞİD gibi bir terör örgütü belasını aldık. İlerde nasıl bir durumla karşılaşacağız tam bilemiyoruz.

4-13 maddelik bu anlaşma öncelikte Türkiye devletinin tehdit edilmesi sonucunda ABD baskısı altında imzalandı. Çok daha vahimi Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı ve ailesi bütün dünyanın gözü önünde tehdit edildi. Halkbank ve Yönetici elitlerin mal varlığına el konulacağı gibi tehditler, diplomasiye zarar verdi.

Bu durum, Türkiye'deki yönetim tarafından sineye çekildi.

Özellikle Trump'ın Barış Pınarı harekatının başladığı gün yazıp Türkiye'ye yolladığı mektup cevapsız kaldı. Böylece bu olay da yine sineye çekilmiş oldu.

"Çöpe attık", "Barış Pınarıyla cevapladık" gibi açıklamalar, bir savunma mekanizması olup kişilerin kendini kandırmasından başkası değildir. Bu tür açıklamalar,  mektubun neden günlerce saklandığının cevabını vermez. Geldiği gün, mektubu açıklayıp "işte cevabımız" diyerek harekatı başlatsaydınız   herkes karşınızda herkes selam dururdu. Saklayıp ABD'liler ortaya döktükten sonra şöyle yaptık böyle yaptık demenin inandırıcı bir tarafı olamaz.

Sonuç: İçinde bulunduğumuz durum, tehditler,  hakaretler, küçümsemelerle itilmiş kakılmış bir çocuğun eline, birkaç ısırık aldıktan sonra verilen çikolata gibi.  İşte bizimkilerin "başarı" dediği şey o ısırılmış çikolatadır. 

Yazarın Diğer Yazıları