Başbakan’ın mahkemeye isyanının perde arkası!

...
İki günlük çalışma sonucu ulaştığım bilgiler Başbakan’ın aşağıdaki konularda davacılara ve mahkemeye haksızlık yaptığını gösteriyor:
1) Başbakan’ın isyan ettiği karar, iddia ettiği gibi teröristbaşına “sayın” dediği için verilmedi. Çünkü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın o sözlerle ilgili olarak ceza davası açmak için TBMM’ye gönderdiği fezleke henüz Meclis’te görüşülmedi.
2) Başbakan’ın sembolik olarak 3 kuruş tazminata mahkûm edildiği 9 davanın tamamı, onun şehitlerimizden “kelle” diye söz etmesi üzerine, Şehit Anneleri Derneği Kartal Şubesi’nin girişimiyle açıldı. Yani Başbakan, Apo’ya “sayın” dediği için değil, şehitlerimize “kelle” dediği için mahkûm oldu.
3) Başbakan, bu davaların “suçun işlendiği ya da davalının ikamet ettiği yerde açılması gerektiğini” iddia ediyor. Bu konuda da yanılıyor. Çünkü yasalarımıza göre manevi tazminat davaları “davacının ikamet ettiği bölgedeki mahkemelerde” açılabiliyor.
4) Kaldı ki Başbakan’ın avukatları aylardır süren bu davalarda şimdiye kadar bir kez bile davanın açıldığı mahkemeye “yetki itirazı” nda bulunmadı... Eğer bu mahkemeler yetkisiz olsaydı, Başbakan’ın avukatları bunu atlar mıydı?
5) Bugüne kadar açılan ve 9’u mahkûmiyetle sonuçlanan, 13’ü de devam eden 3’er kuruşluk davalar, sembolik bir anlam taşıyor... Çünkü bu 22 aile para kazanmaktan çok, şehitlerinin itibarının iadesini istiyor.
6) Ama bu davalardan mahkûmiyet kararının çıkması üzerine sadece son bir ayda yurdun dört bir yanındaki şehit aileleri, (yine Şehit Anneleri Derneği’nin girişimiyle) yüzlerce dava açtı ve her biri en az 25 bin YTL talep ediyor. Başbakan’ı sinirlendiren asıl neden de bana göre bu yeni davalar.
7) Her şey bu kadar açıkken Başbakan’ın “3 kuruşluk” davaları “hile-i şeriye” olarak yorumlaması ve karara saygı duymaması, hem mahkemeye hem de davacılara saygısızlıktan başka bir anlam taşımıyor.
8) Bu yüzden bu sözler bile, başlıbaşına bir dava konusu olabilir!

***

Gördüğünüz gibi Başbakan’ın, davanın konusundan tutun da mahkemenin yetkisizliğine kadar verdiği bilgilerin hiçbiri gerçeklerle örtüşmüyor...
Bu da bir “hukuk devleti” nin başbakanına yakışmıyor.
Kendisini öncelikle “kelle” dediği şehitlerimizin yakınlarından, sonra da itham ettiği Türk adaletinden özür dilemeye davet ediyorum!

***


YIPRATMA!
İktidara yakınlığıyla bilinen bir gazetede dün çok ilginç bir haber vardı. Buna göre, ülkemizi ziyaret edip memnun kalmayan her turiste mektup yazarak özür dileyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, yılbaşında Taksim’de cinsel tacize uğrayan turistlerden “özür dilememe” kararı almış!
Çünkü, “Özür dilersek bu olay medyada daha fazla yer alır ve ülke yıpranır” diye düşünmüşler!
Taciz ülkeyi yıpratmıyor, özür yıpratıyor...
Ne kadar çağdaş bir yaklaşım...
Bravo!
* Mustafa Mutlu / Vatan

+++++

Kömür karası...
Başbakan, valilerden sonra, bu sefer partisinin il yöneticilerine “kömür dağıtın” dedi.
Korkum, partinin adı değişecek: Avanta Kömür Partisi (AKP)...
Ben, “Kamyonun önüne binip, kömürü kendiniz götürüp vatandaşın kapısına bırakacaksınız” emrini alan Vali’yi televizyonda gördüydüm, kömür çuvallarının başında.
Paltosunu giymiş, kömür çuvallarının yanındaydı.
Vali, “Şöyle koyacaksın çuvalı, ucu şu tarafa...” gibi özenli emirler de verdi.
Çuvalın ucu hangi yana gelecek?.. Vali biliyordu.
İyi ki bir kömür çuvalını makam arabasının arka koltuğunda, yanına oturtup şehri gezdirmedi: “Efendim şunu da ifade etmek isterim ki, şehrimizin meseleleri hızla halledilmiştir sayın kömür...” Olmaz diye bir şey yok. Bir valiyi kömür dağıtırken ve kömür çuvalının ucunun hangi tarafa geleceğini beyan ederken gördükten sonra, bu memlekette her şey olur derim a dostlar. Misal; yakında elleri-yüzleri kömür karasına bulanmış, gözleri beyaz kalmış valilerin toplantılara gelme olasılığı yok değil. Ki Başbakan görsün.
Kimin “yüzü karaysa”, parti adına kömür dağıtan vali odur.

***

Önceki gün AKP’nin il yönetimlerinden de bunu istedi Başbakan:
 “Bineceksiniz kamyona, kömürü vatandaşın kapısına bırakacaksınız... Böylece bu yerel seçimlerde oy yüzde 60 olur...”
Doğrudur...
60 olur, 70 olur, 80 olur...
100 olur...
Bu döneme “kömür demokrasisi” de diyebiliriz.
Açıkça, oy oranını yükseltmek için partinin “güzel kömür dağıtmasını” isteyen Başbakan... Kömür kamyonunun önüne oturmuş, arkadaki kömür çuvalları ile yol alan valiler... “Türkiye zenginleşiyorsa, ben niye yarım ton kömüre muhtacım?” diye yazgısını sorgulamayan vatandaş...
Ve milli iradenin kömür çuvalında tecelli ettiği aziz vatan...
Yürek yarası mı?
Kömür karası mı?..
*Bekir Coşkun  / Hürriyet

+++++

Tuncay Özkan RTÜK’ü yendi
RTÜK, Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin “Kanaltürk ulusal stadüde yayın yapan, ulusal frekansa sahip bir kanaldır” kararını uygulamamış, bir üst mahkemeye itiraz etmişti. Bu itiraz da reddedilmesine rağmen karar yine uygulanmadı. RTÜK, kanalı web sayfasında yer alan “Ulusal kanallar listesi” nin içine de almadı. Ancak mahkeme bir karar daha alınca RTÜK olağanüstü toplandı ve Kanaltürk’ün “ulusal” olması tescillendi.

+++++

GÜNÜN SÖZÜ

Sezer’le vukuat yaşamamaya gayret ettim.
* Tayyip Erdoğan / Başbakan

+++++

Milli Gazete’nin kulisi, Taraf’ta doğrulandı
Pişti!..

22 Temmuz seçimleri öncesiydi. AKP’li bir milletvekili ile konuşuyorduk. Düşünen, soran, sorgulayan biriydi. “Önümüzdeki dönemin en önemli kırılma noktası K.Irak olacak” demişti. Sonra devam etmişti: “22 Temmuz’un tek belirleyici kriteri K. Irak’ta  ilan edilecek Kürt devleti olacak. Ancak bu devletin bekası Türkiye’nin tavrına bağlı. Türkiye karşı çıkarsa yaşama şansı yok. Bu yüzden Amerika bu seçimlerde Türkiye’de, K. Irak’ta ilan edilecek Kürt Devleti’ne karşı çıkmayacak, hatta ona ’hamilik’ yapacak bir siyasi yapı istiyor. Bunun pazarlığını yapıyor...” 22 Temmuz seçimleri yapıldı. Bize bunları anlatan milletvekili, ’çok konuştuğundan! “ olsa gerek listelere giremedi. Çizildi. Ama AKP iktidar, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu. Ve Abdullah Gül üç gün önce Amerika’ya gitti. Giderken yaptığı açıklamayı dikkatlice okuyalım: ” ...Terör örgütü PKK oradan çıksın, Türkiye’nin bütün Irak’a, Kuzey Irak dahil yapacağı yardımlar 10 katına, hatta daha fazlasına çıkar. Bu yardımlarda her şeyi düşünebiliriz! Örgüt oradan çıkarsa ekonomik, siyasal, güvenlik gibi alanlar başta olmak üzere her konuda yardım ederiz. Bir yardımın “10 katına” çıkması nasıl olur? Bu yardımlarda “her şeyi düşünebiliriz!” demek ne anlama geliyor... “Siyasal” yardım nasıl bir şey? Bu yardımlar arasında, “K. Irak’ta ilan edilecek Kürt devleti’ni tanımak ve hamilik yapmak” da olabilir mi? Nasıldı o söz.. Hani şu Amerikan Başkanı Rooswelt’inki: “Siyasette tesadüf yoktur. Bir şey vuku buluyorsa en az 6 ay önceden planlanmış demektir.” 
* Mustafa Kurdaş
* Mustafa Yılmaz / Milli Gazete

+++++

Amerika’nın temennileri
Görüştüğümüz ABD’li kaynaklar Türkiye’nin bir an evvel Iraklı Kürt yönetimi ile sağlıklı dialog başlatmasını, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi Türkiye’ye davet etmesini ve Bağdat hükümetine de son operasyonlarla ilgili bilgi vermesini beklediklerini belirtiyorlar. Biz halen ısrarla Irak’a PKK penceresinden baksak da ABD Irak’ın bütününe bakıyor. Iraklı Kürtlerin desteği olmadan Irak’ta ne kalıcı istikrar mümkün ne de toprak bütünlüğü.
* Amberin Zaman / Taraf

+++++

GÜNÜN FIKRASI
Nakşi, Aleviyi Kandırıyor... mu?

Alevi Babasına sormuşlar:
- Erenler, Nakşilerle birlikte iftar yapacak mısın?..
Alevi Babası demiş ki:
- Bu takım Nakşiliği politikaya alet edip yozlaştırdı, şimdi bizleri kullanıp Aleviliği de iktidar koltuğunun dördüncü ayağı yapmak
istiyor...
- Öteki üç ayak ne?..
- Nakşilik, yolsuzluk, Amerikancılık üstüne oturmuşlar, ye babam ye...

* İlhan Selçuk / Cumhuriyet

Yazarın Diğer Yazıları