Başkent kulislerinden iki şok iddia...

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın yurt dışına yaptığı gizli ziyaretlerin birinden bahsedeceğim... "Gizli" ibaresi anlamsız gelebilir. Elbette, MİT Müsteşarının görüşme ve temasları yurt içinde de olsa yurt dışında da olsa gizli olur. Olmalıdır da. Bir ülkenin en büyük istihbarat ve güvenlik  teşkilatının başındaki ismin görüşmeleri çok gerekli görülmedikçe ilan edilmemelidir. İşin doğası bunu gerektirir.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Körfez ülkelerine sıkça gidip geldiği de Ankara'da bilinir ve çok konuşulur. Yıllardır böyledir!.. Fakat, AKP kulislerinde Fidan'ın son zamanlarda Katar'a yaptığı ziyaretler  -bana göre de- spekülatif iddialara yol açıyor. Az sonra dile getireceğim iddiayı, AKP'de çok önemli isimlerden duymasam kaleme almayı hiç düşünmem. Fakat iddia çok ciddi,  dile getirenler de çok emin!.. Havuz medyasından talimatlandırılan ve iliştirilmiş gazetecilerden biri de değilsen bu ciddi haberi atlayamazsın!.. İddia şöyle: "Hakan Fidan, Katar ziyaretlerinde Fethullah Gülen cemaatinden bazı isimlerle bir araya geliyor, barış görüşmeleri yapılıyor."

Ayrıntı sorarsanız; var ama şahsi görüşlere dayalı. Bana sorarsanız referandum ve sonrasında takip edilen ince ayarlı süreçte hiçbir gelişme bana sürpriz gelmez. Nedenlerini kaba taslak şöyle sıralayabilirim:

* 15 Temmuz hain darbe girişiminin baş aktörlerinden Tümgeneral Mehmet Dişli ile ilgili bazı şaibelerin hâlâ ortalıkta dolaştığı ve abisi AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin mevcut görevine hâlâ devam ettiği ...

* 15 Temmuz hain darbe girişimini araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nun  çalışmasını çok yakından takip eden bir gazeteci olarak, dosyanın nasıl kapatıldığını çok iyi bildiğimden, nasıl suyuna tirit bir çalışma yürütüldüğünü gördüğümden.. Devlet ve millet bekasını tehdit eden böyle hain bir girişimi aydınlığa çıkarmak için ek çalışma süresini bile kullanmamasından... Başbakan, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu'nun komisyona getirilmemesi... Tutuklu olan darbecilerin gidip dinlenilmemesi...

* Adil Öksüz muamması..

*Ziraat Bankası, Halkbank ve THY gibi kuruluşların Varlık Fonu'na devredilmesi...

* Son olarak da, AKP Genel Başkan Yardımcısı Erol Kaya'nın bir toplantıda açık açık sarf ettiği, "Hükümet üyelerinde ve Milletvekillerimizde ByLock çıkmadı" sözleri. Hani!.. "Kabine içinde en az 6 Bakanda ByLock tespit edildi, AKP'de 50'ye yakın da ByLockcu mebus var" iddialarını sarayın en baş danışmanlarından ve bazı AKP ileri gelenlerinden kulaklarımla duymasam neredeyse ben de inanacağım Erol Kaya'ya!.. 

* Oslo görüşmelerinin önce hakaretlerle nasıl inkar edildiğini,  sonra da "çözüm süreci" adına nasıl can siparene savunulduğunu da hatırlayın.

Bu verilere bir de, yeni CIA Direktörü Mike Pompeo'nun ilk yurt dışı ziyaretini bugün Türkiye'ye gerçekleştireceği, ziyaret kapsamında Türk yetkililerle PYD ve FETÖ başta olmak üzere gündem maddelerini istişare edeceğini ekleyelim. Yeni CIA Başkanı Pompeo, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin hemen ardından R. Erdoğan'la ilgili olarak dikkat çekici bir tivit atmıştı. Pompeo,  Erdoğan'dan "İslami totaliter bir diktatör" olarak söz etmiş daha sonra da hesabını kapatmıştı.

Ankara'nın derin kulislerinin kafaları çok karışık bugünlerde!..

Şimdi, madalyonun diğer yüzüne geçeceğim...

Yazılarımızı yakından takip edenler de çok iyi bilir. Aslında, benim için hiç sürpriz değildi Doktor Devlet Bahçeli'nin 11 Ekim 2016'da partisinin grup toplantısında, AKP'ye "getirin anayasa değişikliğinizi" çağrısını yapması. Daha sonraki gelişmelerle de, gizli ittifaklar, gizli görüşmeler, her şey belgelerle ortalığa döküldü. Önceki  gün de Bahçeli'nin Erdoğan'a bağlılığını en açık bir dille itiraf etmesiyle, mızrağın çuvala sığmayacağı gerçeği bir kez daha tescil edildi.

Esas!.. Dikkatlerinizden kaçmaması için, Başkanlık sistemine "hayır" diyerek partideki Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden MHP İstanbul Milletvekili ve Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı,İstanbul Milletvekili Atila Kaya'nın "o hafta ne oldu" sorusunu bir kez daha hatırlatacağım. Atila Kaya, "Sistem tartışmaları başlayınca sayın Genel Başkan, MYK üyeleri, Milletvekilleri ve il başkanlarıyla yaptığı toplantılarda 'Parlamenter sistemden yanayız' dedikten bir hafta sonra başkanlık sistemine 'evet' dedi " diyor. Çok önemli ve de çok çarpıcı bir iddia. Atila Kaya'nın da bunu boşuna konuşmadığı kesin. MHP kulislerindeki sağlam kaynaklara göre, "Bahçeli o meşhur konuşmayı yapmadan önceki gün kendisine kapalı bir zarf geldi. Ne olduysa ondan sonra oldu..." 10 Ekim Pazartesi gününe işaret ediyorlar...

Yani, aynı 7 Haziran akşamında yapılan erken seçim çağrısı konuşması (!) gibi 11 Ekim 2016 (Salı) konuşmasından da kimsenin haberi yoktu.. Aynı Kocayayla gibi!..

Anlayacağınız, işin sırrı yine zarfta!..

Bendeniz, sabıra ve zamana inanlardanım. Gün gelecek, kimin kimle nasıl gizli ittifaklar içinde olduğu yine belgelenecek. Bahçeli'nin misyonu ve görevleri de belli!.. Referandum sandıktan aşırılırsa, federasyon haritalarını görüşmek için FETÖ/HDP ortaklarıyla tekrar masa kurulunca, kapı kulları, tivıtırın liderine hangi ulvi sıfatları yükleyecekler?..

Yazarın Diğer Yazıları