Baykal'ı dinlerken dondum kaldım!

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Ne idüğü belirsiz Humeyni bozuntusu” dediğinde, donup kaldım. 
İşte Türkiye’nin talihsizliği bu.
Kardeşim sen bir komşu devletin senin için Atatürk ne ise kendisi için o olan devlet adamı için nasıl olur da “Humeyni bozuntusu” der, diyebilirsin! Türkiye’de bir-iki meczup çıkıp, “Ben Atatürk’ü değil Humeyni’yi seviyorum” dedi diye sen Türkiye’nin ana muhalefet partisi genel başkanı olarak, sen Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanlığına soyunmuş bir siyaset adamı olarak bu sözleri nasıl söyleyebilirsin? Üstelik sen CHP’nin genel başkanısın. Yani Atatürk’ün partisinin genel başkanı. O Atatürk ki, askerleri Türk yurdunu işgal eden, Türk kadın ve çocuklarını camilere doldurup yakan Yunan kıralı Venizelos için bile böyle bir şey söylememiştir. Ne Atatürk söylemiştir, ne onun silah arkadaşları söylemiştir.
Şimdi İran’dan biri çıkıp bırakınız Atatürk için, Deniz Baykal için böyle bir şey söylese biz buna tahammül edebilir miyiz! İran, Türkiye’nin komşusu değil mi? Bizim o İran’la PKK ile ortak mücadeleden doğalgaz anlaşmalarına kadar pek çok ticarî, askerî ve siyasî birlikteliğimiz yok mu! Bu gidişle böyle bir ihtimal ufukta gözükmüyor ama yarın öbür gün siz başbakan olsanız ve İran’la Türkiye arasındaki çıkar birliğini nasıl devam ettireceksiniz, İran’a nasıl gideceksiniz, İran’dan gelen devlet adamlarının yüzüne nasıl bakacaksınız? Aynı sözleri, “Türkler insan sayılmaz” diyen ’Çörçil’için söyleyebilir misiniz? Afganistan’a, “Haçlı seferi başlattım” diyerek giren Bush’a, “Bu çağda bu ne kafa ey Bush bozuntusu” diyebilir misiniz?
 Yani ne gereği vardı, o sözü söylerken ne gibi bir fayda mülahaza ettiniz!
Kusura bakmayın, insanın aklına her şey geliyor. Yoksa siz ufukta bir koltuk gördünüz de Oval Ofis’te oturan yahut oturacak olanlarla Tel Aviv’dekilere sinyal mi gönderdiniz!
Hele İsrail ve ABD’nin İran’a her an saldırabileceğinin konuşulduğu böyle bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti’nde ana muhalefet partisi genel başkanının mevcut İran rejiminin kurucusu için böyle laflar etmesi bu toprağın insanı olarak yüreğimizi ağzımıza getiriyor; o mihraklara sanki,  “Öyle bir şey düşünüyorsanız, burada da ben Türkiye’yi yönetiyor olursam, gereğini birlikte yaparız!” der gibiydiniz. Niyetiniz bu değilse bile ABD ve İsrail bunu böyle anlayacak; hele İran haydi haydi bunu böyle anlayacaktır. Siz olsanız Atatürk aleyhinde demediğini bırakmayan bir kişi İran yahut diğer bir komşu ülkede iktidar koltuğuna oturmaya aday olduğunda ülkeniz adına kendinizi nasıl hissedersiniz! Bu tutumunuzun AKP gibilere yaradığını da herhalde hâlâ görebilmiş değilsiniz.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar bu devleti çok sağlam temeller üzerine oturtmuşlardır. Hakikat bu olduğu için müstevli Yunan’ın yere düşmüş bayrağını kaldırmaktan Venizelos’a el uzatmaya kadar her türlü medenî davranışın mümessili olmuşlardır. Özgüvenleri tam olduğu için onların ağızlarından “Alçak” gibi, “Köpek” gibi, “Ne idiğü belirsiz, bozuntu” gibi sözler asla çıkmamıştır. Elbette Humeyni ortak yönümüz olamaz, ama İran’la ortak bir sınırımız, ortak bir tarihimiz, ortak bir kültürümüz ve müşterek pek çok çıkarımız vardır ve o İran da, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir bağımsız devlettir. Atatürk Türkiyesi’nin düşmanlarına bile ne kadar seviyeli davrandığının altını çizdikten sonra, bu konuda evrensel bir ölçüyü de âlemlere rahmet Hazreti Muhammed Aleyhisselam’dan vermenin herhalde tam yeridir.
Bir gün Hz. Muhammed Aleyhisselam, “Annenize küfretmeyiniz!” ikazında bulununca, ashabı şaşırır ve şöyle der:
“İnsan hiç annesine küfreder mi Ey Allah’ın Resulü?”
Peygamberin cevabı şöyle olur:
“Siz başkasının annesine küfredersiniz. O da karşılık olarak sizin annenize küfreder.”
Bilmem anlatabildik mi...
Yani, “Sebep olan da, yapan gibidir!”
Bu hepimiz için geçerlidir.
Devleti yönetmeye talip olanlar için ise biraz daha geçerlidir.

Yazarın Diğer Yazıları