Bayram düşünceleri…

Dün Ramazan Bayramı'nın birinci günüydü. Sabahleyin bayram namazı kılındı. İnsanlar birbirleriyle bayramlaştı. Akrabalar ziyaret edildi. Çocuklar sevindirildi. Genellikle yüzler gülüyordu. Ne de olsa bayram neşe, sevinç ve şenlik günüydü. Fakat benim pek sevindiğim söylenemez. Aksine hüzünlüydüm. İslâm dünyasının hâl-i pür-melâlini düşünüp de üzülmemek elde mi?..

Maalesef Müslüman toplumlarına baktığımızda çoğunlukla hakkın, adaletin olmadığı, insan haklarının esamisinin okunmadığı fakir ülkeler olduğunu görüyoruz. Kültür, sanat, bilimsel eğitim, teknoloji, sanayi, ziraat… Hemen her endekste İslâm dünyası sonlarda. Geçtik bunları, hak-hukuk, adalet, liyakat gibi dinimizin özünü teşkil eden "İslâmîlik endeksi"nde bile Batılı ülkeler ilk sıralarda yer alıyor. Müslümanlar için bundan daha acı ne olabilir?

Tabii, bu söylediklerimizi Batı hayranlığı yahut aşağılık duygusu olarak değerlendirecekler çıkacaktır elbet. Lakin sanırım aşağıdaki örnek, ön yargılı olmayanlar için hakikati görme konusunda yeterli fikri verecektir:

Avrupa'da üniversite hocası bir genç tanıyorum. Ders vermek için bir aylığına ABD'ye gider. Dönüşünde bakar ki çöp parası kesilmemiş hesabından. Belediyeye gider, bu ay benden çöp parası almamışsınız der. İncelerler, memur der ki bu ay siz yurt dışındaymışsınız, çöpünüz alınmamış. Alınmamış çöp için para alınır mı?

İşte Halep işte arşın…

Mehmet Akif Batılılar için yıllar önce boşuna mı "İşleri dinimiz gibi, dinleri işlerimiz gibi" demiş?

Dört hak mezhebi ortaya koyup dinimizin adalet ilkesi temelinde kendi medenî hukukunu hazırlayarak bir an önce bilimsel eğitime geçmedikçe İslâm dünyası bayramı hak etmiş sayılmaz.

Ekranların din adamı kılıklı çığırtkan "prof"ları gibi sizleri cezbeye getirip coşturamadığım için üzgünüm. Ne çare ki hakikatler hep acıdır.

Behlûl-ı Dânâ'nın, Halife Harun Reşit'e hitaben yazdığı ve eskiden selâtîn camilerinde (padişahlar, hanım sultanlar ve şehzadeler tarafından yaptırılan camiler) ramazan ve kurban hutbelerinde okunan bir şiir ve meali ile yazımı noktalıyorum:

Leyse'l-'îdü li-men lebise'l-cedîd//İnnemâ'l-'îdü li-men emine mine'l-va'îd//Leyse'l-'îdü li-men yetebahharu bi'l-'ûd//İnnemâ'l-'îdü li-men tâbe ve lâ-ye'ûd//Leyse'l-'îdü li-men zeyyene'l-kusûr//İnnemâ'l-'îdü li-men zeyyene'l-kubûr//Leyse'l-'îdü li-men rakibe'l-metâyâ//İnnemâ'l-'îdü li-men tereke'l-hatâyâ//Leyse'l-'îdü li-men ânese bi'l-gılmân//İnnemâ'l-'îdü li-men ânese bi'l-Kur'ân//Leyse'l-'îdü li-men celese 'ale'l-bisât//İnnemâ'l-'îdü li-men câveze's-sırât…

TERCÜMESİ

Yeni elbiseler giyen, güzel kokular sürünen, evlerini ve villalarını donatan, lüks araçlara binen, ay yüzlü güzellerle gezen ve nefis yemeklerin bulunduğu sofralara oturan kişiler için değildir bayram…

Azaptan emin olan, bir daha yapmamak üzere günahlarına tövbe eden (töbe-i nasuh), kabrini mâlî ve bedenî ibadetlerle süsleyip hazırlayan, hatalarını terk eden, dâimâ Kur'ân'ın hükmüyle amel eden ve sıratı şimşek hızıyla geçecek olan sâlih kulların hakkıdır bayram…

Bayramınızı tebrik eder C. Hak'tan hayırlara vesile kılmasını temenni ederim.

 

***

ACZİMİN GİRYESİ:

BAYRAM

Bayramlar neşe, sevinç ve şenlik günü,

Ama bu dündü, bugün ağlamak günü.

                                   (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları