Beden eğitimi ve spordaki yanlış uygulamalarımız

Sayın okurlarım, Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarından sonra büyük şehirlerimizde başlatılan spor tesislerimiz ve stadyumlarımızın çoğunun (İstanbul Dolmabahçe Stadı, Ankara 19 Mayıs Stadı) projeleri, anıtlarımız gibi, İtalyan mimarları tarafından yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda, her çeşit spor tesisimiz Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü bünyesindeki teknik elemanlarımızın yardımları ile bütün yurdumuzda uygulanmıştır.
1980’li yıllardan sonra, illerimizdeki spor teşkilatlarımızın ve spor kulüplerimizin yapılanmalarındaki değişiklikler daha çok etkili olmuş ve mahalli spor kulüplerimiz, illerimizdeki spor yöneticilik görevlerinin bir bölümünü üstlenmişlerdir. Açıkca ifade edersek; politik tesirler, devlet yönetiminin görevlerini, mahalli spor kulüplerimizin yönetimlerine devretmiştir. Daha sonraki yıllarda, şehirlerimizi temsil eden “Amatör Spor kuruluşları” yerini, “Profesyonel futbolun ekseriyet olduğu” kuruluşlara bırakarak, şehir halkının maddi kaynaklarını sömürmüşlerdir.
Bugün yurdumuzun bütün illeri, otuz-kırk yıldan beri, profesyonel futbol takımlarının sömürücü gücünün tesirinde kalarak halkın kaynaklarını, miktarları 25-30 kişiyi bulan profesyonel futbolcular ve yöneticiler tarafından sömürülmeye devam etmektedir. Bugün artık, şehirlerimizi temsil eden futbol takımlarında esmer tenli birkaç Afrikalı veya Brezilyalı görmeye alışmış haldeyiz. Çok maksatlı ve koşu pistli şehir stadyumlarımız, son yıllarda özelliklerini kaybederek yalnız futbol maçlarının yapıldığı arenalara dönüştürülmektedir. Şehir halkının ve özellikle gençlerimizin, çeşitli spor dallarında faydalandıkları stadyumlarımız, koşu pistlerinden mahrum edilerek, her çeşit milli bayramlarımızın ve resmi törenlerimizin özelliklerini kaybetmiş ve Beynelmilel Futbol Federasyonu UEFA standartlarında yapılan “futbol sahası” özelliğine sahip kılınmışlardır.
Bu uygulamanın temelindeki ana yanlışlığın sebebi de, şehir halkının istifadesi için yapılan ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’ne bağlı çeşitli spor tesislerinin, profesyonel fikriyata sahip yöneticiler tarafından sevk-i idare edilen spor kulüplerimize tedricen devredilmesi yatmaktadır. Bu yanlış uygulamalar, 1980’li yıllardan sonra başlayan ve şehirlerimizin adını alan, profesyonel futbol takımlarımızın meyvesidir. 1945 yılında, “Türkiye Liselerarası Atletizm Birincilikleri”nde yarışmak amacı ile Ankara’dan gelip yarıştığım eski Fenerbahçe Stadımız bugün, yalnız profesyonel futbol alanı olmuştur.
1947 yılında açılışı yapılan İstanbul Dolmabahçe stadyumunda, 800 metre olimpiyat şampiyonu USA’lı Whitfurt’la yarıştığımı ve üçüncülük madalyası aldığımı unutamam. Dolmabahçe Stadımız, şimdi yalnız profesyonel futbol alanı olmuştur. Tribünlerin altındaki boks, halter ve cimnastik salonları da dükkan haline sokulmuştur. Spor, yerini futbola bırakmıştır.
1956 yılında Galatasaray Spor Kulübüne devredilen Ali Sami Yen Stadyumu, yarım asırlık hizmetinden sonra, iyi hali ile bu yıl 16 Nisan’da, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından satışa çıkarılıyor. Yıkılacak ve israf edilecek.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, Atatürk Stadının yerinde kalacağını ve 43 bin seyirci kapasiteli yeni stadı da yapacaklarının müjdesini verdi. 13 aydır kent gündeminde olan stat projesinde son aşamaya gelindiğini bildirdi.
Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nun yıkılıp, yerine elli bin kişilik yeni bir stadyumun yapılacağını da son günlerde öğrendik. İsraf örneği.
Sayın okurlarım, yazıma son verirken, soracağınız “Bu paralar nereden buluyorsunuz?” sualinizin cevabını da; İstanbul’daki maç biletleri fiyatlarını sizlere sunarak veriyorum; Bilet fiyatları Vip üst B-E 550 TL. Vip Altı 450 TL. Vip Alt C-D 400 TL. Numaralı orta 250 TL. Yeni-Eski Açık 75 TL. Bana yurt sporuna yapılmış hizmetler karşılığı, “Ömür Boyu Bütün Branşlarda Kapalı Tribün Kartı” verildi. Ama 35 yıldır hiç kullanmadım. Konya, Ankara ve İstanbul Spor İl Müdürlüğü yaptım. Emeklerim, Milletime helal olsun.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları