Bekâr için boşanma...

Avrupa Parlâmentosunun  “Kıbrıslı Türklerle Yüksek Seviyede Temas Grubu” yeniden, adını anmadığı, tanımadığını sık sık beyan ettiği, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarını görürken bayrak sancak görmek istemediği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarındaydı. Yaptıkları açıklamalarda hep “Kıbrıslı Türklerden” bahsettiler. Onlar burada  “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkından değil de Kıbrıslı Türklerden”  bahsederlerken  AP Komisyonu, Rum idaresinin Brüksel’deki temsilcisine  “AP Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir birimi tanımıyor, merak etmeyiniz” diyordu. Diğer yanda KKTC Hükümeti  “KKTC ile AB’nin” çalışmalarını gündemde tutan bülten de yayınlamaktadır.  Halbuki AB de AP gibi  “Kıbrıs Türkleri ile” temas halindedir, KKTC ile bağlantılı değildir  ve  “çalışmalar”  da Kıbrıs’ta azınlık addettikleri Kıbrıs Türklerini  “işgal nedeniyle ayrı düştükleri Kıbrıs Hükümetine katmayı” öngörmektedir. Bu gerçeklerin farkına varan Lefkoşa’nın Belediye Başkanı  “Lokmacı Barikatı tiyatrosunda”  yer almadığı için kutlanmalıdır. Kimliği, kişiliği, eşitliği korumak için bazen bu tür diklenmeler kaçınılmazdır, bazıları tarafından  “uzlaşmaz, bağnaz” suçlamalarına maruz kalınsa da!
 “Kıbrıslı Türklerle Yüksek Seviyede Temas Grubuna”  ek olarak, aynı zaman dilimi içinde, İngiltere’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Sn. Jean Ryan da, Temas Grubunun uzaktan gazel okuyarak, Kıbrıs meselesine teşhis koymaktan kaçınarak saptadığı  “Barış için eşsiz fırsat”  vagonuna fırlamış ve  “zorluklar çözüme engel değildir, engel olmamalıdır”  fetvasını vermiştir. Çözüme engel olan, bir ortaklık devletinde, devleti yıkıp Türk ortağın her şeyine sahip çıkmak için işlemediği cinayeti bırakmamış olan Rum ortağı  “meşru hükümet” olarak tanımış olmaktır. Bu arada,  Rum-Yunan ikilisini takiben en  nihayet Sn. Babacan’ın da  “Annan Planı yoktur” beyanatına rağmen  “Annan Planında sorunlu olmayan pek çok nokta var” diyen Sn. Jean Ryan görüşme masasında - adı konsa da konmasa da - Annan Planından  “olumlu parçaların” gündeme geleceği mesajını vermiştir. Böylelikle Rum için  “olumsuz” olan kısımları Rumların kabul edebilecekleri bir kıvama getirmek esas görev olacaktır. Sn. Bryza da Türkiye’den  “önerilerini Rumların kabul edebilecekleri şekle sokmasını” istememiş miydi?
İşte, Kıbrıs’a uzaktan bakanlar  “meseleye”  teşhis koymaksızın  “fırsat pencerelerinden” , “eşsiz fırsatlardan” ,  “son fırsattır”  teranelerinden bahsederek 44 yıldır Rum’un  “zaman kazanmak için taktik gereği görüşmelere katıldığını”  çoktan öğrenmiş olan halkımıza gazel okumayı “uzlaşma girişimlerine olumlu katkı”  olarak değerlendirmektedirler. Gerçekte yaptıkları bizi çok zekice hazırlanmış 44 yıllık tuzağa çekip teşhisini koymadıkları meseleyi halletmek ve sonradan Kıbrıs’ta akacak olan kan için sorumlu aramaktır. İçimizde bu  “iyi niyetli barışçı dostlara”  inananlar olabilir. Daha kötüsü, gerçekleri bildikleri halde, Referandum zamanında olduğu gibi “gazel okuyan” yabancıların ödenekli megafonu halinde çalışanlar da olabilir ve olacaktır da. Ancak Hristofyas’ın ipliği pazara çıktığı halde ve Rum tarafının kırmızı çizgileri en koyu bir şekilde her gün çizilirken Devletinden ve egemenliğinden vazgeçerek Hristofyas’ın sırf Türk askerini adadan çıkarmak için kabul eder göründüğü iki toplumlu federasyon öngören görüşmeleri  “eşsiz fırsat-son fırsat” olarak kabul edecek kaç kişimiz olabilir diye düşünmeli ve aldanma temayülünde olanları uyarmayı görev bilmeliyiz. Bu günkü durumu  “eşsiz fırsat” olarak görenler teşhis koymaktan kaçındıkları ve her kuralı çiğneyerek Rum idaresini  “meşru hükümet”  olarak tanıdıkları Kıbrıs’ta  “meselenin halline” ,  “bekârın karı boşamasına”  baktığı gibi bakmaktadırlar. “Uzlaşma oldu, barış geldi”  çığlıkları ile bayram yaptıktan sonra Kıbrıs’ta Rum ile baş başa kalacak olan bizleriz hem de Devletsiz ve Türkiyesiz! Bunun ne demek olduğunu, konuşabilseler, toplu mezarlardaki kardeşlerimiz bizlere haykırarak söyleyeceklerdir. Daha ne diyeyim? 

Yazarın Diğer Yazıları