"Ben davarım!"

Belgesel izlemeye bayılırım. Hayvanlar âlemine akıl sır ermez. Hepsinin kendine göre fevkalade yetenekleri ve türlü türlü maharetleri var. Onları izlerken insan şaşıp kalıyor. İsterseniz Afrika çöllerini, Amazon ormanlarını bırakalım da etrafımızda bulunan bildik, tanıdık hayvanlara bakalım: Eşek, öküz, davar, deve, sığır, inek, tilki, çakal, köpek, aslan, âhû (ceylan)…

Malum, bu canlıların adlarını -aslan ve ceylan hariç- istiâre (metafor) yoluyla birbirimize hakaret etmek için kullanırız. Söz gelimi birine kızdığımız zaman "eşek" deriz. Hatta daha da kızarsak "eşek oğlu eşek" diyerek öfkemizi yatıştırmaya çalışırız.

Buna karşılık "aslan"ı güçlü, kuvvetli, cesur anlamında övgü sözü olarak kullanırız. Meselâ, aslan yürekli adam veya aslan yatağından belli olur, deriz.

Aynı şekilde âhû (ceylan) da müspet anlam ifade eder. Ela gözlü ürkek bir dilberi çağrıştırır. Nitekim "Kutadgu Bilig" nâzımı Yusuf Hâs Hâcib, âhû (ceylan) kadar güzel ve misk gibi iç açıcı bir dil olarak gördüğü Türkçe'yi ceylana benzeterek "Bu Türkçe'yi yaban geyiği gibi gördüm. Onu yavaşça tuttum, kendime çektim. Okşadım, ısındırdım, çabucak bana gönül verdi. (…) Ele geçirdiğimce bu söz geyiğinin (Türkçe) peşinden koştum; onun miski bana güzel kokular saçmaya başladı" diyor.

Yukarıda -aslan ve geyik dışında- adlarını zikrettiğimiz diğer hayvanlar, gerek sözlü kültürümüzde (atasözü ve deyimler) gerekse yazılı metinlerimizde hep yerilmiş ve aşağılanmıştır. Bunların başında da "eşek" gelir:

1- Eşek hoşaftan ne anlar?

2- Eşek baş olunca encam hayır olmaz.

3- Eşek Kâbe'ye varmakla hacı olmaz.

4- Eşeğe altın semer vursalar eşek yine eşektir.

Bu konuda Ziya Paşa'nın şu beyti meşhurdur:

"Bed-asla necâbet mi verir hîç üniforma//Zerdûz palan vursan eşek yine eşektir."

Eşekten sonra en çok aşağılanan hayvan herhalde "köpek"tir:

1- İte gem vurma, kendini at sanır.

2- akılsız köpeği yol kocatır.

3- Köpek tüyünü değiştirir, huyunu değiştirmez.

4- Eceli gelen köpek cami duvarına işer.

Görüldüğü gibi millet olarak hayvanlara bakışımız pek de müspet değil.

Sözün nereye varacağını sanırım sizler de tahmin ettiniz. Hani zaman zaman "Bir kitap bir makale için yazılır, bir makale de bir pragraf için…" diyoruz ya. İşte bu yazımız da şu pragraf için yazılmıştır:

Birileri çıkıp televizyonlarda "evet, ben davarım!" derse; hayır, değilsin diyerek nezaketsizlik yapmayalım. Sonuçta kendi tercihidir!

Yazarın Diğer Yazıları