Ben de çok merak ediyorum…

Biliyorsunuz, "motto(!)"muz, madem bir yalan ne kadar çok tekrarlanırsa o kadar inandırıcı oluyor, o zaman gerçeğin hakkını, hukukunu, namusunu koruyabilmek için, onu, karşısına sürülen yalanlardan daha çok tekrarlamak gerekiyor.

Misliyle mukabele!

***

Sene 2009…

Bugünlerde iktidar medyasının "amiral gemisi" nden, "atış serbest" tekniğiyle, önüne geleni "FETÖ'cü" olarak işaretleyen Mahmut Övür, FETÖ'den firari Erhan Başyurt ve Bir Gönül İnsanı: Aydınların Dünyasında Fethullah Gülen kitabının yazarı Ahmet Taşgetiren ile yaptığı Pensilvanya ziyaretini şu başlıkla aktarıyordu okurlarına:

"Pensilvanya'da 'Gülen' bir sürgün"

Houston'daki "Türkçe Olimpiyatı'nın ardından çıktıkları yolculuğu "hayli etkilenmiş" bir tonda kaleme alan Övür, "Her şeyin Türkiye'yi hatırlattığı kamp"ı anlata anlata bitiremiyordu.

Bu ziyaretin akabinde katıldığı "5N 1K" programında, Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtlarken de -Erişim yasağı yok; meraklıları Youtube'dan rahatlıkla ulaşabilir- Gülen'in "Okyanus Ötesi" yaftasına ve kumpas sürecine denk gelen o günlerde hakkında yazılanlara "Ne kadar kırıldığını", "Ergenekon operasyonlarını nasıl olumlu bulduğunu", "Teorik yanı ne kadar güçlü bir insan olduğunu", "Fetullah Gülen Hoca'nın tek meselesinin dinle mevcut yapıyı barıştırmak olduğunu", "Türkiye'deki sıkıntıları kendine dert edindiğini", "Türkiye'ye, sırf hükümete zarar gelmesin diye dönmediğini", "Bazılarının küçümsemesine karşın, kendisinin Erzurum'dan böyle, pozitif bilim dallarıyla dini birleştiren ve sonuç olarak da iyi bir şey söylenen, kardeş olun diyen bir imam, bir akıl, bir fikir adamı çıkmasından çok etkilendiğini" anlatıyordu.

Hiç unutmuyorum, çok değil üç beş sene sonra "bedduaları" ve hemen sonrasında da kendisine biat edenlerin tank, tüfek ve dahi bugüne kadar hiç başımıza gelmemiş şekilde savaş uçaklarıyla giriştiği kalkışmayla gündeme gelecek olan Gülen'i aynen şöyle tanımlıyordu:

"Naif bir insan!"

Özdemir'in, gitmiş, görmüş, konuşmuş biri olarak yanıtlamasını istediği "Siyasal İslam (veya BOP vs.) Projesinin parçası mıdır?" Sorusuna net olarak şu cevabı veriyordu:

"Hayır!"

***

Öngörüsüne, gözlem ve analiz yeteneğine sağlık!

***

Neticesinde okurun karşısında üstlendiği misyonun "sözcülük", "reklamcılık" olmaması kaydıyla bir gazeteci "terörist" dahil herkesle, o gün itibarıyla "resmi olarak" bir terör örgütüyle ilişkisi tanımlanmamış Fetullah Gülen'le de haydi haydi görüşebilir; soru sormak ve aldığı cevapları sorgulamak kaydıyla. Toplumun kafasındaki soruların cevabını almaya çalışmak kaydıyla. Bir gerçeği ortaya çıkarmak üzere…

Bunları yapabilmiş olanlar zaten yüzleşmekten korkmazlar; hiçbir endişe ve komplekse kapılmadan "gazetecilik faaliyeti" der geçerler.

Övür öyle mi yapmış?

"Gülen'i rahatsız eden bir şey olduğu için "F Tipi"ni sormadığını", "Konuşmaktan hoşlanmadığı için bazı konulara girmediğini" söylemesinden anladığımız, pek de öyle yapmamış!

***

Dolayısıyla…

***

"FETÖ kurucusu ve yöneticisi olmak", "siyasi ve askeri casusluk" yapmakla suçlanan Enver Altaylı'nın adını hemen her anışında, isminin önüne "milliyetçi" sıfatını özellikle yerleştirerek, güya hiç çaktırmadan, "vahşi" dediği "milliyetçiliği" de sanıklaştıran Övür, "Altaylı, artık bir CIA projesi olduğu açığa çıkan ve bu ülkede ABD lehine darbe yapan FETÖ'yü gerçek yüzüyle, 251 şehit veren bu millete anlatıp şaşırtır mı?" Diye ne kadar merak ediyorsa, inanın ben de, "Gülen'in naifliğine ve din ile mevcut düzeni barıştırmak dışında gayesi olmadığına şahitlik ederek, aldatılma sürecine bilerek veya bilmeyerek katkıda bulunan Övür, 251 şehit veren Türk Milleti'nden, bunun özrünü diler mi, başkalarını yargılarken yüzü kızarıp da azıcık sorumluluk hisseder mi" onu, o kadar merak ediyorum!

Kitabını yazarken fark etmedin mi?

Rolüne girmek budur işte…

Kıyamam, nasıl da "öğreten adam" tonunda yazıyordu dün Mehmet Barlas:

"…Abdullah Öcalan'ın Amerika tarafından Türkiye'ye teslim edilmesi ile aynı yıl yani 1999'da Fetullah Gülen'in Amerika'ya gidip yerleşmesi arasında acaba bir ilişki yok mudur? Mesela siz ilkokul mezunu bir vaizin deha sahibi olduğuna inanırken, FETÖ'nün global ölçekte bir Amerikan Projesi olduğunu hiç düşünmüyor musunuz?"

***

İnsana zorla eski defterleri açtırıyorlar.

Yeni Şafak'ta çalıştığı yıllarda "Gülen cemaati" için güzelleme dizisi yazan kimdi?

Peki ya, "Sosyo-politik bir gerçek olarak Hocaefendi Sendromu" kitabının sahibi?

***

Bugün, "güvenli bölge"den, "Siz ilkokul mezunu bir vaizin deha sahibi olduğuna inanırken, FETÖ'nün global ölçekte bir Amerikan Projesi olduğunu hiç düşünmüyor musunuz?" diye akıl veren Barlas, sayısız "aydın" Gülen'in "İlkokul mezunu deha sahibi bir vaiz" değil "global ölçekte bir Amerikan Projesi olduğunu" savunurken, onların bu ikazlarını itibarsızlaştırmak üzere "Fethullah Gülen'in devleti ve orduyu ele geçirmek için, gizli ve planlı bir çalışma yapan bir 'çete lideri' olduğu ileri sürülüyor.. 'Vakıf', 'Tarikat', 'Cemaat', 'Din', 'Siyaset', 'Laiklik', 'Tehdit', 'Devlet' ve benzer tüm olguların bir arada yer aldığı, yanlış teşhis halinde, gerçekten önemli kötü yan sonuçların çıkabileceği bir 'Sendrom' bu" diye" yazılar döşenirken ne düşünüyordu dersiniz?

Ya da düşünüyor muydu acaba?

***

"Cemaat" allama pullamasıyla dolu kitabı, "FETÖ" baskınlarında "el konulan yayınlar" arasında ama milletin bu konudaki muhakeme gücünü sorguluyor hâlâ…

Ne garip bir cüret…

Yazarın Diğer Yazıları