Benim de Hermes'im var

Kafama uygun birkaç ekranın Digitürk platformundan yayını beni rahatlattı. Halk TV ve Fox zaten vardı. Bunlara Tele 1 ve KRT ilave oldu. Artık tek kumandayla tüm geçişlerimi kontrol edebiliyorum. Bir tek Tele100'ü çözemedim. Kime hizmet ettiğini anlamış değilim. Galiba sadece "magazin ekranı." Onda da iki önemli isim var. Murat Güloğlu ile ille de Okan Bayülgen. Gece Kuşu hangi çamı devirirse devirsin favorim. Çünkü zeki biri. Ayrıca doğaçlama espri ustası.

Dün sabah önce Güloğlu'nu bir süre izledim. Ardından Tele 1'e geçtim. "Can Ataklı ile Gün Başlıyor" vardı. Tam o sırada Emine Erdoğan'ın Japonya seyahatinde koluna taktığı çantayı işliyordu.

Var ki, alıyor

Bilmeyenler için biraz açayım. Bu Hermes çantanın değeri 50 bin dolar. 50 bini 5,775'le çarparsanız toplam 290 bin lirayı bulursunuz. Yani 130 kişinin bir ayda aldığı toplam para.

Ataklı, konuyu iyi işledi. Onunla da en son Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün'ün düzenlediği "Çalışan Gazeteciler Günü"nde yan yana oturmuştuk. Selam yollamayı unutmayayım.

Bizimki "zenginin parası, züğürdün çenesi"ne dönüştü galiba.

Eski bir anı

Olayın bir de "görmemişin oğlu" yanı var. Merhum Turgut Özal'la yakınlığım İSOTAŞ'ın genel müdürü olduğu yıllarda başladı. Şirket Kemal Ilıcak'a aitti. Beni gerçekten severdi. Hatta parti hazırlığında olduğu dönemde bana da teklif yaptı. "Katıl bize" dedi. "İstanbul 1. bölgeden aday yaparım" vaadinde bile bulundu. Ben de aynen şu cevabı verdim; "Siyaset yapmayı sevmiyorum. Kaldı ki benim Demirel'ci olduğumu biliyorsunuz."

Son politik konuşmamız buydu. Politika yazmayı severim de, yapmayı sevmem. Başında bulunduğum Yankı dergisinde Turgut Özal'a epey destek verdim. Hatta Nazlı Ilıcak'ın Turgut Sunalp'a açık desteğini hep engelledim.

Kader seçimi öncesi "Özal iktidara geliyor" manşeti bile attım. Nazlı Ilıcak'ın yolladığı başyazıyı kullanmadım. Oturup, inandıklarımı yazdım. Ankara temsilcimiz Taha Akyol başta yine birlikte çalıştıkları Hilmi Bengi de buna tanıktır. Dr. Bengi daha sonra Anadolu Ajansı'nın en başarılı genel müdürü olacaktı.

Ana konumuz

Özal'ın pek çok iç ve dış seyahatlerine katıldım. Bunlardan birini anlatmak istiyorum. Bir Fransa gezisinde Hermes'in o muhteşem merkezine uğradık. Kravatlara bakılıyordu. Bunlar altışarlı gruplar hâlinde önümüze bırakılıyordu. Yani, deseni ve rengi aynı olanlardan altı kişi birden alıyordu.

Bu arada ben ise camekânları tarıyordum. Baktım en sağda tek kalmışlar var. Bir tanesi hoşuma gitti. Tezgâhtara işaret ettim. Üstelik seri sonu olduğundan fiyatı da yarı yarıya inmişti. Anında sardırdım. Turgut Bey etrafındakilere beni işaret etti: "Şeytan, şeytan."

Açık arttırmalık

Sonradan allem kallem ettim, o Hermes'i merhuma bağlattım. Ve yıllar sonra onun bağladığı hâliyle duruyor. Biraz tozlandı ama asla temizletmeyi düşünmüyorum. Bu hâliyle "tarihî değerinin Emine Erdoğan'ın çantasından fazla olduğunu sanıyorum."

Meraktan çatladınız değil mi? Yine de kaç para ödediğimi yazmayacağım. O zamanki birkaç Evian su fiyatına.

Ölmez, bir süre daha idare edersem, özel açık artırmayla satışa sunabilirim. Ya da sevdiğim bir politikacıya hediye ederim.

***

EN SEVDİĞİM

Geçen hafta Erdoğan'ın gadrine uğrayan Gece Görüşü'nü bu kez rahat izledim. CNNTÜRK'teki bu programı seviyorum. Çünkü içinde tatlı didişmeler var. Tabii haber niteliği taşıyan bulgular da.

Bunlardan biri de Ak Parti MYK'sından sızdırıldı. Hayati Yazıcı'nın Erdoğan'ın "Ordu'daki olay İmamoğlu'nun başına dert olabilir mi?" şeklindeki sorusuna verdiği cevaptı:

"Efendim, bu yol, siyaseten doğru değil. Kaldı ki, hukuken de istenen sonucu vermez."

Dikkatinizi bir başka konuya daha çekmek istiyorum. Bunu açan bizzat Erdoğan'ın kendisi. Demek ki ne kadar üstüne gidilirse gidilsin İmamoğlu'nu ikinci defa oturduğu koltuktan kaldırmak mümkün değil.

En iyi formülü Mustafa Kartoğlu önerdi; "Tek çare tarafların uyum içinde çalışması."

Ortak yargı

Katılımcıların tamamı YSK'nın (Yüksek Seçim Kurulu) kararlarını eleştirdiler. Murat Çelik'in verdiği örnek güzeldi; "Yenilenme kararının Ak Parti temsilcisi tarafından açıklanmasını hâlâ kabullenemiyorum."

BİR TEŞEKKÜR:

Dostum Hüseyin Movit'in eşi Gülten Movit'in böbrek ameliyatını büyük bir başarıyla yapan, Çapa Tıp Fakültesi, Tanı ve Tedavi Merkezi'nden Doç. Dr. Tzevat Tefik ve ekibini candan kutlarım.

GÜNÜN SÖZÜ

Küçük bir gerçek, büyük bir yalandan iyidir. Konfüçyüs

Yazarın Diğer Yazıları