Beyaz adam

ABD Politikalarının özel bir analizine ihtiyaç var mı diye düşününce tarihsel bir öğreti olarak önümüzde duran bir gerçeklikten de bahsetmek gerek sanırım. Kızılderililerden beri ‘Beyaz adam’ olarak tanımlananlar ile barışın olmayacağı fikri aşağı yukarı bugün de geçerliliğini koruyor

Açıkçası ben, bugün de ülkemizi yönetenlerin durumun farkında olduklarını düşünüyorum. Her ne kadar bu anlamda bir ifade kullanılmamış olsa da.

Hem Orta Doğu politikalarında hem de bütün Uluslararası politikalarda ABD tarihine biraz bakınca görülecek olan şeylere rağmen aksi yönde konuşulması aslında belki de bir diplomatik dil. Ancak Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve diplomatik ortam bu dili mecbur kılıyor olabilir.

ABD’ye ve Başkanı Trump’a elbette ülkeyi yönetenlerin de güvendikleri gibi bir hisse kapılmamak gerektiği kanaatindeyim. Ama yine de dönem dönem, kullanılan söylemler nedeni ile böyle bir algı oluşuyor ve bu algı da medya ve sosyal medya tarafından besleniyor.

Son olarak gündeme gelen haberlere baktığımızda Trump’ın Gazze’yi satın almak istediği yönünde son derece tuhaf ifadeler ortaya çıktı bile zaten. Hatta birçok gazete de Trump’ın Gazze ile ilgili planları ve ifadeleri manşet oldu.

Zaten Trump seçilmeden önce dahi bu tarz enteresan demeçlerini biliyor ve bekliyorduk aslında. Ancak belki de Türkiye’nin gücünü ortaya koymak açısından biraz da abartılı bir biçimde haber yapan ve hem Suriye’deki durumla hem de Gazze’deki durumla ilgili hamaseti tercih eden medya da bu haberleri vermekten kaçamadı.

Bu arada bir başka sıcak gelişme yaşandı ve Trump’ın Putin ile Ukrayna savaşını durdurmak üzere görüştüğü haberleri medyaya düştü. Haberlere göre, “Putin'in savaş meydanındaki ölümleri önemsediğine" inanan Trump, "İnsanların ölmesini durdurmak istiyor" ifadelerini kullandı. 2022'de başkan olsaydı üç yıllık savaşın "asla yaşanmayacağını" ileri sürdü.

Trump ayrıca, savaşı sona erdirmek için somut bir planı olduğunu söyleyerek, "Umarım hızlı olur. Her gün insanlar ölüyor. Ukrayna'daki savaş çok kötü. Bu lanet şeyi bitirmek istiyorum." diye konuştu.

Bu ifadeler üzerinden Trup’ın bir barış talebi olduğuna dair bir fikir oluşur mu bilemem ama ABD Başkanı ile yürütülen görüşmelerin ve bu görüşmelerin ardından Türkiye’de oluşturulmaya çalışılan havanın da son derece tartışmalı olduğu muhakkaktır.

Zaten başından beri aşağı yukarı bildiğimiz bir şey ABD Başkanlarından daha çok, ABD Devlet geleneğinin ve bir çok düşünce kuruluşunun ABD Politikalarına yön verdiğidir. Hem Ukrayna da hem de Filistin de ben Türkiye’nin de böyle bir güven beslediği kanaatinde değilim. Bu cümleler nedeni ile belki de çok iyi niyetli bulunabilirim ama ben hala bir devlet aklının işlemekte olduğunu düşünenlerdenim.

Bir ara bu konuda ciddi sıkıntılar yaşadığımızı da kabul etmekle birlikte o dönemde bu sıkıntıları yaşamamıza sebep olan siyasetin sahiplerinin bugün hala kendi davranışlarının doğru olduğu konusundaki ısrarlarını da unutmamak gerekir.

Zaten o zamanın iddia sahipleri bu gün muhalefet içinde yer alsa da orada da kendilerine net bir yer edinebilmiş değiller.

Ukrayna’daki gelişmelerin diğer tarafında yer alan Putin ve Rusya olsa da Suriye meselesinde karşı tarafta yer almak durumunda kalacaklardan birisi elbette Türkiye yani Türkiye’nin izleyeceği diplomasi bu anlamda son derece önemli. Dahası Ukrayna meselesinde de Türkiye kendisini dışarıda tutamaz.

O zaman her ne kadar dönem dönem var olandan daha fazla bir güç atfedilerek hamaset yapılıyor olsa da elbette yönetenlerin de durumun farkında olmaması söz konusu değil.

Şu aşamada Suriye topraklarına plaka dağıtarak sürdürülmeye çalışılan imaja rağmen oluşacak olan durumun farkında olanlar, aslında hem ABD’nin hem de özellikle Trump’ın güvenilir olduğunu zaten düşünüyor olamazlar. Yine de temkinli davranmak gerek belki de.

Ben her halükarda bu konuda iyimserim yani iç politikaya feda edilemeyecek bir mesele olduğunu düşünüyorum ve benim gibi düşünen birilerinin bu konularda hala etkin olduğuna inanıyorum. olduğuna da inanıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları