Beyaz yaka, kara öfke!...

Yılın ilk 10 ayında eşleri ya da yakınları tarafından öldürülen kadınların sayısı neredeyse 300'e ulaştı...

Kadın en kolay hedef bu ülkede...

Ve ne yazık ki şiddeti barbarlık düzeyine çıkartmaktan çekinmeyenler, saldırıya geçmek için her türlü ortamı kullanmaktan da kaçınmıyorlar...

Herkesin elinde cep telefonu, her yerde mobese kameraları, her sokakta işyeri kameraları ve binlerce görgü tanığına rağmen şiddet hiçbir şeyi engel olarak görmüyor... Öfkesini her yerde, her saat ve her ortamda göstermeye devam ediyor şiddet...

Kadını vuran şiddet Güneydoğu'da kendini sert biçimde gösterirken, feodalitenin o bağnaz, "cahil" ve geri kalmış sisteminden cesaret alıyordu...

Ve en çok da 1990'lardan 2010 yılına kadar Güneydoğu kentlerinde sıklıkla görülen sözde "töre" cinayeti vahşetlerinin perde gerisinde "aile meclisi" kararlarına dayanan "eğitimsiz" insanlar vardı...

Feodalitenin aşiret mahkemelerinde ölüm cezasına çarptırılan kadınların infazı için görevlendirilen sözde "töre" cellatları, genç kızları kimi zaman canlı canlı traktörün altına attılar, kimi zaman canlı olarak toprağa gömdüler, kimi zaman da sinemaların ve alışveriş merkezlerinin önünde bıçaklarla katlettiler...

Ve ne tuhaf ki "töre"nin celladı olarak kullanılan "cahil"- geri kalmış insanlar bu eylemlerini onurlu bir davranış gibi sergilemekten kaçınmazken, bağlı bulundukları aşiret içerisinde ise neredeyse "kahraman" gibi algılandılar...

Kadının tepki çeken en küçük hareketini sözde "namus" davasına dönüştürerek harekete geçen barbar sistemin ardında tabi ki "cehalet" var da, Batı'da feodal baskılardan uzakta yaşayan sözde "eğitimli" insanların son dönemde kadına karşı yoğunlaştırdığı şiddete ne demeli?.. Yani, "beyaz yakalı"ların vahşeti!..

Okumuş- cahil; Vahşet!...

 

Evet; Türkiye'de kadın cinayetinin yaşanmadığı, kadına saldırının düzenlenmediği tek gün yok neredeyse...

Gazeteler bu barbarca vakaların perde gerisini araştırmaya bile yetişemiyorlar...

Geçmişte pek medyaya yansımayan, karanlıkta kalan ve ancak çok azı mahkeme dosyalarına giren olaylar bilişim teknolojisinin gelişmesi, sosyal medyanın yoğunlaşması ve toplumsal duyarlılığın artması ile birlikte artık çok daha kolay deşifre oluyor... "Töre" cellatları mobeselere yakalanıyor, feodal eşkıyalar işyeri kameralarının gözünden kaçamıyor ve ötede- beride, kuytuda-köşede  eşlerine şiddet uygulayan zavallılar da çevredeki yurttaşların cep telefonlarına takılmaktan kurtulamıyor...

"Töre" ya da "namus" gerekçesiyle işlenen cinayetlerde yargılama esaslarının etkili biçimde uygulanmaması ve yasaların yetersiz kalması kadınları iyice savunmasız bırakırken, cinayetler dışında neredeyse her gün onlarcası medyaya yansıyan "dayak" ve şiddet olayları da toplumda infial yaratıyor...

İşte Son 15 günde medyaya yansıyan iki vaka var ki, kadına şiddet açısından "eğitimli"- eğitimsiz çelişkisini de belirgin biçimde dışa vuruyor...

"Okumuş"- okumamış saldırganların çelişkisinin yanısıra, iki eylemin ortak noktasında insanın yüreğini yakan asıl manzara ise saldırıların çocukların önünde yaşanmış olması...

Yani, anneler küçücük çocukların önünde eski eşlerinin ya da kocalarının saldırısına uğradılar ve kameralara yakalandılar...

Kocaeli, Antep, dehşet!..

 

Dehşet uyandıran bir manzara dün Antep'ten yansıdı medyaya...

Bir kadın, eşi tarafından sokak ortasında, üstelik kız çocuğunun gözleri önünde tekme- tokat dövüldü...

8 Şubat Mahallesi'nde meydana gelen ve yoldan geçenlerin tepkisiz kaldığı saldırı bir vatandaşın cep telefonu kamerasıyla görüntülendi...

Eşini döverken, "Gaziantep'ten bakalım nasıl çıkacaksın?" diye bağıran şahsın görüntülerinin medyaya yansıması üzerine polis harekete geçti...

Eşinin saldırısına uğradıktan sonra şikayetçi olmadan İstanbul'a kaçtığı belirlenen kadına ulaşan polis, saldırganın kimliğini belirledi ve gözaltına aldı...

Bu olaydan 5 gün önce; 10 Kasım'da, Kocaeli'nde yaşanan benzer bir olay daha da dehşet verici.... İşte konu "kadına şiddet"se, okumuş-okumamış, eğitimli-eğitimsiz farkının olmadığını da kanıtlayan bu saldırı ne yazık ki bir kardiyolog "doktor"dan geldi...

Derince ilçesinde bir sitenin bahçesinde, boşandığı eşine 5 yaşındaki kızlarının gözü önünde tekme- tokat saldıran doktor sitenin güvenlik görevlisi tarafından güçlükle engellendi.

Polise giderek M.M. adlı doktordan şikayetçi olan A.G. adlı kadın, can güvenliğinin olmadığını, "ölüm tehdidi" aldığını ve sistematik olarak şiddete uğradığından yakınarak yetkilileri "önlem" almaya çağırdı...

Entegre rehabilitasyon...

 

Kocaeli- Gaziantep hattında 10- 15 Kasım tarihleri arasında yaşanan iki dehşet verici olayın her yönü utanç verici... Sevindiren tek tarafı saldırıların ölümle sonuçlanmamış olması... Peki, ya çözüm?..

Evet; AKP iktidarı kadına şiddetin önlenmesi, kadın cinayetlerinin durdurulması, mağdur kadınların koruma altına alınması ve saldırganların "uzaklaştırma" cezalarının etkin biçimde uygulanması konularında madem ki etkili adımlar atamıyor, o halde sorunun çözümü kadın derneklerine, kitle örgütlerine ve özellikle de muhalefete düşüyor...

CHP, İYİ Parti ve HDP milletvekillerinin kadına yönelik şiddetin yoğunlaşmasının gerekçelerinin saptanması, bu konudaki önlemlerin etkin hale getirilmesi, yasal yaptırımların ağırlaştırılması, saldırganların takibi ve uzaklaştırma kararlarıyla kadınların "koruma" altında tutulması konusundaki "devlet sorumluluğu"nun artırılması için çaba göstermesi gerekiyor...

Çünkü giderek artan kadın cinayetleri ve şiddet vakaları kurbanların adları parklara- sokaklara verilerek engellenemez...

Kadına şiddet uygulayan kamu görevlileri meslekten çıkartılmalı, kadın "sığınma evleri"nin sayısı hızla artırılmalı, ilkokuldan üniversitelere kadar kadın ve "insan hakları" dersleri çoğaltılmalı, belediyeler erkeklere yönelik kadın duyarlılığı ile ilgili kurslar açmalı, şiddete uğrayan kadınlar ilk vakadan itibaren acilen "koruma" altına alınmalı ve hem şiddet hem cinayet olaylarındaki "ceza" oranları olabildiğince artırılmalı...

"Doktor"ların bile eşlerine "şiddet" uyguladığı bu ülkede, kadına yönelik öfkenin sadece "cehalet"ten kaynaklanmadığı ortadayken, koruma- cezalandırma yasası yine sosyo- psikolojik terapi ve rehabilitasyon yöntemleri ile birlikte "entege" yürütülerek olaylar ilk etapta en aza indirilmeli...

Yoksa bu ülkede "beyaz yakalı" da olsa, kültürsüz-eğitimsiz de olsa, barbarlık kadınları vurmaya devam edecek...

Yazarın Diğer Yazıları