Bilimi kovduktan sonra...

Aşağıdaki satırlar, "Bilim Teknoloji ve Derin Uykudaki İslam Âlemi" adlı kitaptan alıntı. İtirazı olan var mı bilmiyorum.

 "Gücü olmayanı kimse dikkate almaz. Viyana'dan Polatlı'ya kadar çekilişimiz, Filistin'de, Yemen'de, Balkanlarda, Kerkük'te, Uluğ Türkistan'da, Karabağ'da, Irak'ta, Myanmar'da Türklerin ve Müslümanların aşağılanması tamamen bilim ve teknolojideki gücümüzle ilgili. Bilim ve teknoloji üretir duruma gelinceye kadar, pazarımız, güvenliğimiz, geleceğimiz tehdit altında olmaya devam edecektir."

Eğer varsa içinde bulunduğumuz hazin durumdan nasıl kurtulacağımızı bize söylerse seviniriz.

Yazarı Ramazan Bakkal... Emekli TRT yapımcılarından. Kitap, kendisinin de içinde bulunduğu Avrasya Bir Vakfı yayınlarından çıkmış.

Kitabın önemli bir kısmını okudum. Bitirmek üzereyim.

Türkiye bilimden kopalı asırlar oldu.

Bilim; önce Mısır, Hint, Babil ve Mezopotamya'da doğdu. Sonra Grek'e (Yunan'a) geldi. Bizim Ege kıyılarında dolaştı.

Mesela büyük matematikçi Tales Miletlidir... Milet MÖ. 494 yılında Perslerin eline geçince Batı'ya doğru kaydı. Bilim adamları Atina ve Makedonya'ya göçtü. Demokratius Atomcu okulu kurdu ve maddenin en küçük parçasının atom olduğunu söyledi. Çağdaşı Hipokrat, ta o zamanlar tanrılardan (dinden) bağımsız hastalıklara çare bulunması gerektiğini söyledi ve ünlü yemin metnini yazdı. Tarihler Milattan Önce 430'ları gösteriyordu.

Sonra?

Bilim önce Mısır'a ve İskenderiye'ye, Mısır yıkılınca da Roma'ya geçti.

Ne zamana kadar? MS. 350'ye kadar. Bu tarihten sonra Hristiyanlık Roma Devleti'nin resmî dini haline geldi.

Ve kilise bilimi kovdu.

MS II. yüzyıldan 8. YY'a kadar Partristik dönem içinde İncil'i felsefenin kavramlarıyla yoğurmak ve açıklığa kavuşturmak için uğraştı. 8. yüzyıldan 15. yüzyılın ortalarına kadar (Rönesans'a kadar) Skolastik dönemi yaşattı. Kısacası Avrupa, 1500 yıl bilimden uzaklaştı. Bütün zihinlere dinî bir kılıf geçirerek 1500 yılın sonuna vardı.

Batılı tarihçiler bu döneme karanlık çağ, ya da orta çağ adını verdiler..

Peki, bunlar olurken bilim nereye gitti? Patristik dönemin sonuna doğru İslam dünyasına geldi.

MS. VIII. Yüzyıldan itibaren Abbasi Halifesi Memun büyük çeviri (özellikle Grek bilimini) başlattı. Hem iktidarının geleceğini ve hem de kendi geleceğini merak etmekteydi. Astrolojiye meraklıydı. Yıldızların kendisi için ne söylediğini bilmek isterken bilim astronominin derinliklerine daldı.

Harezmî, Ferganî, Birunî, Tusî, ilerleyen zamanda Uluğ Bey, Kâşî, Ali Kuşçu gibi en önemli astronomlar yetişti. Aynı zamanda matematikçi de olan bu bilim adamları arasında bugünkü sayı sistemini Hint'ten alıp geliştiren ve Batı'ya aktaranlar da vardır.

En ünlüleri Ömer Hayyam'dır. Selçuklu döneminin büyük matematikçisidir. İlk defa üç bilinmeyenli denklemi çözmüştür. Bugün göz ardı etsek de en az hata veren takvimi o geliştirmiştir. Öyle ki, Paskal ondan etkilendi, Descartes'a kadar onu geçen olmamıştır. Batı'da karşılığı olan adamdır. 1892'de İngiltere'de Ömer Hayyam Kulübü kurulmuştur.

Keza El-Heysem, modern optik öncesinin tamamının tek ve biricik hâkimidir. Kamalettin Farisi, gökkuşağının nasıl oluştuğunu ispat etmiş, Heysem, fotoğraf makinesinin öncülü olan kamera obuskarayı ortaya koymuş, ışınların kırılma ve görme olayını açıklamıştır.

Detayı anlamak için bilim tarihi okumak lazım.

12. asrın ortalarından sonra bilim İslam dünyasından kayıp Avrupa'ya göçtü. Ve Rönesans, Batı'da büyük dönüşümü sağladı. İşte bugün S-400 füzesini sen yapamıyorsun. ATAK helikopterin motoru senin değil ve yapsan bile başkasına satamıyorsun. Yetmiyormuş gibi "bilimi mürşit" hedefi "Muasır medeniyet" olarak koyan Atatürk'e de hakaret ediyorsun.

Ramazan Bakkal Bey'in "Bilim Teknoloji ve Derin Uykudaki İslam Âlemi" kitabı pek çok konuya parmak basıyor. Kimi zaman eleştiri getiriyor.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları