Binali Bey'in eşsiz mağduriyeti

AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "CHP adayı mağdurmuş. Hadi oradan. Bir mağdur varsa benim. Bizim oylarımız çalındı. Kim mağdur etti bizi? İşini düzgün yapmayan seçim kurulu başkanları mağdur etti" demiş.

Aslında bir yerde haklı.

Dediği sebepten ve dediği kişi/kurumlarca olmasa da -katılıyorum-, 31 Mart'ın bir mağduru varsa o kesinlikle Binali Yıldırım!!!

***

Durun yahu anlamadan dinlemeden kükremeyin hemen;

Seçilmiş bir belediye başkanı olarak, hukuken tartışmalı bir kararla başkanlığı elinden alınmış olsa da, yeniden seçime girmek durumunda bırakılmış olsa da, hatta  23 Haziran'da olur ya "bir tezgaha" gelirse, gelse, kağıt üzerinde "kaybettirilirse(!)" de, velhasıl en mağdur haliyle bile, artık sağır sultan dahi biliyor ki Ekrem İmamoğlu kazandı!

Sandıkta kazandı.

Algıda kazandı.

Vicdanlarda kazandı.

Dünya çapında tanınırlık kazandı.

Duruşuyla, "her kesimin" saygısını kazandı.

En zor olanı, kendisini destekleyenlerin güvenini kazandı; birlikte yola çıktıklarını -seçmeni dahil- asla yarı yolda misal bir gece yarısı YSK'nın önünde, misal bir gece sabaha karşı ekranın karşısında, misal oy çuvallarının arasında, misal sokakta; yozlaşmanın, acımasızlığın ve lincin kol gezdiği hiçbir ortamda yalnız bırakmayacağı, onların omuzlarına basa basa yükselmeyeceği, onlarla birlikte ve hatta onlardan daha çok ve önde, kendisini kalkan yaparak, son ana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceği inancını doğurdu ve bu kısacık zamanda sağlamlaştırdı.

Popülerlik kazandı.

Daha da sırtını yere getirmeyecek bir destek kazandı.

Bu güç ve etkiyi doğru yönetebilirse, adı şimdiden Türkiye Cumhuriyeti'nin yarınına yazıldı "umut" diye!

***

Kimse kazanılmış bir başkanlığın katakulliyle gaspını istemez, sindirmez ama çoğu kimse hemfikirdir ki, 23 Haziran'da İmamoğlu'na "kaybettirilirse" bile bugün kaybettiklerinin, yarın kazanacakları yanında devede kulak bile olmayacağı ortada.

Yanlış anlaşılmasın, bunu "kaybetse de bir şey olmaz" gevşekliği içinde yazıyor değilim. İmamoğlu'nun kişisel kariyeriyle ilgili satırlarım. Yoksa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın hak ve hukuk ihlaliyle el değiştirmesi, "hukuk devleti" açısından hasarı kolay tamir edilemeyecek çapta bir darbedir. Açtığı/açacağı yol son derece tehlikelidir. Siyasi kutbu, kampı, cephesi, yelpazesi ne olursa olsun bu ülkenin her bir vatandaşının geleceği için aynı derecede tehdit içerir.

***

Binali Yıldırım'a gelince…

Dediği gibi seçim kurulu başkanlarının değil ama kuruluşundan itibaren emek verdiği partisinin mağdurudur; net!

31 Mart'ta kaybettiği seçim, Binali Bey'e, 23 Haziran'da "bir şekilde kazandırılsa" dahi, Binali Bey'in yenilgisi bakidir.

Kazansa da kazanmış olmayacağı gibi, 31 Mart'tan önce muhalif seçmen nezdinde sahip olduğu "kredi"yi de kaybetmiştir. AK Partili olmayan kesimlerin, AK Parti içinde "tahammül" gösterdiği, "tebessüm"le karşılayabildiği nadir kişilerden olma ayrıcalığını kaybetmiştir.

İstemeye istemeye aday olduğu her halinden anlaşılan bir yarışta, kazanmadığı bir koltukta oturmak konusunda ısrarlı olmayacağı zannedilirken yaptığı şaşırtıcı çıkışlarla, yine AK Partili olmayan kesimlerde oluşturduğu "Binali Bey yapmaz" güvenini kaybetmiştir.

Kaybedilen koltuk, makam, mevki hepsi yeniden kazanılır bu manada Ekrem Bey için her zaman bir şans vardır da, Binali Bey, Türkiye'nin bütün koltukları makamları, mevkileri ona tahsis edilse bile, bu güveni yeniden nasıl kazanır?

Ben sayın Yıldırım'ın yerinde olsam, başka kimseye değil; her şey mübah kafasıyla, beni elimde avucumdaki toplumsal sempatiden de eden "yol arkadaşlarım"a hesap sorarım:

Bir siyasetçi için, üstelik de "halk tipi" bir siyasetçi için bundan büyük kayıp, bundan hazin yenilgi, bundan ağır mağduriyet mi olur?

SORU-YORUM

İktidar partisi açısından, İstanbul yarışı Hira Dağı'yla, Olympos Dağı çocukları arasında geçiyorsa, Tanrı Dağı'nın çocukları dış kapının dış mandalı mı sayılıyor  bu durumda "Cumhur İttifakı"nda?

Her maske bir gün düşmeyi tadacaktır

Cumhurbaşkanı karşısında oturuyor olsa, "Efendim ne de güzel buyurdunuz, ne de yaslı bir adadır o; ama sayenizde oraya da demokrasi geldi…"li çanaklar tutacağına zerre şüphe olmayan TV yağdanlığının mikrofonu açık unutulunca öğrendik ki, meğer hiç de öyle ağzının suyunu akıta akıta anlattığı gibi meftun değilmiş iktidarın icraatlarına. Arkalarından atıp tutarmış bile hatta.

İbret olsun emsallerine, üç kuruş fazla kazanmak için olmadığı gibi görünenlere, inanmadığını alkışlayanlara; her maske bir gün düşmeyi tadacaktır sonuçta.

 

Yazarın Diğer Yazıları