Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Bir büyük adamın ölümü

Bir kuş vurdular gördünüz mü?
Bir şarkı söylediler, duydunuz mu?
Neden susuyorsunuz böyle, neden?
Güzelliğiniz artıyor, öldünüz mü?

Geçtiğimiz gün otuz yıllık dostum ve kalem arkadaşım, değerli yazarımız İrfan Ülkü genç denilecek bir yaşta vefat etti. Böylece Türkiye’miz kelimenin bütün şümulu ile bir büyük adamını daha kaybetti. Onu tanıdığım günlerden beri hep Türklük için çalıştı, Türklük için fikirler, planlar, programlar üretti, eserler yazdı. Yorumlar yaptı, makaleler yazdı. Artık ardından kalan eserleri onun adına konuşacaktır. Türkiye’nin ve bütün Türk dünyasının sorunlarını derinden bilirdi. Türkiye’nin etrafında dönen hemen bütün siyasi entrikalar ve bunların bertaraf edilmesi için gerekli stratejiler üzerinde durmadan çalışmış ve eserler yazmıştır.
Aşağı yukarı onun yazı hayatının bütün devrelerinde aynı gazete ve süreli yayınlarda yazdık. Sohbetler yaptık. Bütün bu süre içinde onun gereksiz bir konuda söz tükettiğini görmedim. Onunla bir araya geldiğimizde ister istemez derhal Türkiye’nin sorunlarına, tarihi sorumluluklarımıza ve Türk dünyasının meselelerine girerdik. Bir defasında sohbet ederken rahmetli büyük âlim Abdülkadir İnan’dan Atatürk ve Azerbaycan İstiklali konusunda dinlediğim bir hatırayı anlatmıştım: “Atatürk’ün Çankaya Akademisi üzerine hazırladığım bir kitap konusunda bu sofraların müdavimlerinden olan Abdülkadir İnan Hoca anlatmıştı: “Atatürk zamanında Türkiye’ye sığınan dış Türkler onun sofrasında her zaman itibar görmüşlerdir. Bunlar arasında ben ve Resulzade de bulunuyorduk. Sovyet zimamdarları (yöneticileri) bizim Türkiye’de bulunmamızdan ve Azerbaycan’a bu kadar yakın çalışmamızdan rahatsız olmuş olacaklar ki elçilerinin ara sıra Atatürk’e kadar uzanan sızlanmaları kulağımıza geliyordu. Bir Çankaya akşamı bize dedi ki; bakın ben bunlara ne yapacağım (Rusları kastediyordu) şimdi ben size gereken maddi ve manevi müzahereti sağlayacağım. Siz Avrupa’ya gideceksiniz. Mesela sen (Resulzade Mehmed Emin’i işaret ederek) Almanya’ya gideceksin. Sen de (bu defa Azerbaycan için gece gündüz gözyaşı döken ve ülkesinin istiklali için çalışan) Azer San’an’ı işaret ederek, Sen de Avrupa’nın en kuzeyine, Finlandiya’ya gideceksin. Orada Azerbaycan’a ve alelumum bütün esir Türk ülkelerine hitap eden yayınlar yapacaksın. Caferoğlu’na gelince: Onun yeri Fuad Bey’in (Fuad Köprülü) yanıdır. Ona şimdilik bizim daha çok ihtiyacımız var. Onlar Türkiyat Enstitüsü’nü kuracaklardır.” (Caferoğlu dediği ünlü Türk dil bilgini Ahmed Caferoğlu idi.) Bu konuşmanın aynı zamanda bir direktif havasında olduğu görülüyordu. Atatürk dediğini yapmıştır. Mehmed Emin Resulzade onun özel bütçesinden verilen ödeneklerle Almanya’da birçok eser yayımlamıştır. Daha sonra Finlandiya’ya gönderdiği Azer San’an Bey de burada uzun zaman “Turan” gazetesini hem Latin harfleri ve hem Arap harfleri ile ve hem de Rus harfleri ile (Kiril alfabesi) yayımlanmıştır. Rusya’da Türkler arasında da gizlice dağıtılarak okutulan bu Turan gazetesinin adını da Atatürk vermiştir. Bendeki beş orijinal nüshayı İrfan Ülkü’nün ısrarlı istekleri üzerine kendisine hediye etmiştim. Son Azerbaycan seyahatinden kısa bir süre önce kendisini arayıp konuşmuştum. İlk sözü söylemeden, yaklaşık bir yıldır görüşmediğimiz için, yazımın başına aldığım rahmetli Özdemir Asaf dostumun şiirini okumuştum. Çok hoşlanmıştı. Hele “Güzelliğiniz artıyor, öldünüz mü?” dizesini tekrar ederek “Ne dersin bizim de güzelliğimiz artacak mı?” demişti. İçine doğmuş derler ya. İşte öyle bir şey. Ona bütün benliğiyle inanıp bağlandığı yüce Allah’tan rahmetler dilerim. Kardeşine, kızına ve bütün aile efradına sabırlar ve başsağlığı dilerim. İrfan’ı daha sonra yine yazacağım.

Yazarın Diğer Yazıları