Bir dal uğruna yazılan destan

Bir dal uğruna yazılan destan

Araştırmacı yazar Metin Erdoğan çevreye karşı katliamların giderek arttığı bir dönemde, çok da uzak olmayan yakın bir geçmişte bu konuda hassasiyet göstermiş  örnek isimlerden yola çıkarak kaleme aldığı "Dört Efsane Çevreci" adlı kitaba imza atıyor. Atatürk'ün Yalova'da bir ağaç dalının kesilmesine izin vermeyerek köşkün yerini değiştirtme macerasının odak noktasında olduğu kitapta Manisa Tarzanı, Halikarnas Balıkçısı ve Hayrettin Karaca gibi çevre dostu isimlerin mücadelesine yer veriliyor. Önsözünü Fazıl Say'ın kaleme aldığı kitabının yazılış öyküsünü Metin Erdoğan şöyle anlatıyor:

Yurt dışı görevimden emekli olduğumda, en büyük amacım, çok merak ettiğim Leonardo da Vinci'yi incelemekti; ancak o günlerde elime geçen küçük bir kitap bu kararımı değiştirmeme neden oldu. Kitapta, Atatürk'e ait "Yürüyen Köşk"ün öyküsü yer almaktaydı. Okuduklarıma inanamadım ve zaman kaybetmeden olayı yerinde görmek için İzmir'den Yalova'ya gittim. Köşk'ü gezdim, çok etkilendim. Okuduklarımın gerçek olduğunu görünce, kendi kendime "Senin uğraş alanın belli oldu: Yürüyen Köşk" dedim. O gün bu gündür bu konuda gönüllü olarak inceleme ve araştırmalar yapıyorum.

"Yürüyen Köşk" konusu bendeki gizli doğa sevgisini ortaya çıkardı. Ve Atatürk'e olan sevgimi ikiye katladı. Sevgim hayranlığa dönüştü. Sonra bu dâhi insanın doğa sevgisini ve çevrecilik anlayışını araştırmaya yöneltti. Edindiğim yeni bilgiler beni şaşırttı ve konuyu geç öğrendiğim için hayıflandım. Başkalarının da geç kalmaması için edindiğim bilgileri paylaşmaya ve bu olayı dünyaya tanıtmaya karar verdim. Yazdım, çizdim, yurt içinde ve dışında sunumlar yaptım. İlginçtir, her söyleşi sonrası izleyenlerden duyduğum tepki hep aynı oldu: "Bunları bilmiyorduk. Atatürk bu yönüyle bize anlatılmadı!"

Bu serzenişleri anlamakta zorlanmadım, çünkü Atatürk bu yönüyle bana da anlatılmamıştı. Başka bir deyişle; Mustafa Kemal Atatürk'ün iyi bir insan, asker, devlet adamı, diplomat, yenilikçi vs. olduğunu bir şekilde duymuştuk. Kardeşi ile tarlada kargaları kovaladığını, rakı içtiğini ezberlemiştik. Ancak Ata'nın doğa düşkünü ve çevreci bir devlet adamı olduğunu duymamıştık. Sanki konu bizden saklanmıştı.

Ömrünün otuz yılı Avrupa'da geçmiş biri olarak söylüyorum ki, ben bir Avrupalı ailenin çocuğu olsaydım, Atatürk'ün bu önemli özelliklerini altı yaşında öğrenmiş olurdum. Kısmet altmış yaşınaymış. Ne diyelim, kader utansın.

Atatürk'ün engin doğa sevgisi, belki de bir köylü çocuğu olduğum için beni çabuk etkiledi. Doğal yaşam ilgimi çekti. Konuyu derinlemesine inceledikçe bende; doğa, çevre, ağaç, böcek sevgisi yeni filizler vermeye, çiçekler açmaya başladı. Ormanlardaki kuş seslerini duyar gibi oldum. Bu durum beni ülkemdeki ve dünyadaki doğasever ve çevreci insanları araştırmaya yöneltti. Karşıma değerini önceden yeterince bilmediğimiz üç efsane çevreci daha çıktı: Manisa Tarzanı, Halikarnas Balıkçısı ve Hayrettin Karaca. Bu büyük şahsiyetlerin yaptıklarını nefes almadan araştırdım. Hızımı alamadım ve sonuçta "Dört Efsane Çevreci" kitabımla karşınızdayım.

Kitabımda dört efsane insanı yazarken, Mustafa Kemal Atatürk'ün doğa sevgisi ve çevrecilik anlayışına özellikle çok geniş bir yer ayırdım. Aslan payı ona ait olsun istedim. Çünkü Gazi, söylem ve uygulamalarıyla sadece doğaya ve çevreye hizmet etmekle kalmamış, beni diğer efsane çevrecilerle de buluşturmuştu. Doğa için sembolik bir değer taşıması nedeniyle beni büyüleyen "Yürüyen Köşk" olayını da kitabımda tüm ayrıntılarıyla dile getirmeye çalıştım. Kitapta nispeten daha az yer bulan diğer üç efsane çevreci insanımızın affına sığınıyorum. Onları da kısmetse gelecekte, başka bir kitapta daha genişçe yazacağım. Çünkü onların her biri ayrı birer kitap olmayı hak ediyor.

Kitap içerik olarak kendi türünde bir ilk sayılabilir. Çünkü kitap, doğa sevgisinden hareketle, dört büyük farklı insanımızı (Atatürk, Tarzan, Balıkçı ve Karaca) ortak paydalarda buluşturuyor. Örneğin Cumhuriyetimizin kurucusu dâhi insan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ömrü dağda geçmiş ve bazıları tarafından maalesef "meczup" olarak tanımlanan Tarzan'ın benzer yönlerini göreceksiniz. Kitabı okudukça, yaklaşık aynı zaman diliminde, ancak ayrı kulvarlarda, meşakkatli yaşamlar sürmüş bu dört erdemli insanın çok benzer yönleri olduğuna tanık olacaksınız.

Cenova Yayınları  Tel:(0530) 223 28 28

***

Türklüğün binlerce yıllık anayasası

Prof. Dr. Necati Demir'in hazırladığı "Oğuz Kağan Töresi", Oğuz Kağan'ın farklı Oğuzname nüshalarında yer alan vasiyetleri, öğütleri, tavsiyeleri; Oğuz Kağan'ın söylediği düşünülen özlü sözler bir araya getirilerek oluşturulmuş. Aslında bu vasiyetler, öğütler, tavsiyeler; Oğuz Kağan'ın söylediği düşünülen özlü sözler Türk toplumunun binlerce yıllık -yazılı olmayan- anayasası gibidir. Bir araya getirilen bu sözlerin pek çoğu hâlâ Türk toplumunun her kesiminde canlılığını korumaktadır. Bu çalışma ile tecrübelere dayalı olarak yapılması ve yapılmaması gereken ne varsa Türk toplumuna sunulmaktadır. Prof. Dr. Necati Demir bu çalışmayı hazırlarken Oğuzname'nin bütün nüshalarını tek tek taramış. Önce Oğuz Kağan'a ait olduğu ifade edilen sözler toparlanmış, sonra diğer Türk lehçelerinden Türkiye Türkçesine aktarılmış. Böylece Oğuz Kağan'a ait vasiyetler, öğütler ve tavsiyelerin tamamı bu çalışmada yerini almış. Türklüğün tarih ve efsanenin birbirine karıştığı puslu çağlarından sesi günümüze akseden ulu atası Oğuz Kağan, büyük Türk milletinin yolunu aydınlatmayı hâlâ sürdürmekte. Benliğimizin ve kimliğimizin millî ruhumuza yerleşen ilkeleri, birincil kaynaklardan derlenerek temel bir metin halinde bu çalışmayla ortaya konulmuş. İşte bütün bu sebeplerden dolayı "Oğuz Kağan Töresi", isimli bu eser Türk milleti için önem arzeder nitelik taşımakta.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

HAFTANIN KİTABI:

 

İhtimaller ve ihtilaller

Gazeteci yazar Selcan Taşçı yeni kitabı "Darbeleri Okuma Kılavuzu" ile "Türkiye'de, ABD istemedikçe darbe olmaz!" hükmünü "anlamaya, anladığı kadarıyla anlatma" yolculuğuna çıkıyor:

Yolumuz, evet yine uzun, yine çetin velakin derin, karmaşık, içinde kaybolacağınız "bir bilen" analizleriyle çıkmaz sokaklara sürüklemeyeceğim peşimden sizi. Bu bir gazeteci kitabı; her biri üzerine ciltler yazılacak hadiselere dair, vitamin hapları gibi minicik bölümlerle beslemeye çalışacağım zihninizi. Okurken  kimi zaman "A şu da vardı..." veyahut "Keşke bunu da yazsaydı..." diyebilirsiniz, muhtemelen diyeceksiniz... Herkesin "çok meşgul olduğu", herkesin "çok işinin olduğu", kimsenin "başını kaşımaya vakit bulamadığı" bir çağda, eksiklikten, es geçmekten, yeterince titizlenmemekten değil, zamanınızı çalarken bencillik yapmak istemediğimdendir; bilesiniz! Asgari örnekle, mümkün olan en kestirme yoldan kavuşturmak istedim sizi "son tahlil"e... Sürçülisan olmuşsa -ki illaki olmuştur da- peşinen af ola!

Galeati Yayıncılık Tel:(0539) 669 60 69

 

***

Bütün Türk  çocuklarına

Serap Yeşiltuna  2013 yılında yeni doğan oğlu Oğuz Kağan'a her hafta yazdığı mektupları "Atatürkçü Bir Anneden Türk Çocuklarına Mektuplar" adıyla kitaplaştırdı.

Ancak bu mektuplar sadece bir çocuğa yazılmadı. Bir çocuğun kimliğinde tüm Türk çocuklarına sesleniştir.

Atatürk'ün ve Türk kimliğinin unutturulmaya çalışıldığı, bayrağın ayaklar altına alındığı ülkemizde gelecek kuşaklara yönelik tarihsel dersleri ve öğütleri içermekte. O nedenle sadece küçüklere değil her yaştan insana, hatta daha fazla büyüklere seslenmekte.

Sadece şimdinin değil kuşaklar boyu Türk çocuklarının başucunda olacak nitelikte bir kitap.

İleri Yayınları Tel:(0212) 481 92 57

***

KÜTÜPHANEMDEN:

 

Geride bıraktıkları izlerle Anadolu medeniyetleri

Derman Bayladı, insanlığın uygarlık serüvenini coşkulu yorumlarla yazacan ve mitolojiye sevgiyi çoğaltan bir kalem. Derman Bayladı'nın "Mitoloji: Tanrıların Öyküsü" ve "Efsaneler Dünyasında Anadolu" kitaplarıyla kardeş bir eseri olan, "Uygarlıklar Kavşağı Anadolu" ilk baskısını 1996'da yapmış. Say Yayınları'ndan çıkan bu kitap, yalnızca tanrı ve kahramanların öykülerinin anlatıldığı bir mitoloji kitabı değil. Yerli, yabancı yüzlercesi var bu kitapların. Peki, nelerdir mitolojinin ve kutsal kitapların kaynakları? Tufan, hayat otu, ejderha, Kentauros, Kyklop, cennet, cehennem... gibi kavramlar nereden kaynaklanıyor?

Anadolu'nun ve Doğu'nun etkisi nedir bütün bu anlatılanlarda? Mitolojinin tanrıları ve kahramanları ne ölçüde Yunandır? Binyıllar boyu kimi zaman inanç sistemine dönüşen bu efsaneler arasındaki ilginç benzerlikleri - kaynaklarını da belirterek - bir deneme biçiminde anlatılıyor Derman Bayladı'nın  "Uygarlıklar Kavşağı Anadolu" adlı kitabında. Kitap konuya ilgi duyanların sıkılmadan, merakla okuyacakları bir başvuru kaynağı. Eser, Anadolu'nun en eski tarihsel ve tarih öncesi öyküsünü anlatan ve bir düşsel zenginliği, bugünlere gelebilen ipuçlarının somutluğunda aktaran nitelikte. Özenle hazırlanmış yapıt, Anadolu'da silinmez izler bırakmış uygarlıkların izini günümüze taşıyor.

(Ahmet Yabuloğlu)