Bir kadın bir erkek! İşte bu fotoğrafın kahramanı onlardır, gazeteciler her gün habere koşar

Bir kadın bir erkek! İşte bu fotoğrafın kahramanı onlardır, gazeteciler her gün habere koşar
Gazeteciler her gün habere koşar….Çünkü onlar ‘Tarihin tanıklarıdır’...

Gazeteciler her gün habere koşar….
Çünkü onlar ‘Tarihin tanıklarıdır’...
Olana “Olmadı”,
Olmayana da “oldu” diyemezler…
Gazeteciler her gün habere koşarlar…
Bu koşuda bazen kanlı pusularda can verir,
bazen en acımasız iftiralar karşısında kalırlar…
Gazeteciler her gün, her sabah habere koşarlar…
Bu koşuda çoğu zaman en yakınlarını, ailelerini unuturlar…
Ama haberciler her gün, her sabah, her dakika habere koşmaktan bıkmazlar…
Bazen yorulsalar da bıkmazlar…
Çünkü onlar, gerçeğin ama sadece gerçeğin peşindelerdir…
Ve gazeteciliğin, haberciliğin ‘Taçlanmış’ şeklinin muhabirlik olduğunu bilirler.
Çünkü muhabirlik haberin ön cephesinde olmak demektir.
Tarihe, olaylara bizzat en önde tanıklık etmek demektir.
Gerçek gazeteciler, mesleğin en değerli bölümünün muhabirlik olduğunu bilirler…



İşte bu fotoğrafta, Çağlayan Adliye’sinde meslektaşlarının davasını izlemek üzere görevlendirilmiş 2 muhabir size…
Sabahın ilk saatlerinden itibaren duruşmayı yakından takip edip, gazetelerine haberi geçmek için görevlendirilmiş 2 haberci size…
Yeniçağ Gazetesi muhabiri Sümeyra Kırca ve Dokuz Sütun Gazetesi yazarı Durmuş Ali Özyiğit...
Bir lokma ekmek, bir yudum su içmemişler daha…
Ve davada verilen arada artık yorgunluklarını gizlememişler ve orada, yere oturmuşlar…
Artık yorgun ve bitkinler…
Ancak bunlar, diğer habercilerden sadece ikisi…
Fotoğraf karesine girmeyen daha onlarca haberci-muhabir var…
Yüce Mahkemenin meslektaşları için vereceği kararı onlar da herkes gibi bekliyorlar.
Şairin mısralarında dediği “Bizim de destanımızda” gerçek habercilerin böyle destansı öyküsü vardır…
xxx
Çünkü;
Gerçek Gazeteciler nehir kıyısındaki bir ağaç gibidir…
Akan su onların tam önünden geçer…
Bu yüzden önlerinden geçen her şeyi yakından görürler.
Hatta, suyun üst tarafından gelenler ve gelenlerin gelişlerini ilk onlar görür.
“Gelenin” suyun akışıyla yaklaşmasını, yaklaştıkça giderek “büyümelerini” görür.
“Gelen” nehir kıyısındaki ağacın (gazetecilerin) tam önüne vardığında büyümenin en “Büyük” noktasındadır.
Gazeteci de ona en yakın yerdedir.
Ancak gelen gitmeye mahkumdur.
Çünkü; ne yazık ki, su akmaya devam etmektedir..
Su aktıkça “gelen”, bu defa nehir kıyısındaki ağaçtan uzaklaşmaya başlar.
Su aktıkça küçülmeye, küçüldükçe uzaklara doğru yol almaya devam eder.
Durmak isteseler de duramazlar…
Bu, suyun tarihi ve diyalektik gücüdür...
Gelen artık “gitme” yolundadır.
Ama ağaç hala aynı yerindedir.
Ve hala su akmaktadır…
Suyu üst tarafından büyüyerek gelen gitmiştir ama mutlaka yeni bir gelen olacaktır.
O da ağaçların önünden geçip gidecektir.
Suyun yukarı tarafına bakıldığında “bir gelen” mutlaka olacaktır.
Nehir kıyısındaki ağaç, “gelenin” yaklaşmasını, yaklaşırken büyümesini, tam önüne geldiğinde büyüyebileceği en büyük noktaya ulaşmasına “Şahit” olur.
Tam önüne geldiğinde heybetini yakından görür.
Sonra, gelen suyun aşağı tarafına doğru gitmeye başlar...
Ama yavaş ama hızlı…
Ağaç, önünden akıp giden, gidenin küçülerek gözden uzaklaşmasına da “Tanık” olur.
Tabii; mevsimine göre suyun debisi neyse, “gelenlerin” hızı, her mevsimdeki suyun yoğunluğu ile orantılıdır.
Kimi mevsim aheste aheste gelenler olur, kimi mevsim şimşek hızında yaklaşan olur:
Ama mutlaka aşağıya doğru akıp giderler…
Hızları, yoğunlukları ne olursa olsun akıp giderken, nehir kıyısındaki ağaç hep aynı yerdedir…
Bu, tarihin tanıklığıdır…
İşte, bu yüzden de gazeteciler “Hancı”, seyrettikleri ise “Yolcudur”…
Gazetecilerin “Hancı” olduğu yerde de, siyasetçisinden teknik adamına, teknik adamından, sporcusuna, şarkıcısından dandik bilim adamı – dandik gazetecisine vs kadar herkes “Yolcudur”…
“Hancı”
ve “Yolcu”ların olduğu bu hayatta ise;
Hancı olan gazeteciler elbette tarihin tanıklarıdır.
Ve unutmayın ki, “Tarihin tanıkları” her şeyi görürler ve not ederler.
Evet,
gazeteciler tarihin tanıklarıdır.
Olana “olmadı”,
olmayana “oldu” diyemezler…
Gerçek gazetecilerin hikayesi böyledir…

Bir gazetecinin duvara asılı nesi vardır..
Bu fotoğraftaki gibidir
Bir yelek bir çanta..
Yaşasın muhabirlik..

ad68750b-3ac1-4cf0-9957-35937e3ff1b9.jpg
OC