Bir katil göydüm sanki!..

Adı, "Bir kedi göydüm sanki" dedikten sonra Sylvester'ın anasından emdiğini burnundan getiren o sevimli Looney Tunes  karakterini andırıyor ama daha ziyade Hannibal gibi sicili…

Suriye'nin Türkiye sınırında oluşturulması planlanan "Güvenli Bölge" çalışmaları kapsamında "Şanlıurfa'da incelemelerde(!) bulunan", peşinden Genelkurmay Başkanlığını ziyaret eden (o esnada burada da "incelemelerde"(!) bulunmuştur sanıyorum) ABD Avrupa Kuvvetleri 2. Komutanı Korgeneral Stephen Twitty'nin, Suriye'den önceki görev yerleri:

Kuveyt (Körfez Savaşı), Afganistan ve Irak.

***

Amerikan askerleri, Afganistan'a 7 Ekim 2001'de girdi. Gerekçeleri, 11 Eylül saldırıları dolayısıyla El Kaide ve Taliban'ı bitirmekti. Vitrine koyduğu bu ulvi hedef uğruna 2 binden fazla askerini ve milyarlarca dolarını gömdü ABD buraya…

 2011'de El Kaide'nin başı Usame bin Ladin'in öldürüldüğü, 2014'te de Afganistan'daki "savaş(!)"ın resmen bittiği açıkladı.

Bu durumda, hayatın olağan akışına uygun olan Afganistan'ın terörden, terör örgütlerinden arındırılmış, kalkınma sürecini başlatmış, yaralarını saran/sarmaya çabalayan bir ülkeye dönüşmüş olmasıydı.

Öyle mi oldu peki?

Amerikan işgalinden 18, bunun bittiği söylenen tarihten 5 yıl sonra, Afganistan yoksulluk, yolsuzluk, cehalet/eğitimsizlik, işsizlik ve asayişsizlik sarmalında. Dünyanın en "geri bırakılmış" ülkelerinden biri ve coğrafyasının önemli bir bölümünde Taliban etkili.

Ve Amerikan askerleri de Afganistan'dan hâlâ tam olarak çekilmedi.

***

Bush, Saddam Hüseyin'e ülkesini terk etmesini buyurduğunda tarih 17 Mart 2003'tü ve Irak'a vaadi özgürlüktü.

ABD ve müttefikleri, bu tarihten iki gün sonra, "kimyasal silah kullanıldığını" iddia ettikleri Irak'ı, "özgürleştireceğini" savunarak ilk bombalarını attılar.

Sadece 10 günde 8 bin 700 bomba yağdı Irak topraklarına.

Saddam Hüseyin, 2006'da idam edildi. 2011'de ABD, Bağdat'ta dalgalanan bayrağını indirerek, işgali "resmen" bitirdiğini bidirdi.

Geride;

1 milyondan fazla Iraklı sivilin katledildiği, onbinlercesinin hâlâ kayıp olduğu, 7 bin Iraklının hapsedildiği ve cezaevlerinde insan aklının almayacağı işkencelere uğradığı, 2 milyon civarında Iraklı'nın ülkesini terk etmek zorunda bırakıldığı gerçeği kaldı.

Ve…

İçindeki bütün canlılarla birlikte toptan yok edilmiş köyler… ABD'nin kullandığı kimyasal silahların nesilden nesile aktarılacak izleri… Bombalanmış camiler, türbeler, pazar yerleri, okullar, hastaneler; yaşanların başına yıkılmış harap bir ülke… Paramparça…

Ve…

DAEŞ/IŞİD…

Ve…

Amerikan askerleri!

Tıpkı Afganistan'da olduğu gibi Irak'ta da "çekilmiş" ABD, binlerce askerini bıraktı geride.

***

ABD, neden hedefin tam tersi biçimde sonuçlanmış bu iki askeri operasyonu yürüten komutanlarından birine emanet etti Suriye'deki "Güvenli Bölge" sürecini sizce?

Burada da "görünen"den tam tersi bir sonucu arzu ettiği için olabilir mi?

GÜNÜN FIKRASI

Önce ironi sandım; değilmiş. AK Parti'nin, 18. yaşının, yandaşlar alemindeki kutlamalarında rastladığım şu satırları, ciddi ciddi yazmış yazarı:

"Bu başarının asıl nedeni de AK Parti'nin 17 yıl iktidarda kalması değil, bu dönemde siyaseti kuşatan ve geçmişte hiçbir siyasi aktörün üstlenemediği "korku duvarını" yıkmasıdır."

En olmadık iftiraların, hakaretlerin, haksızlığın, hukuksuzluğun, haysiyet cellatlığının baskılanması umulan toplumda ters tepişini kast ediyorsa demek… "Korku duvarı"nın AK Parti döneminde yıkıldığı doğru da; yapanla yıkanı karıştırmış biraz sanki…

SORU-YORUM

Göz göre göre aklımızla alay edilmesi en tahammül edemediğim şey şu hayatta…

Salim Ensarioğlu'nun PKK'nın kurucu başı, İmralı'da tutulan cani Öcalan'ı, -vaktiyle- Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir meselesiyle ilgili olarak "çözüm merci", "çözüm adresi", "çözüm makamı" gibi sunmuş olması da yeterince büyük bir "mesele" de;

"Asıl mesele", İYİ Parti Siyasi İşler Başkanı kimliğiyle yaptığı açıklamada BİLE sahip çıkabiliyor olması bu sözlerine. Tartışma yaratan sözleriyle ilgili olarak zerre pişmanlık ifadesinde bulunmuyor olması, bunları bir "hata" yahut "yanlış" olarak tanımlamaması, "aldatılmış" olmaya, "kandırılmış" olmaya, "akıl tutulması"na bağlamıyor ve hatta  üste çıkmaya çalışarak, sözlerini "AK Parti de şunu yapmıştı, Bahçeli de bunu yaptı" diye meşrulaştırmaya çalışıyor olması mesele…

Çok afedersiniz ama onların yaptıklarını bir meşruiyet kaynağı görüyorsanız, niye onların yaptıklarını yapmama iddiasıyla kurulmuş bir partide siyaset yapıyorsunuz?

Yazarın Diğer Yazıları