Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Bir Organik Ülkücü!

Aşağıdaki satırlar köylüyü, Kadıköy ya da Arnavutköy'de, toprağı saksıda görenlerin var olduğu düşünülerek okunmalıdır!

      Hayata gözlerini kırsalda açmak kentlerdekilere göre hayata birkaç adım daha geriden başlamak anlamına gelmektedir. Daha çok doğayla daha az teknolojiyle, benzerlikleri fazla farklılıkları az insanlarla bir arada olmak demektir.

      Kırsalda doğa insanoğluna yavaş hareket etmeyi, sabretmeyi, inat etmeyi, ısrar etmeyi ve direnmeyi öğretir. Bu bağlamda kırsalda var olmak daha çok toprakla, suyla, bitkiyle ve hayvanla doğallığı içinde hemhal olmak demektir.

      1960'lı yılların Anadolu'sunun köylerinde seçenekler azdı. Kırsalda doğanlar zorunlu olarak "bir lokma bir hırka" ideolojisi edinmek durumundaydı. O zamanlar kırsallarda doğanların önünde en önemli fırsat olarak yatılı öğretmen okulları vardı. Hamlıktan çıkmak, gerçeklerin içinde pişmek ve kendinden sonrakileri pişirmek için yanmak ideali öğretmenliği kutsal kılıyordu.

      Hasan Çalış köyde doğan, öğretmen okulunda okuyan ayakları yüzde yüz toprağa değenlerdendir. Süreç içinde soyadının kendisine verdiği emirle sürekli çalışan ve hareket eden bir insan olur, çıkar.

      İlkokul öğretmeni olur. Kendi kendisine "iyi öğretmen nasıl olmalı?", "İyi bir insan nasıl olmalı?" ve "sürekli daha iyiye nasıl ulaşırım" sorusunu sormaya ve sonu gelmez cevaplarını yine kendi kendisine vermeye çalışır. 

Kendisini hem mesleki hem de insani anlamda sürekli geliştirmeyi vasıf edinir.

      Sonuçta yetinmez bulunduğu yerle, tekrar sınava girer önce Ziraat sonra Tıp Fakültesi'ni kazınır. Doktor olur. Artık o Dr. Hasan Çalış'tır.

Böylece insanın zihninden daha çok bedenine yoğunlaşır. Kendi kendisine yeni sorular sormaya devam eder.

"İyi doktor… iyi insan nasıl olmalı?" sorusuna cevap arar.

Kendi kendisine sorduğu soruyu yine kendisi cevaplayarak "iyi doktor yoktur… iyi insan vardır" hipotezinden yola çıkarak kendisine mesleki yaşamında uygulayacak ilkeleri belirler.

Meslek hayatı boyunca uyacağı bu ilkeleri şöyle belirler:

- Fakirliğinden ve cahilliğinden (kendini ifade edemediğinden) dolayı benim sunduğum sağlık hizmetini almayan insan olmamalı!

-Her muhatabımı ailemden birisi gibi görmeliyim!

-Empati (rolleri değişmek). Karşımdaki muhatabımın yerinde ben, benim yerinde o olsa nasıl bir davranış beklerim?

-Muhatabımın talebi yasalara ve ahlaki değerler uygunsa mutlaka olumlu yaklaşmalıyım. Hele hele amirlerimin talebi ile yapacaksam mutlaka problemi ben çözmeliyim!

Bu kurallar ve matematiksel yaklaşım meslek hayatını, sosyal hayatını ve siyasi hayatını zevkli kılar. Bu ilkeler doğrultusunda hareket etmenin doktorluk yaptığı Susuz, Karaman, Erzurum ve Ankara'da muhatap olduğu insanların kendisini ailesinin birer fert olarak nitelemeleriyle sonuçlanır.

Kendi ifadesiyle artık yalnız arkadaşlarının değil hastalarının da "abi"sidir. Onun da kullandığı iki sihirli kelime vardır: "abi ve abla". Böylece doktorluktan abiliğe terfi eder.

Tayini Karaman'a çıktığında kapısını çalacak kadar samimi olduğu bir insanın olmamasına rağmen birkaç ay sonra bütün kapılar kendisine açılmıştı. Çalıştığı süre içinde Karaman'da büyük bir aile edinmişti.

Bir süre sonra tayini Ankara'ya çıkar. Orada da insanları tedavi etmekten çok onları kazanmayı ilke edinir. Endişe içinde kendisine gelen insanları tebessüm ederek hastaneden ayrılmalarını sağlamak için elinden gelen her şeyi yapmaya kendini adamış bir insan olup çıkar.

O, ayakkabılarıyla değil ayaklarıyla üzerinde gezdiği toprağa basan, kulakları gürültülere değil semada yükselen kutsal sedaya tahsisli, yüreği içinde yaşadığı toplum için çarpan organik bir kimliktir.

İnanç olarak insana hizmeti İslam'a hizmet, siyaset olarak halka hizmeti Hak'ka hizmet olarak kabul eden bir yüce gönül sahibi olur, çıkar.

O gerçek anlamda ülkücüdür….Organik Ülkücü!

 

Yazarın Diğer Yazıları