Bir şeyler dönüyor ama..

İstanbul ve Ankara'da sonuç malum..

Hatta bu sonucu Ak Parti en üst seviyeden de kabullendi aslında..

Ama hukuki süreç, itirazlar vesaire gibi adımlarla süreç uzuyor..

Her partinin yasal ve meşru hakkıdır.. Sorun gördüğü noktada itiraz etmek, daha sağlıklı bir sonuç için yasal haklarını kullanmak, hem haktır hem de doğrusu..

Ak Parti'nin yönetim anlayışına pek uymasa da, bu yasal ve demokratik hak, sağlıklı bir demokrasi için olmazsa olmazlardan..

Ancak, 17 yıllık iktidarı boyunca sayısız çetrefilli işe imza atmış bir anlayışın, bu doğal ve yasal hakkı kullanırken de çetrefile yönelmeyeceğinin garantisi var mı, bilemedim..

Sürecin uzaması bir yasal hak olmakla birlikte, yeni bir film-fırıldağın da sebebi olmasın sakın..

Aslında bunu düşünmek ne kadar acı.. Ama Türkiye, bugüne kadar öyle tezgahlara-kumpaslara-oyunlara sahne oldu ki, zihin ister istemez, ihtiyatı elden bırakmak istemiyor..

**

Dün bir abime sordum;

- Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri'nde bir "evrak temizliği" için süreç uzatılıyor olabilir mi?

"Sanmıyorum" dedi.. Tam rahatlığına ve iktidara güvenine şaşırıyordum ki, devam etti;

- Geçersiz oylar içinde tepki olarak 'Boş' oylar olabilir.. Ve bu süreçte o boş oylardan yeterli miktarı mühürlemeyi hesaplıyor olabilirler..

**

Acı olan ne biliyor musunuz, ülkedeki kurum ve kuruluşlara güven ortadan kalkmış..

Sadece bir hak kullanıyor Ak Partililer.. Ama akıllarda beliren sorulara bakınız..

Şöyle gönül rahatlığıyla, hak-hukuk diyemiyoruz.. Demokrasimizin, kurumlarımızın, siyasetimizin geldiği nokta bu..

Bir toplumda güven ortadan kalkınca, devreye tefrika girer..

Bu tehlikeye dikkat çekmemiş miydi Akif;

"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez.. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.."

Bu gerçeği yaşayabilmenin sınavlarından birini daha veriyoruz..

Allah muvaffak etsin..

Zaferin sahibi çoktur..

---

Buradaki zafer sözünü, başarı olarak değiştireyim..

Başarının sahibi çoktur, mağlubiyetinse kimsesi yoktur..

Ortada bir başarı varsa, bizim mahallenin telefonları susmaz.. Bizim mahalleden kastım, medya mahallesi..

Köşe yazarlarına suflajlar yapılır.. Gazete ve televizyon yöneticilerine tüyolar verilir..

Başarı tek bir adreste sahiplenilecek bir şey olsa, görün siz kuyruğu..

 

**

Muhalefet uzun bir aradan sonra başarı elde etti 31 Mart'ta..

Dün, bu başarının mimarlarına dair de birkaç satır karalamıştım..

Siyasette başarının tek kahramanı olmaz.. Liderinden yönetimine, üyesinden teşkilatlarına başarının sahibi herkestir..

Ancak, böylesine zor zamanlarda, böylesine çetrefilli tablolarda bütün kadroların gözü kulağı "Kaptan"da olur..

Başarıya götüren stratejik kararlar da onundur, başarısızlığı getiren stratejik adımlar da..

Tavırsa kaptanına göre değişir.. Alışık olduğumuz, olayla hiç ilgisi yokmuş gibi gökyüzüne bakarak ıslık çalan modellerdir..

Alışık olmadığımızsa, "Sorumluluğu alıyor ve çekiliyorum" diyebilen kaptandır..

Türkiye yakın zamanda böyle bir kaptan gördü.. Gördü ama, onun tavrı da miting meydanlarında nasıl yorumlandı, hatırlayın;

- Bak bırakıp gitmişti zaten..

Doğru olana bu kadar yabancı zihinlerin anlaması da mümkün değildir bu tavrı..

O yüzden, bu kafanın hakim olduğu siyaset, başarıda koşa koşa sahiplenmeyi, başarısızlıkta ortadan kaybolmayı bir gelenek haline getirmiştir..

**

Dolayısıyla, normal şartlarda başarının da, başarısızlığın da faturası hep o kaptanın masasına konur..

Tabi ki normal şartlarda..

Ama fıtratımızda var, n'aparsın.. Başarıyı sahiplenmek için kurulan köprüleri, yapılan kulisleri, telefonlarla verilen suflajları bilseniz, bir gülme alır ki sormayın..

31 Mart gecesi de başladı bu suflajlar.. Nereden biliyorum? Bizim mahallede hiçbir şey gizli kalmaz..

"Kazananı keşfedenler mi dersiniz", "Kazanan adayın önündeki engelleri süpürenlermi dersiniz", "Kriz anlarında çözüm olanlarmı" dersiniz, gerçekten, mantar gibi biter "Başarının sahipleri"

Peki bir başarısızlık olsa ne olur? İşte o zaman çalmaz bizim mahallenin telefonları..

Kimse akla gelen isim olmak istemez.. Israrla aradınız diye açanlar da, "Başarısızlığın adresini" üfler kulağınıza.. Sonucu sahipsiz bırakmaz, ama asla sahiplenmez..

**

"Ben yaptım" suflajı yapan birini gördüğünüzde, gülüp geçin efendim.. Zira ortak akıldır başarının asıl sahibi..

31 Mart'taki başarının asıl kahramanlarını çok ama çok yakından bildiğim için, öncelikle en çetrefilli anlarda bile krizi yönetebilen 'Kaptan'ın hakkı teslim edip, emek veren binlerce insanı selamlayıp, şöyle bitireyim;

Velhasıl ilginç bir mahalledir bizim mahalle..

Özgül ağırlığı olduğuna inandığınız birçok insanın, aslında nasıl da hafif olduğunu gördükçe, bir yandan şaşırır, bir yandan da gülersiniz..

Şu aralar benim yaptığım gibi..

Yazarın Diğer Yazıları