Bir Türkiye Kraliçesi'nin fotoğrafı böyle çekildi...


Yıl 1932, Türkiye Güzellik Kraliçesi seçilen Keriman Halis’in resmi çekilecek... Ayakta çekilmesi halinde fotoğrafın flu çıkma ihtimali var. Bunun için resminin oturarak ve kımıldamadan çekilmesi gerekiyor... Bunun için öncelikle Keriman Halis  Fransız hasırlı, arkalıklı bir iskemleye yerleştiriliyor. Başında fötr şapkalı,  Asım-Rasim Us’un sahibi olduğu Vakit gazetesinin foto muhabiri Faik Şenol, deklanşöre parmağını dokundurduğu anda, üç ayaklı sabit makine başındaki Muğla Mebusu Yunus Nadi’nin sahibi olduğu Cumhuriyet gazetesi foto muhabiri Namık Görgüç, sağ başta da, sahip ve başyazarlığını Hüseyin Cahit Yalçın’ın yaptığı Tanin Gazetesi foto muhabiri Süreyya Bükey, aleste, hazır bekliyorlar.

O yıllarda bu günkü gibi muhteşem digital makineler yok, hele flaş ise hiç bilinmiyor... Sadece Namık Görgüç’ün magnezyum lâmbalı makinesi var, diğerlerinde bu da yok... Körüklü ve objektifi dış etkenlerden korumak için otomatik kapaklı makineleri var... Her şey hazırlanıp tamamlandığında, Namık Görgüç’ün  1- 2 ve 3 komutu verdiği anda lamba çakacak, diğer iki foto muhabiri de o saniyede deklanşöre basacak ve aydınlıkla birlikte ortalığı mekanik kokulu duman kaplayacak... Ve neticede Keriman Halis’in resmi çekilmiş olacak.
Ancak Keriman Halis hanıma poz verdirmek, kollarını nasıl tutacak, başını nereye eğecek ve saçı gibi kıyafetin görünüşü, tebessümünü foto muhabirleri hep kendi objektif görünüşüne göre ayarlayacak ve bu işler çok kez yarım saati bile geçecek... Ama Keriman Halis de sabır kuşu, buna boyun eğecek, amaç kendisinin resminin güzel çıkması ve gazetelerde 7 gün ve Hafta dergisinin kapaklarında herkesi hayran bırakacak görüntülerin elde edilmesi...
O dönemlerde her gazetenin foto muhabiri de yok.  Büyük gazetelerin dışındakiler, ihtiyaç duydukları fotoğrafları Beyoğlu Tünel başında, nikâh salonu köşesinde kocaman tabelası bulunan “Foto Süreyya” dan temin ediyorlar. Eğer Süreyya, haber veya toplantı konusunda hangi gazetenin muhabiri tarafından haberdar edilmişse fotoğraf ona bedava verilip hediye ediliyor. Ama diğerlerine resim başına 2 liraya satılıyordu.
Süreyya Bükey, başta Atatürk olmak üzere İsmet İnönü, Celal Bayar, Şükrü Saraçoğlu, Recep Peker gibi büyük devlet adamları ile şahsiyetlerin resimlerini çekip büyütmekle çok zengin oldu.


Radyolarımızın Masalcı Dedesi: Eflatun Cem Güney
1950 yıllarından itibaren, Ankara daha sonra da  Türkiye Radyolarında yayınlanan “Bir Varmış, Bir Yokmuş” programında 10 yılı aşkın süre anlattığı masallarla “Masalcı Dede” unvanına sahip olup şöhret bulan Eflatun Cem Güney’i dinlemenin tadına doyum olmazdı. “Bir Varmış, Bir Yokmuş” çocuk programıydı amma dinleyenlerin pek çoğunun ana babalar kadar dedeler ve nineler olduğunu söylemeye gerek yok. Çünkü o anlattığı kültür hazinesi masallar, ertesi günü dillerden dillere dolanır ve programı dinlememiş olanlara, dinleyenler zevkle ve daha tatlı anlatırken de dinleyen gibi kendileri de o anı ikinci kez yaşamış olurlardı.
Öğretmenler de o coşku içinde çocuklarına, “Masalcı Dede” programından esinlenerek yazılı ve sözlü ödevler verir bu da çocukların bu programı daha iyi ve net görüşle izlemelerine vesile olurdu. Bununla da bitmez, nineler, kucaklarındaki toruna, anneler de kundaktaki bebelere ninni niyetinre bu masalları anlatarak uyuturlardı.
1896 yılında doğan Eflatun Cem Güney, anlatışında bambaşka bir  üslupla konuşur ve dinleyenler de anlatanın o anda etkisine kapılır ve sanki onu yaşar gibi heyecan duyar, korkuyu sinesine çeker, sevincini de  paylaşırdı. Ankara Radyosu’nda görevlendirdiğinden buradaki masal programları dolayısıyla adı da “Masalcı Dede” olarak anılır oldu. Yaptığı programlar kısa sürede tutuldu.
Ardından 1956 yılında İstanbul Milli Eğitim Müdür Muavini oldu. Halk Eğitim Müdürlüğünü de üstlendi. Bu arada masal, öykü ve efsane  kitapları da peynir-ekmek gibi satılıyordu. Derlediği masal ve efsanelerin özüne dokunmadan yazması kendisine ayrı bir şöhret kazandırdı. “Açıl sofram açıl” ayrıca “Dede Korkut Masalları” ona “Anderson Payesi Şeref Diploması” sonra da “Dünya Çocuk Edebiyatı Sertifikası” ödüllerinin sahibi yaptı.
Eflatun Cem Güney’ın ayrıca İstanbul Türkçesiyle ve herkesin anlayabileceği üsluptaki  masal, öykü ve fıkraları pek çok gazetede yer bulmuştu. Büyük “Masalcı Dede” 2 Nisan 1975 yılında İstanbul da vefat etti.

Yazarın Diğer Yazıları