Bir yâr için 'âh' etmek

Bir yâr için 'âh' etmek

Klâsik Türk Edebiyatı''nda (Divan Edebiyatı) güzel şiirden ziyade güzel beyitler vardır. Tamamı "şah beyit" (gazelin en güzel beyti) niteliği taşıyan "yek-âvâz" gazellerin sayısı çok azdır. Dolayısıyla "Divan şiiri"nden faydalanmak isteyenlerin "divan"ları incelemek yerine:

1-"Nevâdirü''l-âsâr" (Recaizade Ahmet Cevdet, Bulak-1256),

2-"Gülzâr-ı Âsâr" (Abdurrahman Nâcim, Beyrut-1891),

3-"Unutulmaz Mısralar" (Hilmi Soykut, İst. 1968)

4-Müntehabât-ı Mesâri'' u Ebyât (Bursalı Mehmed Tâhir, İstanbul 1328)

gibi daha çok, beyitler antolojisi diyebileceğimiz eserlere müracaat etmeleri kanaatimizce daha yararlı olacaktır.

İşte size söz konusu kitaplardan akıl defterime kaydettiğim Yenişehirli Avnî''nin (ö. 1883) bir beyti:

"Sanman taleb-i devlet ü câh etmeye geldik//Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik."

Görüldüğü üzere beyitte iki ana unsur var:

1-Devlet talep etmemek.

2-Bir yâr için âh etmek.

Devlet nedir? Talih, saadet, enginlik, varlıklı olma gibi çeşitli mânâlara gelmekle beraber Divan şiirinde devlet "yüksek makam ve mevki" anlamında kullanılmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman''ın da dediği gibi halk nazarında devletten daha muteber bir şey yoktur:

"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi."

Ancak, şair (Yenişehirli Avnî) dünyaya devlet yani makam-mevki talep etmek için gelmediğini, âleme bir yâr için âh etmeye geldiğini söylüyor. Esasen Divan şairlerinin hemen hepsi âşıkır. Lakin mâşukları müşahhas (somut) değildir. Müşahhas olanlar da ya Kerem gibi murada ermeden çektiği bir "âh"la yanıp kül olur ya Ferhat gibi Şîrîn''i görünce bayılır düşer ya da Mecnun gibi Leylâ''ya kavuşunca:

"Ger ben ben isem nesin sen ey yâr//Ger sen sen isen neyim men-i zâr." (Fuzûlî)

(Eğer ben ben isem ey sevgili sen kimsin? Eğer sen sen isen bu inleyen ben kimim?) der. Yani âşık maşukunu tanımaz olur.

Bütün bunlar da gösteriyor ki Divan şiirinde aşk -genellikle- platoniktir. Hayâlde kalır, vuslatla neticelenmesi istenmez. Âşık, sevdiğine kavuşmaktan değil, o yolda acı ve ıstırap çekmekten zevk alır. O bilir ki hayâl insanı -hiç olmazsa- teselli eder. Oysa hakikat acıdır ve yüzü hiç gülmez:

"Az çok hayâlden gelir insana tesliyet//Hep iğbirardır yüzü gülmez hakikatin." (Abdülhak Hamit)

Divan şâirleri arasında platonik aşkı en güzel terennüm eden şüphesiz Fuzûlî''dir. Fuzîlî''nin aşk anlayışı konusunda Nihad Sami Banarlı (ö. 1974) şöyle der:

 "Divan şiirinde aşk, çok terennüm edilmiş bir mevzudur. Fakat Divan şâirlerinin hiçbiri ilâhî veya ilâhîleştirilmiş aşk duygusuna Fuzûlî ölçüsünde sahip çıkamamıştır. Fuzûlî, aşka, insanın içine sıcak ürperişler salan bir duygu olduğu için değil, yüksek ve mustarip ruhunun inandığı biricik iman ve devâ olduğu için sarılmıştır."

Kısacası; Yenişehirli Avnî:

"Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik"

derken yalnız değildir. Enderunlu Vâsıf''ın (ö. 1824) çok güzel tasvir ettiği üzere hemen her Divan şairi bir selvi boyluya -sözde de olsa- gönlünü kaptırmış ardı sıra sürüklenmektedir:

"O gül-endâm bir al şâle bürünsün yürüsün//Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün"

//////////////////////

ACZİMİN GİRYESİ:

 

HAYAL VE HAKİKAT

Bazen gerçeğe koştuk, bazen hayâle daldık,

Ne hayâlden zevk, ne de hakikatten tat aldık.

Mayamızda   acı   ve   ıstırap   olacak   ki

Mutluluğu  iki  damla  gözyaşında  bulduk.

                                                      (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları