Bırakın doğa "doğal" kalsın!

Salda Gölü, Burdur'un Yeşilova ilçesinde bulunan dağların arasında saklı kalmış bir doğa harikası. Bembeyaz kumu ve tertemiz suyu ile fevkalade bir manzara sunuyor. Yol üstü bir yerde olmaması ve dağlar arasında kalan göle ulaşımın zor olması, onun bu zamana kadar korunmasında en temel etken. Ancak son yıllarda sosyal medyanın da etkisiyle bu gizli kalmışlık kalktı ve bölge çok sayıda turist almaya başladı.

Bu hafta, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın, Salda Gölü'nün çevresine 300 bin metrekarelik alan içerisine kafeler, otopark ve bungalov evlerinin yer alacağı Millet Bahçesi yapma projesini açıklamasıyla da tüm dikkatleri hepten üzerine çekti.

Salda gölü, daha önce de sulama göleti projesi ile mahkemeye taşınmış ancak proje yine de uygulanmıştı. Şimdi ise mahkeme kararına rağmen yapılan sulama göleti ve çevresindeki maden ocakları nedeniyle kuruma tehlikesi yaşayan Salda Gölü'ne Millet Bahçesi yapılması hususu gündeme geldi.

Salda Gölü

45 km2 civarı alana yayılan Salda Gölü, 185 metreye ulaşan derinliğiyle Türkiye'nin en derin gölü. Yosun balığı, pek çok bitki ve kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Bu açıdan Önemli Bitki Alanı, Önemli Doğa Alanı ve Önemli Kuş Alanı kriterlerini aynı anda sağlıyor.

Ancak özellikleri yalnız bunlar değil. Yaklaşık 2 milyon yıl önce olduğu tahmin edilen jeolojik bir çökme sonucu meydana gelen bu gölün jeolojik yapısı Mars'a benziyor. Gölde yer alan yüksek magnezyum içerikli beyaz kayaçların Mars'ta da bulunması, uzmanlara bir zamanlar Mars'ın Salda Gölü ile benzer yapıda olduğu ihtimalini düşündürüyor. Salda Gölü, Kanada'da bulunan yer ile birlikte dünyada bu özelliğe sahip iki yerden biri. Bu sebeple, göl, son yıllarda pek çok bilimsel çalışmaya konu oluyor.

Ayrıca gölün kuzey kenarı hariç diğer kenarlarında magnezit çökelimi olduğundan kıyı şeridinde bitki örtüsü bulunmuyor.

Salda Gölü'nü bu kadar cazip yapan ise, stromatolit adı verilen arkaik dönemde oluşmaya başlayan ve oluşumu halen süren bakteriyel kökenli beyaz kayaçların meydana getirdiği beyaz kumlar ve masmavi görünen suyuyla Maldivler'e benzemesi.

İşte tüm bu özelliklerinden dolayı Salda Gölü ve kıyı şeridi 1989'dan beri 1. derece doğal sit alanı durumunda. Yani bilimsel ve arkeolojik çalışmalar dışında dokunulmaması gereken bir tabiat harikası.

Proje'nin yarattığı tehlike

Çok yönlü düşünülüp, yeterince çevre uzmanının görüşlerine başvurulmadan hazırlanan ve uygulanan projeler doğayı mahvediyor. Salda Gölü için son yıllarda derinliğinin 4 metre kadar azaldığı söyleniyor. Ayrıca suların çekilmesiyle gölün içinde 7 adet adacık oluştuğu gözleniyor. Düşünüp, bu olumsuz gidişatı durduracak projeler hazırlamak yerine ise; olumsuzluğu daha da artıracak, doğaya hiçbir katkısı olmayan projeler üretiliyor.

Bugün dünyada en çok göle sahip ülkelerden Kanada'da 3 milyonun üzerinde, Norveç'te 400 binin üzerinde, Finlandiya'da 150 binin üzerinde göl var; kuzeydekileri geçtim güneylerindeki göller için de asla böyle projeler üretilmiyor. Doğal güzelliğe yapaylık katacak projelerin gelişmiş ülkelerde hiçbir örneği yok. Turizm, bu korunan doğal güzellikler üzerinden pazarlanarak yapılıyor.

"Turist gidince nerede kalacak?" diyorsanız; Salda Gölü'nün çevresinde dileyen karavanıyla veya çadır kurarak kamp yapabiliyor. Çadırda kalmak istemeyenler ise, Yeşilova'ya giderek bungalov evlerde veya hazır çadırlarda konaklayabiliyor. Ayrıca bu kısımda duş, tuvalet, elektrik vb. pek çok ihtiyacın karşılanabileceği alan da bulunuyor. İlla dibinde konaklanmak zorunda değil!

Nitekim şu haliyle dahi tatillerde, bayramlarda artan ziyaretçilerin çevreye karşı saygısız tutumları nedeniyle gölü ve çevresini oldukça kirlettiği görülen Salda Gölü'nün, koruma yöntemleriyle yaşatılması gerekirken; çevresinin yapılaşmaya açılması, bu doğa harikasını tamamen yok edebilir.

Millet bahçeleri betonlaşmadan havasız kalan şehirlere yapılmalı, tabiatın doğal güzellikler sunduğu yerleri yok etme pahasına buralara değil. Böyle bir güzelliğin korunması hepimizin sorumluluğunda. Bu toplumsal sorumluluk anlayışıyla doğanın yok edilişinin önüne geçmeliyiz. Geçelim ki; doğa "doğal" kalsın...

***

GÜNÜN SÖZÜ:

Doğaya hoyratça davranan toplumlar, insanlar arasındaki ilişkilerde de hoyratça oluyorlar. John Bennett

 

Yazarın Diğer Yazıları