Biraz vefa, biraz veda

Büyük ustalar ölür mü hiç? Ölmezler! Eserleriyle tekrar tekrar doğarlar...

Hareketli çalan Hababam Sınıfı müziği bir anda yavaş çaldı içimde... İnsan nasıl bir yakını kaybettiğinde canı acır, işte o acı yüreğimde... Evet, yakınımızı kaybettik. Şimdiki sanatçıların hızlı tükendiği, ayrıştığı bir devirde ortak değerimizi Türk tiyatrosu ve sinemasının efsanesini, Münir Özkul'u uğurladık. Her ölüm erkendir demişler ya, tam da onun gibi.

Münir Özkul... Ertem Eğilmez'in kalabalık filmlerinin babası. Filmlerdeki replikleri aklımıza mıh gibi kazınmış büyük usta. Yüreğinin sıcaklığını hepimize aşılamış, oynadığı tüm karakterler sanki gerçek hayatta da yaşıyormuş gibi hissettiren sanatçı. Türk sinemasında babalık, şeref, aile gibi değerleri en güzel şekilde bizlere anlatan insan... Dünyanın onun anlattığı gibi olması için umudumuzu yitirmemizi sağlayan tiyatro duayeni... Hepimizin akrabası, hepimizin yakını...

Gerçek bir sanatçı olmak her şeyin bir adım ötesinde. Tarifsiz oyunculuğu nedeniyle kendisinin zannettiğimiz "Yaşar Usta" tiradının yazarı Sadık Şendil'i de saygıyla anıyorum.

***

Geçen hafta kötü haberler birbiri ardına geldi. Renkli kişiliği ile tanınan mimar ve gazeteci Aydın Boysan da yaşamını yitirdi. İsmi gibi aydın, samimi, tam bir mizah ustası, önemli uluslararası ödüllere sahip bir mimar, Türkiye Mimarlar Odası'nın kurucularından, akademisyen, 50'ye yakın kitabı olan bir yazar, bilge bir düşünce adamı...

Geçtiğimiz senelerde bir gazete röportajını okumuştum. Aklımda "Gençlere ne önerirsiniz?" sorusuna verdiği cevap var. "Edebiyata ve sanata yakın olsunlar. Başta edebiyata. Sanatın her türlüsüne yatkınlık kolay değil ama edebiyata nispeten daha kolay. Kitap satın alıp, roman okuyabilirler" demişti. Hayat mottosunu da "hayat, seni seviyorum" olarak söylemişti.

Aynı zamanda da yaşam mimarı olan Boysan' ın kitaplarını hâlâ okumayan varsa, hemen bir yerden başlasın. Hiç de geç değil! Böyle "Aydın"lar bir kere geliyor hayata, tanışmak lazım, anlamak lazım...

Diğer yandan, Türk Tiyatrosu'nun güldürü geleneğinin nişanesi olan 'Kavuk', Dümbüllü'den Münir Özkul'a, sonra Özkul'dan Ferhan Şensoy'a devredilirken orada bulunan ve konuşma yapan kişi Aydın Boysan'mış. Tesadüfe bakın, şimdi aynı gün, tekrar birlikte yürüyorlar.

***

Böyle güzel anılmak bir "insanlık" başarısıdır. Özlemimizi, eserlerinize daha da sıkı sarılarak gidermeye çalışacağız.  Yaşamaya devam edeceksiniz. Gülen tüm fotoğraflarınıza baktım da... "Güle güle" denir ya gidenin arkasından, bu bile yakıştı size! Güle güle...

Yazarın Diğer Yazıları