Biri tutmuş, biri yemiş, biri yenilmiş!..

Biri tutmuş, biri yemiş, biri yenilmiş!..

ABD''li Orta Doğu Uzmanı (!) -hep böyledir malum- Henri Barkey''in, 15 Temmuz (2016)''dan hemen sonra 18 Temmuz 2016''da Karaköy''de yemek yediği kişinin Osman Kavala değil Aslı Aydıntaşbaş olduğunu ifşa etmesi… Böylece, Osman Kavala''nın "Barkey''le yediği gizli yemek(!)" öne sürülerek linç edildiği yıllar boyunca, yemeği yiyen asıl kişi olan Aslı Aydıntaşbaş''ın ortaya çıkmak yerine, sessizce, Kavala''ya bu yemek üzerinden saldırılmasını izlediğinin anlaşılması…

Bana -nedenine dair hiçbir fikrim yok- şu dizeleri hatırlattı:

"Biz üç kişiydik

Bedirhan, Nazlıcan ve ben

Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek

Adımız bela diye yazılmıştı dağlara, taşlara

Boynumuzda ağır vebal…"

*

Böyle semiyotik yüklemeler insanı yorar. Onun için siz hiç bu topa girmeyin. Kestirmeden, "Biri tutmuş, biri getirmiş, biri pişirmiş, biri yemiş, biri de hani bana, hani bana demiş" deyin.

*

Yaklaşık 18 yıldır kulaktan kulağa anlatılan, köşeden köşeye yayılan, sağır sultanın bile kulağına giden rivayet malum;

Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 2004 yılında, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan''a eşlik ettiği ABD gezisi sırasında, Washington''daki bir otelde Henri Barkey ile görüşür.

O görüşmede, Kürdistancı Barzani''yi, Irak''ın kuzeyinde devletleştirmek konusunda ABD''nin istediği desteği aldığı ileri sürülen Barkey, aynı gece, Gül''den ayrıldıktan sonra Cengiz Çandar, İlnur Çevik, Behram Salih ve Aslı Aydıntaşbaş''la buluşur.

Geceyi, sonradan kapsamlıca değerlendiren Mehmet Ali Güller''e göre, bu, hayli duygusal da bir buluşma olmuştur. O kadar ki, Irak''ın kuzeyindeki 60 milyon dolarlık havaalanı inşaatı işi de o masada sahibini bulmuştur!

*

Ama tabii, siz sakın bu pazarlıkların tam göbeğinde yer almalarıyla, gözlerine yansıyan yeşil ışıltıyla ilgili sanmayın; bizim sol-liberal tayfanın, Erbil''in, olmayan/sözde bir devlet yapılanmasının sözde başkenti olarak ve "Türkiyeli" müteahhitler eliyle inşasına verdikleri destek de, "Çözüm Süreci" için üstlerini başlarını parçalamaları da hep Kürtlerin uğradıkları haksızlıklara isyandan!

*

(Bu arada Aydıntaşbaş, ileriki yıllarda, Sezgin Baran Korkmaz''ın "Her şeyi ona borçluyum" tarzı bir minnetle bağlı olduğu, Türk-Amerikan İş Konseyi eski Başkanı Ekim Alptekin''le evlenir, boşanır. Ama bunun konumuzla hiçbir alakası yok; "duygusal" deyince aklıma gelen bir dipnot sadece. Kimsenin özel hayatı kimseyi ilgilendirmez neticede. )

*

Gel zaman git zaman…

TSK''nın bu işlere köstek olmaması için alınacak tedbirlerin(!) de konuşulduğu rivayet edilen o ABD buluşmalarından yıllar sonra, benzer isimler, bir başka toplantıda bir araya gelir Washington''da; "Atlantic Council"da.

Sonradan MİT''te görev alacak olan Nuh Yılmaz, Ömer Taşpınar, Cengiz Çandar gibi isimlerle birlikte Aslı Aydıntaşbaş ve Henri Barkey de oradadır yine.

Toplantının içeriği, "Açılımın yol haritasının belirlenmesi" olarak yorumlanır gazetelerde.

*

Eş zamanlı olarak Türkiye''de "millî orduya kumpas" dalga dalga, önüne çıkan kim ve ne varsa yutarak ilerlemektedir.

Ve Henri Barkey, Aslı Aydıntaşbaş''ın kategorizasyonuna göre Morton Abromowitz, Marc Grossman, Ömer Taşpınar ve Graham Fuller''le birlikte

"Bazı hukuk ihlalleri olsa da Türk Silahlı Kuvvetleri''nin normal bir demokraside olması gerektiği yere çekilmesi konusunda AK Parti''nin doğru yolda ilerlediği, bu yolda Washington''ın desteğini hak ettiği görüşünde"dir.

*

Barkey, Washington Post''a, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının istifalarını "Türk ordusunun havlu atması" olarak yorumlarken, Aydıntaşbaş da Milliyet''te, "Ne darbesi!.. Yaşananlar ... ordunun bir anlamda "havlu atması" diye yazar.

Tesadüf işte.

Yok, başka bir adı vardı; ne diyorlardı buna;

Esinlenme.

*

Yıllardır altına imza attığı haberlerin, yazdığı yazı ve yaptığı yorumların önemli bir bölümünü "bir Amerikalı diplomat"a, "Washington''dan bir üst düzey isme", "Amerikalı üst düzey bir yetkili"ye dayandıran Aslı Aydıntaşbaş''ın "bir Amerikalı diplomat"la, "Washington''dan bir üst düzey isim"le yahut "Amerikalı üst düzey bir yetkili" ile yemesinin, içmesinin, buluşmasının, konuşmasının da "haber değeri" yok hatta…

Ve fakat…

Hâl böyleyken, Kandil''de bile göğsünü gere gere poz vermiş bir gazetecinin İstanbul''un göbeğinde, birçok insanın zaten tanık olduğu bir yemeğin ortaya çıkmasından bu kadar rahatsızlık duyması niye;

Sanki ilk kez görüştüler, buluştular Barkey''le!

*

Derken..

Kavala''nın da yargılandığı davada Barkey''in 15 Temmuz''la ilişkilendirildiği o iddianame geldi aklıma…

*

Bugüne kadar sayısız AK Partili''nin de ilişki kurduğu Dış İlişkiler Konseyi/CFR''deki görevinin, yine AK Parti iktidarında hayata geçirilen Çözüm Süreci''yle örtüşen Kürt rapor ve kitaplarının, Refah Partisi''nin bölünme sürecinde AK Parti''yi kuran kadrolara destek verdiği bilinen Graham Fuller''la arkadaşlığının "suç" gibi anılması ironik olsa bile, en nihayetinde, devleti yönetenlerin konjonktürel bakışının bugünkü formatında en "olağan şüpheli"lerden biriydi Barkey bu iddianameye göre…

Keza Aydıntaşbaş''ın konumu da, ekranlarda "Cumhurbaşkanı bana dedi ki…" diye yorum kastığı günlerdeki kadar garantili değildi.

SETA''nın hazırladığı "FETÖ''nün ve 15 Temmuz Darbe Girişiminin İletişim Stratejisi" raporunda, "Darbe girişimine giden yolu yalnızca işaret etmekle kalmayıp onun fikri zeminini de hazırladığı", "yoğun ve tekrarlı iletişim kodlarıyla, hükümeti devirmeyi haklılaştıracak zemini kurguladığı", "15 Temmuz''u darbe değil diktatörün çöküşü olarak lanse etmeye dönük hazırlık içinde olduğu" öne sürülen isimler listesindeydi.

İktidar yahut iktidar üzerindeki etkisine dair bitmeyen şehir efsaneleri türeyen bir grup nezdinde, "Kendi ideolojik duruşları açısından Erdoğan ve hükümet eleştirisi yaparken -farkında olarak ya da olmayarak- FETÖ''nün medya yoluyla yerleştirmeye çalıştığı algının pekiştirilmesine hizmet etmiş"ti.

*

Dolayısıyla, anlaşılır kendisini "yedirmeme" gayretine girmesi…

*

Benim bütün bu hikâyede anlamadığım başka bir yer var;

Söz konusu iddianamede Barkey''in 15 Temmuz gecesini, 16 Temmuz gecesini hangi otelde kiminle geçirdiği belli. 17 Temmuz''da hangi otele geçtiği, kaç numaralı odada kaldığı belli.

Bütün bunları tespit eden "yetkililer" 18 Temmuz gecesi, İstanbul''un göbeğinde kiminle yemek yediğini mi tespit edemediler?

Yazarın Diğer Yazıları