“Biz Fatih’in torunu Başbakan!”

Başbakan Davutoğlu, “Biz Fatih’in torunlarıyız” diyor. Böyle soylu bir ailenin torunu Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olmuş, ne gurur verici bir şey. Bir de, “şeceresini” çıkarıp yayınlasa ve bizler de duvarlarımıza asıp, “İşte, bizim Başbakanımızın soy kütüğü” diye gelene gidene göstersek...
Kastı “zatı” değil de, meydanlarda kendini alkışlayanlar ise, o zaman da, “Peki biz kimin torunlarıyız” diye sormak durumunda değil miyiz. Biz “Bizans” mıyız? Tabii ki ne şu ne bu? Türk milleti soylu bir millettir. Müslüman’dır. Sorun, “Yeni anayasada etnik ve dini kimliğe referans olmayacak” diyerek yola çıkan Davutoğlu’nun kendini ve partilileri bir soya bağlaması ve meydan meydan “din siyaseti”  yapması...
Bir acayip haletiruhiye içerisindeler. Ben seyretmedim, bir televizyon kanalında, “Kusura bakmasınlar, kimseye tepeden baktırmam. Ne bana kimse tepeden bakar, ne ‘Başbakan’ falan diye yazı yazabilir, ben bu milleti temsil ediyorum!” Bu satırları da okuyunca Davutoğlu kendini “Fatih’in torunu değil, Fatih’in halefi” olarak görüyor düşüncesine kapıldık. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin başındaki herkesin resmî kimliği “Başbakan”dır. Anayasa’nın 112. Maddesi, “Başbakanın görevleri”ni tadat eder. Anayasa kendisine “başbakan” diyorken Davutoğlu’nun “Kimse bana ‘başbakan’ falan diye yazı yazamaz” demesi, hukukî bir sorundur. Belki, pek çok sebepten görevden azli bile gerekebilir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD’de yayın yapan New York Times gazetesine takmış. Çünkü gazete, “Türkiye’nin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor” başlıklı bir makale yazmış, kendisini eleştirmiş. Gazeteye, “Sen kimsin” diyor. “Sen bir gazetesin, haddini bil” diyor. Herkes elini vicdanına koysun ve cevap versin New York Times “Erdoğan, dünya lideri” başlıklı bir makale yazıp, Türkiye’yi Batı ülkelerine örnek gösterseydi aynı Erdoğan, “Sana ne benim dünya liderliğimden, Türkiye’nin Batı’ya örnek olmasından” der miydi? Yoksa gazeteyi kaynak gösterip muhalefet partilerine Amerikalılar kadar olamadınız, nankörler mealli salvolar mı döşenirdi?
Gazete bu iş için gazeteciler de bu tür yazılar yazmak için vardır. Onun için “Dördüncü kuvvet”tir. Bir Türk gazetesi Irak’ta, Afganistan’da ve diğer İslâm coğrafyasındaki faaliyetlerinden dolayı bir ABD Başkanını yerden yere vurduğu, Kırım politikaları sebebiyle Putin’e en şedit eleştirileri yaptığı gibi, başka ülkelerin gazeteleri de Türkiye’nin bazı politikalarını elbette eleştirir. Siz hiç Putin’in ve Obama’nın Türk gazetecilerin bu tür eleştirilerine laf ettiğine şahit oldunuz mu?
Yazımızı Davutoğlu’nun, “Altılı Çete” ayıbı ile noktalamak istiyoruz. Davutoğlu, CHP’yi, HDP’yi, MHP’yi, DHKP-C’yi, PKK’yı ve cemaati, “Altılı Çete” olarak suçluyor. Akıl ve izan alır bir iş değil. Bunlar milleti falan mı soymuş, ne yapmış da “çete” olmuş! Anayasaya göre demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partileri yasa dışı örgütlerle ve daha düne kadar yıllarca kol kola gezdiği cemaatle bir tutuyor, bundan büyük iftira, bundan büyük anayasa suçu olabilir mi?
Böyle bir Türkiye’yi bir New York Times değil, daha basın yayın hayatına girmemiş gazeteler, uzaylılar bile eleştirse azdır. Nedir bu milletin başına gelenler böyle? “Fatih’in torunu”yum iddiasında olan birinin hiç olmazsa “Fatih’in adaletinin kırıntısına” sahip olması gerekmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları