Bize bayram gerek mi?!

Bugün bayram... Sevinçli gün olsun istiyoruz ama biz hüzünle yaşayan bir milletiz. Şehit haberleri geliyor, kaza haberleri geliyor ve yoksulluk haberleri geliyor. Kim bilir kaç evde yas var, kim bilir kaç evde bir tas çorbaya muhtaç insanlar yaşıyor.

Devleti yönetenler halkın kaygılarını, yaslarını bir idrak edebilseler. Ama hiçbir surette edemiyorlar; düşmanlık ekiyorlar.

Bayram günü, politik meselelere girmeyeyim diyorum ama yönetenlerin küçük hesaplarla dinimizi kendi anlayışlarıyla sınırlamaları, millî hislerle oynamaları, "adalet"i paspas etmeleri karşısında susamıyarsunuz!

Bilmem kaçıncı "adalet" stratejisini belirlediler, ertesi gün yüzlerce hâkimi, savcıyı oraya buraya yollayıverdiler. Hangilerinin gerekli tayin olduğunu, hangilerinin olmadığını bilemiyoruz. O kadar aileyi yollara döktüler. Kendilerinin istedikleri kararları vermeyen hâkimleri değiştirmelerini saymıyoruz. Vak'a-i âdiye artık.

Siz inanıyor musunuz adalet sistemi iyileştirilecek, hak yerini bulacak? Dış maşaların 15 Temmuz'da kakıştıkları darbe teşebbüsünün ardından, darbeyle ilgileri bulunmayan, iktidarın sıkı dostluğunu kazanmış Cemaat'e şöyle bir uğrayıp geçmenin dışında hiçbir "örgüt" faaliyetinde yer almamış birlerce insan hapse atıldı, yüz binlerce insan işinden kovuldu. Mahkemelerde aklananlar işlerine iade edilmedi. "Yandaşlar" bile kaç defa yazdı. Kulak kabartan var mı?! 

 Hâlen Ak Parti üyesi olan partinin eski genel başkanı, müstafi başbakan Ahmet Davutoğlu, partisindeki ters giden şeyleri, gayeden uzaklaşmayı, artık insana zulme dönmüş icraatı görmese yollara düşmezdi. Başka eski ağır toplar da kapalı kapılar ardında büyük hazırlık yapıyorlar, ortaya çıkmak için fırsat kolluyorlar.

Bu hareketlenmeler trene indi, trene bindi basitliğiyle açıklanabilir mi?  

Açıktan faaliyet yürüten Ahmet Davutoğlu, memleketi Konya'da katıldığı programda da, yeni partinin temellerine tuğla koymaya devam etti.

Biliyorsunuz, Saray, Yüksek İstişare Konseyi için apar topar kararname çıkarttı. Teklif götürülenlere ve kabul edenlere baktığımızda yeni partilere gideceğinden çekinilen isimler çoğu. Ulûfe dağıtılarak gitmelerinin engellenmek istendiğinde hemen herkes müttefik.

Ahmet Davutoğlu'nun, şu sözleriyle Yüksek İstişare Konseyi'ne göndermede bulunmadığını söyleyebilir miyiz:

"Bir devlet adamı olarak gördüğüm, İslâm dünyasındaki en büyük eksiklik bir iç muhasebe yapacak düşünce özgürlüğünden yoksun olmaktır. Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde istişare anlamını kaybeder.

İstişare ortak akıl yolculuğuysa orada bulunan herkesin düşüncesini rahatlıkla üretebileceği, ifade edebileceği ve rahatlıkla aktarabileceği bir ortam olmalı. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa muhasebe anlamını kaybeder. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa istişare sadece bir merasimden ibaret olarak kalır. İstişarenin asgari gereği düşünce özgürlüğüyse düşünce özgürlüğünün asgarisi de eleştiriye açıklıktır. Düşününüz ki Hz. Ömer'den savaş ganimetlerinin hesabını soran ashabı överken, kendimize dönük en ufak bir eleştiri olduğunda sorgulamaya başlıyoruz. Oysa Hz. Ömer'e kalkıp bu soruyu soran ashaba, sahabeye kimse Sasanî ya da Bizans muamelesi yapmamıştır."

Davutoğlu'nun sözleri çok ağır. Bakalım Saray'dan nasıl bir "dokundurma" gelecek?

 

Yazarın Diğer Yazıları