Boğaziçi'nde devleti boğazlamak!

İktidar, uzun süredir bütün atamalarda, önemli makam ve mevkilere ehliyet ve liyakat gözetmeden, sadece "partiye veya lidere hizmet"i esas alarak atamalar yapıyor.
Üniversite rektörlüklerinde de durum bu. Kaldı ki üniversite rektörlüğüne doğrudan atama yapmak, kendi koydukları rektör seçimi kurallarına da uygun değil.
Diğer üniversitelerden bu tür atamalara ses çıkmadığı için Boğaziçi Üniversitesi'nde de aynı yöntemi uygulamakta bir sorun görmediler. Boğaziçi öğretim kadrosu ve öğrencileri, atamaya karşı çıkınca da hem üniversite kapısını zincirlediler veya kelepçelediler hem de öğrencilerin üzerine polisi sürdüler, bazı öğrenci evlerini kapları kırarak bastılar! İktidarı destekleyen MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli de "Kanuna uygun bir atamaya terör yöntemleriyle karşı çıkmak, bu vesileyle Boğaziçi Üniversite'sinden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek başı ezilmesi gereken bir komplodur. Boğaziçi Üniversitesi'ne yasal yollardan Rektör atanmış ve konu kapanmıştır." dedi.

***

Bir hak olan protestoya karşı çıkılamıyor ama "terör yöntemleriyle" denildiği zaman iş değişiyor… Bir de Bahçeli'nin, bu karşı çıkışı "Boğaziçi Üniversite'sinden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek" olarak görmesi ilginç… Bahçeli, Gezi Parkı eylemlerine karşı çıkmamıştı ama o zaman muhalefetteydi…

Bütün bunlar bir tarafa,  ehliyet ve liyakati gözetmeyen atama yapmakta hiçbir sorun yok mu?

Bakınız asırlar önce İbni Haldun, bu tür olayları nasıl yorumlamış:

"Hükümdar, iktidarda kendisine ortak olanları yönetimden uzaklaştırıp iktidarı kendi tekeline alır. Sonra da onları alçaltarak yerlerine, kendisine bağlı bir asabiyet oluşturur. Ancak bu yeni asabiyet içine gömüldüğü lüks ve safahat sebebiyle yok olmanın eşiğine gelir, yiğitlik ve cesareti unutup başkaları tarafından korunan kimseler haline gelir. Bu yüzden ülkenin sınırlarının korunması da zorlaşır. Bu durum onlara karşı halkı cesaretlendirir ve uzak bölgelerde devlete isyanlar başlar. Sonuçta devlet ikiye veya üçe bölünür, yönetim kurucu asabiyete boyun eğdirenlerin eline geçer."

Türkiye'deki son dönem tam olarak böyle değil. Çünkü iktidar, zaten kurucu asabiyete karşıdır… Bunun için her alanda kendisine bağlı bir kadro oluşturmaya çalışıyor. İsyanlar değilse bile bir etnik kalkışma var ama o da bu iktidar zamanında başlamadı.

FETÖ'nün 15 Temmuz kalkışması ise iktidarın içinden çıkmıştır. Zira uzun süre, kadrolaşma konusunda ne istemişlerse vermişlerdi. Yani iktidarın ortağıydılar. Aralarındaki sorun ihale komisyonlarının paylaşılmasından çıktı.

***

Boğaziçi'ne dönecek olursak, atanan rektörün yakın zamana kadar ne iş yaptığı da ortaya çıktı. Odatv'nin haberinde, "Melih Bulu'nun, İnternet'te AKP ve Erdoğan'a yönelik eleştirilere karşılık vermek için kurulan Sanal Akıncılar adlı bir grubun başında olduğu anlaşıldı" deniliyor:

"Bulu, AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi iken 30 kişilik profesyonel bir ekip kurduğunu, İnternet üzerinden partileri için çalışan kişi sayısını 300'e çıkardıklarını açıklamıştı. Bulu, 'eğitimcilerimiz de psikolojik harekâtların nasıl yapıldığını, bunun medya ayağının nasıl kullanıldığını anlatıyor' demişti."

Dolayısıyla bu atamanın ehliyet ve liyakat ile bir ilgisi olmadığı ortadadır. İktidar, bu türde partizan atamalardan vazgeçmeyecektir. Çünkü varlığını bu şekilde kadrolaşmaya bağlamıştır. Oysa adaletle davransalardı, kimsenin bir tepkisi olmazdı. Boğaziçi'ne bu atamayla, adalet ve devlet boğazlanmıştır.

İktidar, bu partizanlığın yanlışlığını bir gün anlayacak ama kendileri için de ülke için de iş işten geçmiş olacak.

Yazarın Diğer Yazıları