Bölücü terörün örttüğü gerçekler

              Türkiye içeride bölücü ve ırkçı terörle uğraştırılırken, PKK'nın Suriye kolu PYD, ABD'nin yeni müttefiki ve kara kuvvetleri gücü olarak kabul edilmektedir. Bütün uyarılara rağmen, yanlış politikalardan vazgeçmeyerek Orta Doğu bataklığına çekilmiş durumdayız. Orta Doğu'da sınırları değiştirmeyi hedefleyen süper güçler anlaşmalı bir görünüm ortaya koymaktadırlar. Herkes IŞİD öcüsünü hedef almakta, ancak kendi çıkarlarına uygun olmayan guruplara ve bilhassa Türkmenlere etnik temizlik uygulamaktadırlar. Anlaşılan Bayır Bucak Bölgesi iç savaş sonrası Esad'a yarayacak bir bölgedir. Hava saldırıları kendilerine ihale edilen Ruslar bütün güçleriyle Bayır Bucak Türkmenlerine saldırmakta ve Türkiye'yi tahrik etmektedirler. Aslında Putin'in iç politikada bu tür tahriklere ihtiyacı bulunmaktadır. Sınır bölgemizi NATO bölgesi haline getirdiklerinden koruyamamakta ve herhangi bir müdahalede de bulunamamaktayız.

                                                   ***

                Dış politika hayaller ve duygusal zemin üzerine inşa edilemez. "Orta Doğu'da aktif olacağız ve her şey bizden sorulacak, bizsiz karar alınamayacak" diye ortaya düşenlerin, ne kadar büyük yanlış yaptıkları gün ışığına çıkmaktadır. Mezhepler üstü kalarak tarafsız bir yol izlemiş olsaydık ve Esad'ın 15 gün içinde düşeceğini varsayarak yanlışlar içine düşmeseydik, bugün Bayır Bucak'ta Türklere uygulanan etnik temizlik gerçekleştirilemeyebilirdi.

                Bölgedeki sıcak savaş, artık çöken küreselleştirmenin kırılma noktalarıyla bizi karşı karşıya getirmiştir. Suriye, Irak, Kıbrıs ve Ege Denizi'ndeki aleyhimize gelişmeler herhalde yanlış kabul edilmemiştir ki; son Genel Seçimlerde iktidar %49 oy alabilmiştir. Bilhassa 2010 sonrası terörle mücadeledeki yanlışlar ve gaflet örnekleri de seçmen tarafından başarılı görülmüştür. Teröristler dağdan şehirlere inmiş, halk savaşına uygun bir düzene kavuşmuştur. Çok şükür ki vatandaşımız sağlam durmuş ve onlara malzeme olup düşmanları sevindirmemiştir. Başarısız iç politikanın yürütücüsü olan İçişleri Bakanının tekrar bakan yapılmasını anlamak mümkün değildir. Sorunları ve tehlikeyi kendi elimizle yarattık ve davet ettik. Ayn-El Arap'taki PYD ve Peşmergeye destek birliklerini topraklarımızdan geçirdik ve Başbakan Davutoğlu, Ayn-El Arap'taki mücadelede yer alanlara başarılar dileyerek alınlarından öptüğünü ifade etti. Şimdi Oslo'daki mutabakat ve pazarlıklar ve Dolmabahçe'de kabul edilen 10 madde iktidar partisini karıştırmışa benziyor. Peki, askeri gücümüzü zayıflatmak için TSK üzerinde oynanan kumpası görmezden gelerek, terörist başının da görüşlerinden faydalanmak gerekir diyen Başbakan yardımcısı, bakan, bakmayan herkes şimdi kayıkçı kavgası içindedirler.

***

                Türkiye'yi ziyaret eden Biden isimli zat bizden birçok talepte bulundu. Bunlardan birisi de terör örgütü lehine barış ve buzdolabına konduğunu ifade ettiğimiz çözüm, daha doğrusu çözülme sürecinin oradan çıkarılmasıydı. Biz terör ile mücadeleyi kendi irademizle mi yapıyoruz sorusu cevap beklemektedir. Vatanın birlik ve bütünlüğü için şehitler veriyoruz. Son 5-6 senedir uyutulan, aldatılan, altında tüneller bulunan, bomba tuzaklı, hendekli bu faaliyetler yapılırken bu ülkenin valileri ve onları yöneten, millî irade diye ortada dolaşan siyasetçileri acaba ne yaptılar? Günümüzdeki terör olaylarının bir siyasi sorumluluğu olmalıdır.

                Türkiye'deki terör ortamı AB'yi ve sözde dostlarımızı harekete geçirmiş, Kıbrıs sorununda sona yaklaşıldığı ifade edilmiştir. Kıbrıs'ta iki bağımsız devletli, eşit iki taraflı ve milletlerarası antlaşmaları reddederek Türkiye'nin garantörlüğünü ortadan kaldıracak bir yol ancak ihanet olur. Kıbrıs'ta taviz verene Anadolu'da da taviz verdirirler. Hayali AB üyeliği uğruna KKTC'yi engel görenler, Türkiye'nin önündeki gerçek engeller ve iş birlikçilerdir.  Davos'a davet edilen Anastasiadis'e Kıbrıs Cumhurbaşkanı muamelesi yapılıp KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'ya Türk toplumu lideri gözü ile bakılması dikkat çekicidir. Rahmetli Denktaş'a ne kadar büyük ihtiyaç varmış... Bize "Kıbrıs'ta taviz verin ve anahtar ülke olun" aklını vermeye çalışanlar, önce kendi ülkelerinde böyle tavizler verip demokratikleşsinler!.. ABD önce çok kültürlü bir yapıya uygun olarak İngilizce dışındaki dillerin özgürlüğünü tanısın. İngilizcenin korunması yolundaki kanunu iptal etsin. Diğer bazı Batılı ülkeler artık misafir olmaktan çıkıp etnik unsur haline gelen yabancı kaynaklı nüfusa azınlık hakları tanısınlar.

Yazarın Diğer Yazıları