Haber:Ceyhun BOZKURT- Fatih ERBOZ
Gazeteci Hüsnü Mahalli: Tahran yönetimi, dünyaya açılma konusunda son derece aktif ve atak bir çizgide ilerliyor. Her yerde İran’ı görebiliyoruz
Prof. Dr. Hasan Köni:
Ahmedinecad yönetimi politikalarını bir bütün içerisinde değerlendiriyor ve ülkesinin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyor
Dünya’yı ABD’ye dar etti
İran, Afganistan’dan Pakistan’a Latin Amerika’dan Afrika’ya kadar açıldı. Bu durum, Washington’un etkinliğini arttırmak istediği alanlarda artık eskisi kadar rahat olmayacağının bir göstergesi.
Uzmanların üzerinde durduğu konulardan bir tanesi, İran’ın eskilere dayanan, köklü ve tarihsel geleneği olan bir devlet yapısının bulunmasıdır. Bu nedenle bu devletin politikalarında her hangi bir değişimin yaşanmadığı görüşü de ağır basıyor. Temel politikalarda Şah döneminde yaşananlar ne ise Ahmedinecad döneminde yaşananlar da aynı özellikleri içermektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konulardan biri İran’ın daha önce ifade edildiği gibi kapalı bir ülke ya da kapalı bir rejim olarak adlandırılmaması gerektiğidir. Özellikle Ahmedinecad döneminde ülkenin hızlı bir şekilde dünyaya açıldığı artık sıklıkla ifade ediliyor. Kendi içerisinde güçlü bir yapısı olan İran’ın dünyaya da hızlı ve atak bir biçimde açılması, dünyanın jandarmalığına savunan ABD’yi de oldukça rahatsız etmiş durumda.
Bölgesel etkinlik
Gazeteci Hüsnü Mahalli, İran’ın politikalarındaki sürekliliğe özellikle dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, “İran devleti eski ve köklü gelenekleri olan bir devlet olduğu için, Şah döneminde ne ise Hatemi döneminde, Ahmedinecad döneminde de politikalar bazında çok büyük bir değişiklik gözlenmiyor” dedi. “İran tarihsel vizyonunu ve bu çerçevede misyonunu kaybetmeyen bir ülke; buna özellikle dikkat edilmesi gerekiyor” ifadesini kullanan Mahalli, şunları söyledi: “Ahmedinecad’ın izlediği politikalara bakıldığında bu politikaların bahsettiğim bu özellikleri taşıdığını rahatlıkla görmekteyiz. İran’ın politikaları dönemsel olarak çok büyük farklılıklar göstermediği gibi, bölgesel etkinliği arttıracak niteliktedir. Bu içerikte şekillendirilmiş politikalar bölgede İran’ı avantajlı konuma getiriyor.”
Önemli bir handikap
ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından İran’ın bölgede daha da yükselen bir grafik çizmeye başladığının gözlemlendiğini belirten Mahalli, ABD’nin Irak’taki Şii desteğini hesaplayamamasının önemli bir handikap olduğunu kaydetti. Irak işgalinin ardından ülkede Şiilerin ön plana çıkmaya başladığını, bunda İran’ın verdiği desteğin de önemli bir etkisinin bulunduğunu ifade eden Mahalli, Tahran yönetiminin, ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından Şiiler üzerinde egemenliğini arttırmaya başladığını belirtti. Mahalli, “Çünkü arkalarında önemli olarak nitelendirilebilecek ölçüde İran desteği vardı. İran Irak’ta yaşayan Şiilere öteden beri büyük destek veriyor” diye konuştu.
Hizbullah’ın zaferi
Saddam döneminden itibaren bu desteğin sürdüğünü söyleyen Mahalli, şunları kaydetti: Yüksek İslam Grubu, El Hakim yanlıları bütün desteğini İran’dan aldılar. Ayrıca Bedir Tugayları İran’da eğitim alıyorlardı. Bunun yanında zaten çoğu zaman Bedir Tugayları’nın Devrim muhafızlarından oluştuğu iddia edilmekteydi. Bunlar sürekli konuşulan şeyler. Tüm bunlar gösteriyor ki İran bölgede sürekli gücünü arttırdı. Bunun yanında İran, Şiiliğin manevi gücünü kullanarak da bölgede önemli açılım gerçekleştirdi. Körfez ülkelerinde bu anlamda İran etkisini arttırdı. Aynı zamanda Lübnan’da Hizbullah’ın İsrail’e karşı kazanmış olduğu zaferin de İran’ın hanesine yazılması söz konusu olursa, buna da kimsenin karşı çıkabileceğini sanmıyorum.
Atak politika
İran’ın Ahmedinecad dönemiyle birlikte yaşadığı en önemli değişimin dış politikaya yönelik olduğunu belirten Hüsnü Mahalli, Ahmedinecad’ın sert söylemlerinden çok dış politikadaki atak ve dünyayı kapsayan tutumunun takip edilmesi gerektiğini dile getirdi. “İran Ahmedinecad döneminde dünyaya açılma konusunda son derece aktif ve atak bir politika izliyor” diyen Mahalli, şunları ifade etti: “İran’ın dış politikasını izlediğinizde dünyanın her yerinde İran’ın etkin politikalarıyla karşı karşıya geliyorsunuz. Ahmedinecad bir taraftan Suriye üzerinden Orta Doğu’ya açılarak buradaki ağırlığını arttırmak, İran’ın etkisini buralara kadar taşıyarak Arap dünyasında aktif olmak istiyor. Öte yandan ABD’nin müttefiklerinden Türkiye ile enerji anlaşmaları imzalıyor. ABD’nin tüm baskısına rağmen bunu yapabiliyor. Aynı zamanda Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini ve işbirliği girişimlerini arttırıyor. Ayrıca Afganistan ve Pakistan’a resmi ziyaretlerde bulunuyor. Hatta Latin Amerika’da bile İran’ı görüyoruz. ABD’nin arka bahçesinde İran’ı bulmak mümkün. Chavez ile başlatmış olduğu diyaloğun bu açıdan çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında İran Sudan üzerinden Afrika’ya açılma çabası içerisinde. Bunun da önemli olduğunu düşünüyorum.”
Bölgede farkını ortaya koyuyor
İran’ın izlediği dış politikanın dikkat çekici noktalarından bir tanesinin ABD’nin müttefiklerine yönelik olduğunu kaydeden Gazeteci Hüsnü Mahalli, Türkiye başta olmak üzere, Pakistan ve Afganistan ile İran arasındaki ilişkilerin geliştiğine işaret etti. Bu durumun ABD’nin etkinliğini arttırmak istediği alanlarda artık eskisi kadar rahat olmayacağını bir göstergesi olduğuna vurgu yapan Mahalli, “Ahmedinecad başlatmış olduğu atak ile ABD’nin hem rakibi olarak ortaya çıkıyor, hem de dünyanın en etkin ülkeleri arasında yer almak için çaba sarf ediyor. Bu aynı zamanda İran’ın bölge ülkeleri arasındaki farkını da ortaya koyması açısından önemli bir göstergedir.”
Çıkarlar örtüşüyor
İran’ın terör karşısındaki tutumunun da dikkat çektiğini söyleyen Mahalli, Orta Doğu’daki dengelerin hem çok kırılgan, hem de çok kaygan bir zemin üzerinde ilerlediğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Stratejik değerlendirmeler, ancak sağlıklı verilerle yapılabilir. İran’ın şimdi PEJAK üzerine ciddi operasyonlar gerçekleştirmesi bölge dengeleri açısından önemli. Konjonktürel dengeler Orta Doğu açısından önem taşıyor. Bu dengeler açısından irdelendiğinde, içinden geçtiğimiz süreçte İran ile Türkiye’nin çıkarları örtüşüyor.”
‘Şer üçgeni’nin planları alt üst
Prof. Dr. Hasan Köni, İran ile Batı arasındaki ilişkilerin uzun zamandan bu yana gerginlik içinde seyrettiğini söyledi. Batı’nın İran’a karşı çıktığını ancak bunun hangi Batı olduğunun tespit edilmesinin çok büyük bir önem taşıdığını dile getiren Köni, Avrupa’nın İran ile bir sorununun olmadığını, esas sorunun kaynağının ABD’den kaynaklandığını söyledi. Bu ayrımın iyi yapılması gerektiğine dikkat çeken Köni, “İran ile Batı arasındaki ilişkileri iyi kategorize etmek gerekiyor. İran ile ABD’nin sorunları bulunuyor. ABD, İsrail ve İngiltere’yi (Şer üçgeni) yanına alarak İran üzerinde etki ya da baskı kurmak istiyor. Ancak bunun ne kadar başarılı olacağını kestirmek zor” ifadesini kullandı. Ahmedinecad’ın retoriğinin Batı’yı çok kızdırdığını da belirten Köni, buna rağmen Batı’nın İran’a karşı tavrının net olmadığını, bunun nedeninin çelişen çıkarlar olduğunu dile getirdi. İran’ın sürekli açılımı düşündüğünü ve bölgesel ya da dünya üzerinde etkinliğini arttıracak politikalar ürettiğini hatırlatan Köni, İran’ın ilişki içerisinde olduğu devletlere bir dayatmadan çok onların istediklerini vermek için karşılıklı zemin oluşturmasına dikkat çekti. Köni şunları söyledi:
İlişkilerde dayatmacı değil
“İran’ın devlet yapısı son derece farklı dolayısıyla İran dayatmacı bir anlayış ile ilişki kurmuyor. Örneğin İran bir Suudi Arabistan değil. İran ilişkilerinde dini yapıyı kullanmıyor. Dış politikasında açılımların nirengi noktalarından bir tanesi bu.” ABD’nin Irak işgalinin çok büyük hataları olduğunu bu hataların başında Şii bloğunun oluşması olduğunu belirten Köni, “2002 yılında ABD tüm uyarıları göz ardı ederek işgali gerçekleştirdi. Böylelikle Şii bloğu oluşmuş oldu. Saddam’ın kitle imha silahları üretmediği kısa zamanda da ortaya çıktı. Bugün baktığınız da ise İsrail tamamıyla Şiilerle savaşıyor. Yani şunu söylemek istiyorum ki, uzun soluklu olarak baktığınızda ABD’nin bütün planları geri tepmiş oldu” diye konuştu. İran’ın terör konusundaki yaklaşımlarına da değinen Köni, sözlerini şöyle tamamladı: “ABD, Irak’ı işgal ettikten sonra terör örgütüne yapılacak müdahaleler karşısında tüm ülkelere deyim yerindeyse ültimatom vermeye çalıştı. Ancak bu ültimatomu İran asla dinlemedi ve bugün gelinen noktada Irak sınırları içerisinde operasyon yapıyor. Terör örgütünü yuvasında imha ediyor. Oysa ABD bir türlü bizim sınır ötesi operasyon yapmamıza imkan tanımadı. İran devletler hukukunun kendisine vermiş olduğu yetkileri kullanarak bu operasyonu gerçekleştiriyor. Sonuçta Ahmedinecad yönetimi politikalarını bir bütün içerisinde değerlendiriyor ve İran’ın çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyor.”
YARIN: Emperyalizme milli tepki