Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Borrell ziyareti ve 13 Temmuz'a dikkat!

Geçtiğimiz hafta Kıbrıs'a gelen ve ayırımcılık yaparak sadece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastasiadis ve Dışişleri Bakanı Hristodulidis ile görüştüğü için tepki gören AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ankara'da eskilerin deyimiyle güzelce 'kalaylandı'…

Çavuşoğlu, Borrell ile gerçekleşen görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Türkiye'nin AB üyeliği, Doğu Akdeniz, Fransa'nın Türkiye'ye karşı tutumu, Libya, göçmenler ile vize serbestisi konuları gibi birçok başlık konuşuldu.

Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin Türkiye-AB ilişkilerini rehin aldığını söyleyen Çavuşoğlu, bunun AB ve Türkiye için haksızlık olduğunu dile getirdi. Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları hakkındaki bir soru üzerine, "Sorunun esas kaynağı bugüne kadar Rum kesiminin, KKTC'nin ve Kıbrıs Türklerinin, Türkiye'nin tüm uyarılarına uymadan Kıbrıs Türk halkının haklarını yok sayarak başlattığı tek taraflı sismik araştırmalar ve sondaj çalışmalarıdır. Bu konuda AB'yi de çok uyardık ve uyarılarımız dikkate alınmadığı için sismik araştırmalara ilaveten sondaj gemilerini gönderdik." dedi. Çavuşoğlu, şöyle devam etti: "Burada esneklik gösterebilmemiz için Kıbrıs Türk halkının hidrokarbon gelirlerindeki haklarının garanti altına alınması lazım. Bunun yöntemi hakkaniyetli gelir paylaşımının tesis edilmesi. Bu konuda KKTC'nin teklif var. Bir komisyon kurulabilir."

Çavuşoğlu, Rumların AB'den koşulsuz destek görerek şımardığını belirterek, AB'yi çözümün tarafı olmaya çağırdı. Doğu Akdeniz'de başta Yunanistan olmak üzere Rum kesimi hariç tüm ülkelerle iş birliğine, diyaloğa hazır olduklarını vurgulayan Çavuşoğlu, "Ama Türkiye'nin egemenlik hakları çerçevesinde kimse Türkiye'ye bir şey dikte etmesin" ifadesini kullandı. Çavuşoğlu, "Bu konularda AB'nin ara buluculuğuna biz de destek veririz. Kıbrıs konusunda ve diğer konularda. Yeter ki AB dürüst bir ara bulucu olsun. Üyelik dayanışması yerine tarafsız davransın, biz AB ile çalışmaya varız" diye konuşarak temenniden öteye gidemeyecek, yozlaşmış AB'den, beklentilerini ortaya koydu.                                                                                                               Borrell ise Türkiye ziyaretini gerginliklerin ortadan kaldırılması için yaptığına işaret ederek "Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı konularında büyük bir uzlaşmazlık var" şeklinde konuştu. Türkiye'nin, AB üyesi olan Güney Kıbrıs Rum yönetimini (GKRY) tanımadığını anımsatan Borrell, GKRY ile dayanışma gösterdiklerini ancak her iki tarafı da memnun edecek bir çözüm bulunmasından yana olduklarını söyledi. Borrell'in Kıbrıs,Türkiye ve Yunanistan ziyaretlerinde tarafların nabzını yoklarken elde ettiği bilgi ve izlenimlerin 13 Temmuz'da AB Dışişleri Bakanları toplantısına yön vermesi bekleniyor. Bilindiği üzere 13 Temmuz'daki toplantı, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak arayışlarından ve Libya ile imzalanan mutabakat anlaşmalarından rahatsız olan Fransa'nın şikayeti üzerine, Türkiye'ye ağır yaptırımların getirilmesi hedefiyle toplanıyor.

Fransa,Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın ortak hedefi Türkiye'yi bölgeden çıkarmak ve Mavi Vatan kazanımlarını ortadan kaldırmaktır. AB tarafından kurulan Avrupa Ordusu PESCO'nun, NATO üyesi Türkiye'ye karşı kullanılmak üzere kurulduğu gerçeği her geçen gün daha da berraklaşmaktadır. NATO'nun Rusya, gerektiğinde de Çin tehdidine karşı Avrupa'yı koruyacağı düşünüldüğünde, PESCO'nun gerçek hedefinin Çin veya Rusya değil de Türkiye olduğu açıktır. Macron bir taraftan ABD kontrolündeki Nato'yu 'beyin ölümü gerçekleşti' diye aşağılamakta diğer taraftan da AB ordusu PESCO'ya önemli misyon biçmeye çalışmaktadır. Avrupa ülkelerine güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için artık ABD ve NATO'ya güvenemeyeceklerini anlatarak PESCO'yu güçlendirmeye çalışan Macron'un kafasındaki projeyi gerçekleştirmeye siyasi ömrünün yetmeyeceğini hatta bu tehlikeli girişimlerinin esasen koltuğunu kaybetmesine neden olacağını söylemem yanlış olmayacaktır. 13 Temmuz bir taraftan Türkiye için önemli ise de, her geçen gün siyasi gücü ve etkisi azalan Macron için de AB üyelerinin desteğini alma bakımından sınav niteliği taşımaktadır. Gelişmeleri birlikte izleyeceğiz.

dfs-004-001-011-001-001-001-002-016.jpg

Yazarın Diğer Yazıları