Borsada mano kazandı

Mano'yu herkes bilir… Yine de açıklamakta yarar var… Kumar oynatan kişiye ya da kumar oynanan yere, oyundan verilen belli paya mano deniliyor.

TÜİK, her ay, aylık ve yıllık olarak, Finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getiri oranlarını açıklıyor. Dolar, Euro ve Altın 2014 yılı ile 2019 yılları arasında bazı istisnalar olmakla birlikte sürekli reel getiri sağlamış.

Mevduat faizi ise sürekli reel kayıp getirmiş. 2013 yılı Eylül ayında bankaya 100 lira yatıranın, nominal faizler de  dahil,  TÜFE'ye göre reel (satın alma gücü) olarak elinde 84.30 lira kalmış. Yani bankalar mevduat sahibine eksi reel faiz vermişler. Başka bir ifade ile mevduata  para yatıran tasarruf sahiplerinin her 100 lirasından 15.70 lirası bankaya satın alma gücü olarak, adeta gizli bir vergi gibi bankalara aktarılmış.

Dahası TÜİK yalnızca brüt mevduat faizlerini açıklıyor. Mevduattan stopaj olarak alınan vergileri de katarsak, mevduat sahibinin satın alma gücü daha fazla düşmüş demektir.

Özet; tasarrufunu bankalara mevduat olarak yatıranları, bir yandan bankalar bir yandan devlet çarpmış. Elbette bu şartlarda tasarruflar para altın ve gayrimenkul gibi atıl yatırımlara gidecektir.

Bu durumda, dış kredileri bir yana koyarsak,  bankaların iflası söz konusu olmaması gerekir.  Çünkü bir yandan mevduata eksi reel faiz veriyor, öte yandan da krediden yüksek reel faiz alıyor.

2013 yılı Mayıs ayında Borsaya 100 lira yatıranların bu parası, 2019 yılı Mayıs ayında TÜFE'ye göre reel olarak, 52.14 liraya kadar düşmüş.

İstanbul Borsası kurulmadan, önemini vurgulamak için; "Türkiye de tasarruflar küçük ve dağınıktır. Borsada bu tasarruflar hisse senetleri yoluyla işletmelere, yatırımlar için sermaye imkanı yaratacaktır.'' derdik.

Aslında teoride olay basittir. Sermaye piyasasında küçük tasarruflar menkul kıymetlere yatırılarak büyük yatırımlara dönüşür. Bu yolla Sermaye piyasası aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerdeki yurtiçi tasarruf açığının kapanmasına yardımcı olur.

Fertler açısından da, başka yatırımlar için küçük ve yetersiz olan tasarruflar sermaye piyasasında, sahiplerine bir ek gelir imkanı sağlar.

Ne var ki sermaye birikimi yatırımlara gitmedi. 2003 yılından 2009 yılına kadar yüksek reel faiz ve düşük kur tuzağına düştük. Sanayiciler borsadan sağladıkları finansman ile yatırım yapmadılar parayı faize yatırdılar. Borsa işlevini yapamadı. Küçük tasarruf sahipleri de keriz olarak silkelendi.

Borsada yabancılar ve aracılar, en yüksek seviyede sattılar. En düşük seviye de aldılar. Aracılar komisyon aldılar. Yüksek karlar sağladılar. Yani mano kazandı.  

Bunun içindir ki, dünyanın en kırılgan piyasası oluştu. Dünyanın en kırılgan ekonomisi olduk.

Bu sonuçlar Türkiye'nin kaderi değil. Temel sorun ekonomik istikrarı sağlamaktır. Bunun yolu da önce planlama yapmak ve bu planlama içinde bir istikrar programı yapmaktır. Bu programı yapmanın siyasi maliyetleri olacaktır. Ancak ekonomik istikrar için  bu siyasi maliyetlere katlanmak gerekir.

 

Yazarın Diğer Yazıları